29 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

BÜLENT CAN YAZDI- ÇADIRDA EĞİTİM İLE SINAV HAZIRLIĞI YAPILAMAZ

Ana Sayfa » EĞİTİM » BÜLENT CAN YAZDI- ÇADIRDA EĞİTİM İLE SINAV HAZIRLIĞI YAPILAMAZ

Eklenme : 28.04.2023 - 10:22

BÜLENT CAN YAZDI- ÇADIRDA EĞİTİM İLE SINAV HAZIRLIĞI YAPILAMAZ

 

6 Şubat depreminden tamı tamına 82 gün geçti ve deprem bölgesinde halen sorunlar çözülmüş değil. İnsanlarımızın yaşadığı mağduriyetler say say bitmiyor. Maalesef ki insanlara çadır,  gıda vs. vererek mağduriyetlerini çözmüş olmuyoruz. Ve yine maalesef ki bu kara günlerin en mağduru çocuklarımız.

Özellikle depremin çok etkili olduğu Hatay, Maraş, Adıyaman ve Malatya illeri, “Kalkınmada Öncelikli İller” kapsamına alınıp, orada hayat mücadelesi verenlere bazı kolaylıklar sağlanması, ciddi teşvikler ve hibeler verilmesi gerekirken tam aksi bir uygulama ile OHAL ilan edilip birçok kişinin toprağına, evine el konulması ne kadar doğru bilemiyorum. Hatay ilinde hastane yapılacak yer olarak tespit edilen ve toprakları,  evleri acil kamulaştırma ile ellerinden alınan Gülderenlilerin basına yansıyan bu konudaki tepkileri malumunuz.

İnsanlar haklı olarak soruyorlar mesela:

“Niçin malum şahısların villa kurdukları bitişik arazi değil de bizim evlerimiz kamulaştırıldı?”

Hele birisi vardı ki “Ben, Düzce depremini yaşadım.  Orayı bırakıp buraya sığındım. Varımı yoğumu koyup sağlam ev yaptım. Şükür ki depremde yıkılmadı, hayattayım.  Şimdi depremin yıkmadığı evimi devlet elimden mi alıp yıkacak?” diye tepkisini dile getiriyordu.

Evet, depremzede insanlar hibeler,  teşvikler,  bedelsiz barınabilecekleri evler beklerken,  karşılarına birkaç aylık borç erteleme, fahiş fiyatlı evlere yüzde kırk katılma payı vs. çıktı.  Bu da yetmezmiş gibi bazıları da ellerinde kalan son toprak parçasını ya da sağlam kalan evlerini kaybetmekle karşı karşıya kaldı. Yetmedi bir çadır tiyatrosu oynanırcasına birkaç çadırı sınıfa çevirince çocuklarımızın sorunlarını çözdüğümüzü sandık.  Bunun en büyük mağduru ise Liselere Giriş Sınavına (LGS’ye) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS’ye) girecek çocuklarımız maalesef.

Şüphesiz ki gönüllü öğretmenlerimizin çocukların mağduriyetlerini en aza indirmek için canla başla yaptıkları fedakârca çalışmalar takdire şayan. Ama bu sorun onları çok aşan bir sorundur doğrusu. Depremzede çocuklardan bahsediyoruz sonuçta. Annesini, babasını,  kardeşini, öğretmenini yitirmiş, evi yıkılmış,  düzeni yerle bir olmuş, ölüm korkusunu en ağır bir şekilde yaşamış depremzede çocuklardan… Çok ciddi travmalar yaşayan ve yaşamaya devam eden çocuklardan… Bunların olmaları gerektiği yerler çadır sınıflar değil, psikolojik destek alacakları revirlerdir aslında. İnsan psikolojisi öyle “çadır kurduk, öğretmen bulduk, tamam her şey normale döndü” diyerek çözülecek basitlikte değildir.  Doğru çözümler için önce doğru tespitlerde bulunmak gerekir.  Bu çocukların yaşadıkları acıları, psikolojik yıkımları göz ardı etmeden çözümler bulmak gerekir. Öyle birkaç okulu açmakla, çocuklara çadırlarda ders vermekle bu sorun geçiştirilemez. Yerle bir olan şehirlerimizi “Kalkınmada Öncelikli Şehirler” arasına alıp deprem mağdurlarına ekonomik destek vererek şehirlerimizin yeniden ayağa kalkmasına yeterli desteği veremedik, bari çocuklarımızı kurtaralım.  Yaşadıkları ve yaşamakta oldukları travmalar üzerine bir de sınav travması eklemeyelim. Geçmişlerini yitirmiş bu çocukların geleceklerini ellerinden almayalım.

Mesleki teknik okullarına, yabancılara, mültecilere, lise birincilerine, KKTC’den gelecek öğrencilere, UOLP/Sunny-Uluslararası paralı okuyacak öğrencilere ayırdığımız kontenjanlar gibi üniversitelerin ve liselerin kontenjanlarını artırarak, bu artırılan kontenjanlar depremzede çocuklara tahsis edilebilir, edilmeli de. Bu, o kadar zor değildir kanımca. Kaldı ki kanun da bunu zorunlu kılar aslında. Örneğin Milli Eğitim Temel Kanunun 4. Maddesi “Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz” ve 8. Maddesi “Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır. Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alır” der.

Sormadan edemiyor insan: Birçok çocuğumuz annesini, babasını, kardeşini, sevdiklerini yitirdiği gibi, hayallerini, umutlarını, ruhlarını da enkaz altında bırakmışken; onların okulları kapanmış, öğretmenleri göçük altında kalmış, evleri yıkılmış, sevdiklerini toprak almış, deyim yerindeyse yaşama hevesleri bile kalmamışken; bırakın ders çalışacak ortama sahip olmayı, en temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri, tuvalet ihtiyaçlarını giderebilecekleri yerleri bile yokken ve abartısız hepsinin psikolojik desteğe ihtiyacı varken çadır sınıflar açıp, birkaç okulu faaliyete sokup, sanki hiçbir şey yaşanmamış ve her şey normalmiş gibi davranıp, bunları her türlü imkâna sahip akranlarıyla aynı sınava tabi tutmak hangi fırsat eşitliği ile bağdaşır? Bu, diğer öğrencilere imtiyaz tanımak anlamına gelmez mi?

Kaldık ki kanundaki “korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alır”dan kasıt sadece özel bireyler değil, dezavantajlı tüm bireylerdir aslında. Ve günümüzde bu çocuklardan daha dezavantajlı kimse yoktur fikrimce.

İş işten geçmeden depremzede çocukları mağdur eden karar gözden geçirilmeli, onlar sınavlardan muaf tutulmalıdır.

Sonuçta anormal zamanlar ve anormal durumlar yaşamaktayız.

Yaşanan durum doğru tespit edilmeden, anormal koşullar ortadan kaldırılmadan, bizim “her şey normale dönsün” isteğimizle her şey normale dönmez.

Keşke işler bu kadar basit olsa, dünyada hiçbir anormallik kalmazdı o zaman.

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları