27 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

E. BÜYÜKELÇİ A. BÜLENT MERİÇ YAZDI- AFGANİSTAN: NEREYE DOĞRU?

Ana Sayfa » İÇ ve DIŞ SİYASET » E. BÜYÜKELÇİ A. BÜLENT MERİÇ YAZDI- AFGANİSTAN: NEREYE DOĞRU?

Eklenme : 21.08.2021 - 15:56

E. BÜYÜKELÇİ A. BÜLENT MERİÇ YAZDI- AFGANİSTAN: NEREYE DOĞRU?

 

Afganistan’ın sır kutusu geçen hafta sonu açılmıştır. Başta ABD olmak üzere, NATO kuvvetlerinin büyük kısmının geri çekilmesi üzerine, silahlı Taliban kuvvetleri bir günde Kabil’e girmiş ve boşaltılmış bulunan Cumhurbaşkanlığı sarayına yerleşmiştir.  ABD’nin 85 milyar Dolar harcayarak teşekkül ettiği Afgan Milli Ordusu  dağılmış ve Cumhurbaşkanı Eşref Gani yurt dışına kaçmıştır.

ABD’e barışçı geçiş süreci vaadinde bulunmuş olan Taliban, bu sözünü tutmamıştır. Taliban’ın birden bire Kabil sokaklarında belirmesi, şehirde büyük bir kaosa yol açmıştır. 1975 yılında, yenilmiş ABD kuvvetleri Saigon’dan ayrılırken kaydedilen görüntüler, bu kez Kabil havaalanında yaşanmıştır. Taliban’ın başta kadın hakları olmak üzere, Batılı anlamda insan hak ve özgürlüklerini tanımayan, kaba kuvvet ve şeriatın kısasa kısas mantığına dayalı otoriter rejimi ile ülkenin yeniden Ortaçağın karanlığına gömüleceği kanaatıyla, Afganlar panik halinde havaalanına koşmuştur. Vietnam savaşının sonunda Saigon’daki ABD büyükelçiliğinin çatısına konan ve kalkan helikoptere doluşmaya çalışan Vietnamlıların yerini, bu kez Kabil havaalanında ABD nakliye uçaklarına binmek için birbirini ezen Afganların hazin görüntüleri almıştır. Uçağın tekerine canhıraş yapışmış Afganların, kalkışın hızına dayanamayıp kendilerini çaresiz bırakmalarını görüntüleyen kareler, son 20 yılda yaklaşık 2 trilyon Dolar harcayan ABD’nin uğradığı hezimetin tarihe geçecek belgesi olmuştur. Afganistan’ın, Britanya ve SSCB’den sonra bir başka imparatorluğun da sonunu getirip getirmeyeceğini zaman gösterecektir.

Taliban, ABD ile yapmış bulunduğu 29 Şubat 2020 tarihli Doha anlaşmasına uymamıştır. Afgan ulusal hükümeti ile ateşkes yapmadığı gibi, yeni bir ulusal mutabakat hükümeti kurulması yolunda Gani hükümeti ile müzakerelerde sonuç alınmasını beklemeden, otorite boşluğundan yararlanarak, iktidarı silahlı güçle ele geçirmiştir. Böylece Afganistan’da bir ulusal mutabakat hükümeti kurulması şansı ortadan kalkmıştır. Ayrıca Taliban Afganistan’ın gelecekteki rejiminin “İslam Emirliği” olacağını kamuoyuna duyurmuştur. Oysa ABD, “İslam Emirliğini” tanımadığını 29 Şubat anlaşmasının her maddesinde vurgulamıştır.

Bugün Taliban uluslararası alanda tanınma sorunuyla karşı karşıyadır. Afganistan’daki yeni rejimin, 29 Şubat anlaşmasının ilk iki bölümündeki sorumluluğunu yerine getirip getirmeyeceği, yani terör örgütlerinin Afganistan’ı kullanmalarına kesin son verip vermeyeceği bilinmemektedir.

ABD’nin ön almasıyla 60 devlet, 15 Ağustos 2021 günü yayımladıkları ortak bildiriyle, Taliban’a, başta insanların yaşam ve mülkiyet hakları olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerinin korunması, kamu düzeni ve güvenliğin yeniden tesis edilmesi ve ülkedeki yollar, havaalanları, sınır geçiş noktalarının açık tutulması hususlarında sorumluluk alması çağrısında bulunmuşlardır.

Yine ABD’nin ön almasıyla 49 devlet, 18 Ağustos 2021 günü yayımladıkları ortak bildiriyle, Afgan kadın ve kızlarının emniyeti, güvenlik ve itibarlarının korunmasını, bu gruba giren kişilerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini talep etmişlerdir.

Birinci ortak bildiriye katılan Türkiye, ikincisine katılmamıştır. Bu da, İstanbul Sözleşmesinden yeni ayrılmış olan Türkiye’deki yönetimin kadın hak ve özgürlüklerine İslami perspektiften baktışının bir başka kanıtı olarak değerlendirilebilir.

ABD Başkanı Biden, 16 Ağustos tarihli açıklamasında, ülkesinin Afganistan’da izlediği siyasetin nihai hedefinin bir ulus inşası ya da demokrasinin yerleştirilmesi olmadığını, ABD’nin Afganistan’dan beklentisinin vatanı tehdit eden terör örgütlerine güvence sağlamaması olduğunu, bunun için Taliban ile diyaloğa devam ettiklerini, Taliban sözünü tutmadığı takdirde gereğinin yapılacağını söylemiştir.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, 20 Ağustos tarihli basın toplantısında, terör örgütleri ile işbirliğinin yanı sıra, Taliban’ın insan hakları ve temel özgürlüklere saygı göstermemesi; Afgan halkının siyasi, sosyal ve ekonomik ilerlemesine engel olması halinde uluslararası alanda tanınmayacağını dile getirmiştir.

AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Borrel ise, 17 Ağustos tarihli basın toplantısında, Biden’a yanıt olarak, Batı dünyasının, Afganistan savaşına, buradaki El Kaide varlığını ortadan kaldırmak için girdiğini, ancak bilahare siyasi hedefin ulus ve demokrasi inşasına dönüştüğünü, 20 yıl içerisinde Batı’nın birinci hedefini gerçekleştirmiş bulunmasına rağmen ikincisinde başarısızlığa uğradığını söylemiştir. Borell, Afganistan’dan AB bölgesine sığınmacı akışının önlenmesi, ülkenin tekrar terörizme melce olmaması ve Afganların hak ve özgürlüklerinin korunması için Taliban ile diyaloğu sürdüreceklerini vurgulamıştır. Yüksek Komiser’in söylemine göre, sığınmacı trafiği AB için, Afganistan bağlamında en öncelikli konudur.

Bu beyanatlar, Batı dünyasının Taliban’ı resmen tanımadan önce “bekle-gör “ ve diyalog dönemine gireceğinin işareti olarak alınabilir.

2003 yılında Taliban’ı bir terör örgütü olarak tanımış bulunan Rusya da, Afganistan’da yeni rejimi tanımada acele etmeyeceğinin işaretini vermiştir. Dışişleri Bakanı Lavrov, Afganistan’nın istikrara kavuşturulabilmesi için Taliban ile diyaloğu sürdüreceklerini vurgulamıştır.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Chunying, Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden sonra yaptığı açıklamada, ülkesinin Afganistan’daki yeni rejim ile dostane ilişkiler geliştirmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Afgan halkının kendi kaderini kendisinin belirleme hakkı bulunduğunu söyleyen Hua, Çin’in Afganistan’daki yeni yatırımları ile yeniden imar faaliyetine katkıda bulunmaya devam edeceğini sözlerine eklemiştir. Bununla birlikte sözcü, bir ulusal mutabakat hükümeti kurulmasını beklediklerini dile getirmekten geri kalmamıştır.

Çin’in diğer aktörlerden farklılaşan tutumunu, Taliban’ı bu kez kendi nüfuz alanına çekmek suretiyle Afganistan’ı istikrara kavuşturma ve bu surette hem İpek Yolunu hem de Çin-Pakistan Koridorunu güven altına alma mülahazası ile izah edilebilir. Nitekim, Taliban’ın Pekin’in yakın müttefiki Pakistan’da doğmuş ve Pakistan’ın etkisi altında olması, Çin’e bu açıdan bir avantaj sağlamaktadır. Yüksek düzeyde bir Taliban heyetinin, geçen ay Tianjin’de Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı görüşmede, Afganistan ülkesinin, Sincan’daki Uygur ayrılıkçı hareketi milislerine kullandırılmayacağı hususunda kesin güvence vermiş bulunduğu basında yansıtılmıştır.

Türkiye’nin Taliban’a yönelik yaklaşımında, Kabil’in düşmesinden sonra, Batı’dan uzaklaşarak Çin’in çizgisine yaklaştığı müşahade edilmektedir. Kabil havaalanının güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanması konusu gündemden düşmüştür. Taliban yöneticilerini kabul edebileceğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afgan halkının huzuru, bu ülkede yaşayan Türk soydaşlarının (vatandaşları değil) selameti ve ülke çıkarlarının korunması noktasında Türkiye’nin Taliban ile her türlü işbirliğine hazır olduğunu belirtmek suretiyle bir anlamda Taliban’a açık çek vermiştir. Bir diğer değişle, uluslararası toplumda henüz “terör örgütü” statüsünü kaybetmemiş Taliban’a,en üst düzeyde kabul edilme kapısı açılarak,” ben senin uluslararası alanda tanınmana yardımcı olurum” mesajı gönderilmiştir. Taliban rejiminin ileride terör örgütleri ile işbirliği yapıp yapmayacağı, kadın hak ve özgürlüklerine saygı gösterip göstermeyeceği ve ülkede ulus/ demokrasi inşası yoluna gidip gitmeyeceği Türkiye açısından önemli değildir. Türkiye’nin bu yaklaşımı, Sayın Cumhurbaşkanının daha önceki “Türkiye ve Taliban’ın inancının bir olduğu” söylemi ile birleştirildiğinde, izlenilen yolun Çin’in faydacılığından öte, ideolojik olduğu intibaını vermektedir.

Afganistan’da taşlar henüz yerine oturmamıştır. Bir geçiş dönemi yaşanmaktadır. Küresel güçler, Taliban’ın verdiği vaatleri yerine getirip getirmediğine göre pozisyon alacaklardır. Öte yanda Taliban ülkenin bütününü kontrolü altına alamamıştır. Kuzeydeki cephelerde mücadele devam etmektedir. Bu koşullarda Afganistan’daki durum, Libya’da olduğu gibi önce bir iç savaşa ve bilahare ”melez savaş’’a dönüşebilir. Taliban’a açık çek verilmesi bir yana, Büyükelçiliğimizin ve vatandaşlarımızın korunması dışında, işbirliğine gidilmesi için vakit erkendir.

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları