30 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- ”AŞIYA HAYIR, PARAZİT SÖKTÜRÜCÜYE EVET”

Ana Sayfa » DÜNYA » DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- ”AŞIYA HAYIR, PARAZİT SÖKTÜRÜCÜYE EVET”

Eklenme : 21.09.2021 - 10:13

DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- ”AŞIYA HAYIR, PARAZİT SÖKTÜRÜCÜYE EVET”

 Konumuz COVID-19. Bu kez virüsü değil aşısı. Küresel olarak yine bölündük: Önce aşı bulup da olanlar ve bulamadığı için olamayanlar. Sonra, Sinovac türü baygın virüs veren geleneksel aşılar ve yeni mRNA teknolojisiyle üretilen BioNTech aşısı arasındaki bölünme. Arada, o aşı bu aşıyı döver kavgası. Paralı mı olsun, parasız mı tartışması. ‘Hadi halkımız yabancımız değil, ücret almayalım ama getiren götüren de nemalanmadan olmaz değil mi?’ savunması.

Bir de, BioNTech aşısını bulan Uğur Şahin ve Özlem Türenç çiftinin Türk olmasıyla övünelim mi yoksa onlar Alman vatandaşı, övünmesek de olur, gruplaşması. Aylar sonra, ‘iki aşı kesmez bu virüsü, üçüncüsünü de olmak gerek,’ kaygısı! Çin aşısını seyahatlerde aşıdan saymayan AB ülkelerine neredeyse boykot çağrısı. Altmış beş üstü evde kalsın mı kalmasın mı derken bir yıldır ev hapsindeki bu grup için aşıyla gelen özgürlük coşkusunu da unutmayalım.

Bütün bunlar küresel ve güncel gündem maddelerimiz. Araya Afganistan yenilgisiyle eve dönen askerler ve tüm dünyaya yayılan Afgan göçmenler de girince aşı işleri daha da ciddileşti, karmaşık olan konu, içinden çıkılmaz hale geldi. Şimdi bu göçmenleri kim nasıl aşılayacak sorusu. Aşı olmayanlara sürekli PCR testi yapılsın önerisi. ‘Aşı olanlar da hasta oluyor ama olmayanlar virüsün elinden kurtulamıyor,’ telaşı. İşin içine aşı mecburi olsun mu olmasın mı ayrışması da girince virüse gün doğdu, bayram oldu. Başladı varyantlar geliştirmeye. Virüs değil, seri üretim sanayii sanki! Önce Delta’yı sardı insanların başına, ‘arkadan diğerleri de geliyor,’ diyor uzmanlar.

Bildiğiniz gibi Corona yeni bir virüs değil, varlığı uzun zamandır biliniyor. Önceleri hayvanlarda görülen SARS da aynı familyadan. Corona virüsünün insanlara musallat olanına COVID-19 deniyor. Gözle görülmeyen, ancak girdiği bedende ve vurduğu yerde gözle görülür hasar yaratan bu musibet, vücuda girdiğinde hücrelere yapışıp çoğalıyor, yani kendini kopyalıyor. Arada kopyalama hatası ya da farklılığı olduğunda da mutantlar, varyantlar oluşuyor. Şimdilerde de, aşıları savunurken ya da karşı çıkarken, işte bu varyantları konuşur olduk. ‘O aşı bu varyantı tepeler ama şu aşı bu varyanta haddini bildiremiyor,’ tartışmasıyla yine bölündük. Bu gitgide artan bölünmeler karşısında, insanlar cinsel üremeyi bıraktı, bölünerek çoğalmaya başladı sanırsınız.

Bilimsel çalışmalarda farklı görüşlere yer vermek, yeni bir aşının ya da ilacın artılarını eksilerini tartışmak doğaldır. Olmalıdır da. Bu tür tartışmalar bilimin ilerlemesinin, gelişmesinin olmazsa olmazlarındandır. Ancak, bu farklı görüşler son günlerdeki akıl almaz iddialarla çığırından çıkmış durumda. Aşı karşıtlığı konusunun ne boyutlara ulaştığını göstermek için Amerika ve Türkiye’den bazı örnekler vermek istiyorum.

Bir başkadır benim memleketim diyerek, önceliği ülkeme veriyorum: İstanbul’daki mitingde bir araya gelen aşı karşıtları, Corona virüs salgını ve aşılarının, küresel çetelerin desteklediği bir komplo olduğunu, dünya üzerinde bir oyunun oynandığını öne sürüyor. Aralarında, Corona diye bir virüsün olmadığını söyleyenler olduğu gibi aşının DNA’yı değiştirip insanları köleleştirmek gibi amaçları olduğunu düşünenler de az değil. Yok, aşı olanların çocukları kuyruklu doğacakmış, yok, beş kollu üç gözlü doğan bebekler olacakmış diyenler ve daha neler neler! Hayal gücü elverdiğince yaratılan korku senaryoları gerçekmiş gibi anlatılınca—henüz bunları ya da aksini kanıtlayacak veriler olmadığı için—iğne ya da aşı olmaktan korkanlar da bu tevatürlere sıkı sıkıya sarılıyor.

Bütün bu söylentilere bir de ülkedeki sağlıktan sorumlu kişilerin beceriksizlikleri eklenince iş çığırından çıkıyor doğal olarak. Aşıların miktarından eksiltmeler, Sinovac için aracılara ödenen meblağlar ve okuduğunuz ya da duyduğunuz sağlığa ve vicdanlara aykırı diğer uygulamalar.

Bunlar bizim ülkenin aşı kutupları ve grupları. Gelin bir de Amerika’dakilere bakalım. Burada durum bizdekinden vahim dersem abarttığımı sanmayın. Komplo teorileri ve öne sürülen aşı olmama mazeretleri konusunda burası da orasını aratmıyor. Bir grup, aşıların içine saklanan çiplerle, devletin insanları kontrol altına alacağını, diğer bir grup ise aşıların otizme yol açtığını iddia ediyor.

Bu iki grubun dışında, bir de aşıya alternatif olarak sunulan, COVID-19’dan akıllara durgunluk verecek bir korunma yöntemine bel bağlayanlar var: Bu gruptakiler, veterinerlerin atlardaki bağırsak kurtlarını söktürmek için kullandıkları Ivermectin adlı ilacın aşıdan daha etkili olduğuna inanmış. Yani, aşıya hayır, parazit söktürücüye evet! Şaka gibi ama değil.

Günlerdir bu haberle çalkalanıyor TV haberleri. Bu ilacın insanlar tarafından kullanılmasının yaygınlaşması ile Amerika’daki CDC (Salgın Kontrol Merkezi)—bizdeki Hıfzıssıhha gibi kurum—bildiri yayınlayıp bu parazit söktürücünün virüsü yok etmek gibi bir etkisi olmadığını söylediyse de, ilaç, Ağustos ayı ortası itibariyle yüzde 2400 artışla tam seksen sekiz bin adet satılmış! CDC, bu ilacın insanlarda aşırı tansiyon düşüklüğüne, halüsinasyonlara, kasılmalara ve hatta insanları komaya sokup ölümlere neden olduğunu söylese de insanlar aşıya değil, bu ilaca iman etmiş bir kez, uyarılara aldırmıyor.

ABD’deki son bir bölünme de siyasi. Demokrat partiden Başkan seçilen Biden sağlık çalışanlarının ve kamu görevlilerinin aşı olmasını zorunlu kılarken, şirket yöneticilerinin de çalışanlarından aşı olma talebinde bulunabileceklerini karara bağladı.

İlerici Demokrat eyalet valileri, bu kararı hemen uygulamaya koyarken muhafazakar Cumhuriyetçi partili valiler, aşıyı zorunlu kılmanın anayasaya aykırı olduğunu savunuyor. Bu arada, aşı dayatmasına karşı çıkan pek çok kamu çalışanı da aşı olmayı reddederek yıllarını verdiği işinden istifa ediyor. Emeklilik hakları ve sağlık sigortalarını yakma pahasına bir direnme bu. Demokrat valiler aşı mecburi diyor, Cumhuriyetçi eyalet valilerinden bazıları okulların maske zorunluluğuna bile karşı çıkıp buna uymayan okulları cezalandıracağını söylüyor.

Dünyada aşıyı savunan bilim insanları, COVID-19 aşısı yaptırmayanların, virüsün yayılma ve yaşatılmasına destek verdiğini belirtiyor. Burada KLİMİK (Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği)nin internet sitesinde belirttiği bir noktayı paylaşmakta yarar var:

Aşılar toplum sağlığını ilgilendiren ürünler olduğu için aşı uygulamaları bağımsız bilimsel kuruluşlar (Dünya Sağlık Örgütü, Uzmanlık Dernekleri, Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi, CDC vb.) ve ulusal sağlık otoriteleri tarafından günü gününe izlenmektedir. Tüm dünyada çok titiz çalışan aşı yan etkisi takip sistemleri vardır ve aşılar yan etki açısından ilaçlardan çok daha yakın takip edilir. En ufak bir şüphe oluştuğunda bağımsız bilim insanlarından oluşan komisyonlar kurularak araştırılır, bilimsel ortamlarda şeffaf bir şekilde paylaşılır, tartışılır ve sonuçlar tüm hekimlere ve sağlık çalışanlarına duyurulur.

Rivayetler  bu kadar muhtelif olduğunda ‘aşı olurum, korunurum,’ ya da ‘ben bilime de aşıya da güvenmiyorum, o yüzden de aşı da olmuyorum’lara bakarak ne sonuç çıkarılır siz karar verin.

Ancak, tüm dünyada, hastaneler artan COVID-19 vakalarıyla  dolup taşarken tedaviye cevap veremeyip hayatını kaybedenlerin yüzde 99’nun aşısızlar grubundan olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.

20 Eylül 2021

Seattle, WA

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları