25 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜ?

Ana Sayfa » GÜNCEL » BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜ?

Eklenme : 14.03.2021 - 8:16

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜ?

 

Başka Bir Dünya Mümkün mü?

Bir araştırmacı gazetecilik çalışması olan “Başka Bir Dünya Mümkün mü?”, kaynak eser niteliği taşıyor. Kitapta; özellikle neoliberal politikaların hayata geçirilmeye başlandığı 1980’den bu yana küreselleşen eşitsizliğin yol açtığı sefalet ve ekolojik yıkım, tarihsel süreciyle gözler önüne seriliyor. “Kanlı gülden acı çikolataya küresel eşitsizliğin hikâyesi” alt başlığıyla, akademik eserlerden ve medya haberlerinden yararlanılarak kaleme alınan kitabın dramatik etkisi insan hikâyelerinde yatıyor. Okuyanların “akıcı ve çarpıcı” olarak nitelediği kitabın yazarı Serap Çakalır, samimi üslubuyla, herkesi “farkında olmaya” ve tüketim alışkanlıklarını sorgulamaya çağırıyor.

Serap Çakılır’dan kitaba dair birkaç not:

“Bir kitap okudum, hayatım değişti” derler ya, ben de “bir kitap yazdım, dünyam değişti,” desem yeridir. Kendini adalet, eşitlik, ekoloji gibi konulara duyarlı sayan bir insan olarak, bu konuda bir kitap yazmam önerildiğinde sevinçle kabul etmiştim. Yine de araştırmaya başladığımda beni neyin beklediğini tam olarak bilmiyordum. İlerledikçe, sayısız labirentten oluşan uçsuz bucaksız bir dehlize girmiş olduğumu anladım. Tıkladığım her kapı bana yeni bir kapıyı gösteriyor, girdiğim yollar hiç aklıma gelmeyen yönlere savuruyordu. Daha önce yaptığım araştırmalardan dolayı bu duruma bir ölçüde aşinaydım, ama şimdi farklıydı. Her ne kadar akademik makalelerden, tarihsel ve istatistiksel bilgilerden, ekonomistlerin, sosyologların ve filozofların görüşlerinden yararlansam da, beni esas ilgilendiren insanların hikâyeleriydi. Aradığım hikâyeleri meslektaşlarımın haber ve röportajlarında buldum.

Altın, kobalt madenlerinde kaçak olarak çalıştırılan çocuğun, hiç tatmadığı çikolatanın üretimi için kölelik şartlarında çalışan kakao işçisinin, bir parça suya erişebilmek için saatlerce güneşin altında sıra bekledikten sonra ağır su bidonunu başının üzerinde kilometrelerce öteden evine taşıyan kadının, ayakkabı fabrikasında haftada altı gün çalışırken aylık kazancı çocuğuna bir çift ayakkabı almaya yetmeyen annenin hikâyeleri gibi… Onların hikâyelerini okurken nasıl gözlerime yaşlar hücum ettiyse; kuşaklar boyu ekip biçtikleri toprağın bir gecede gasp edilmesiyle yersiz yurtsuz, aşsız ve işsiz hale gelen insanların öfkesi nasıl benim öfkem olduysa, kendilerine hem aş hem su sağlayan cennet göl ve çevresinin Avrupalı sevgililere gül yetiştirmek için tahrip edilmesinin yarattığı acıyı nasıl anladıysam, borçları yüzünden intihar eden üç yüz bin Hintli çiftçinin çaresizliğini nasıl hissettiysem, burgercilerin çıkarı için ormanlarının yok edilmesine direnen amazon yerlilerinin kadın erkek demeden katledilmelerine nasıl isyan ettiysem, Loç vadisi halkını HES’e karşı direnişlerinde nasıl saygıyla selamladıysam, bu kitabı okuyanların da o insanlarla empati kurabilmelerine aracılık etmiş olmayı diledim yazarken… Böylece zihinsel bir uğraş olmanın ötesine geçti; kendi farkındalığımı artıran, duygularımı ve vicdanımı harekete geçiren bir süreç oldu bu çalışma.

Bu arada, şunu belirtmeliyim. Ben ne tarihçiyim, ne sosyolog, ne ekonomist… sadece araştıran ve bir araya getirdiklerini okurlarına akıcı bir şekilde anlatma derdi taşıyan bir gazeteciyim. Medya, yoksulluk-lüks tüketim, açlık-açgözlülük arasındaki çarpıcı tezatları ortaya koymamı sağlayan en önemli kaynak oldu benim için. Yani bir empati yaratılmasına vesile olabileceksem, bu daha çok yerli ve yabancı meslektaşlarımın haberleri sayesinde olacaktır. Yararlandığım referansların dipnot halinde sunuluşu uluslararası akademik temayüllere uygun olmayabilir, dil ve üslup popüler bulunup “hafif” damgasını yiyebilir. Açıkçası yazarken bunları hiç önemsemedim. Araştırırken öğrenen, okurken duygulanan, yazarken endişelenen samimi bir yazarın beyninden, yüreğinden ve klavyesinden dökülenlerden ibarettir bu satırlar. Taslağı okuyan bir arkadaşım, “Okurken benimle konuşuyormuşsun gibi hissettim,” dedi – ki bu benim için çok değerli bir övgüydü. Zira amacım; yalnızca bir avuç insanın değil, ilgi duyan herkesin rahatlıkla okuyup, bir sonraki sayfayı merakla çevireceği ve vicdanında kıpırtılar yaratacak bir kitaba imza atmaktı. Bunu başarabilmiş olursam ne mutlu bana!

Sevgili okurum, umarım kitabı sıkılmadan okuyup bitirirsiniz. Sonrasında da, parmağınızdaki altına bakarken, sevgiliniz için gül sipariş ederken, aslında pek de ihtiyacınız olmayan bir şey satın alırken, burgerciye girerken veya cep telefonunuzu bir üst modeliyle değiştirmeyi planlarken bir an durup, “Ben ne yapıyorum?” diye kendinize sorarsınız. Böylece gezegende bıraktığınız ayak izinin de farkında olarak, tüm bunların üretimi için ağır bedeller ödeyen, kimi zaman canlarını kaybeden “Onları ve Oraları” da aklınıza getirirsiniz.

Sahi, yapar mısınız?

Fikret Başkaya’nın önsözüyle, e-kitap olarak yayımlanan kitap ücretsiz indirilebilir. https://www.publitory.com/e_books/2599-baska-bir-dunya-mumkun-mu-kanli

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları