29 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

BÜLENT CAN YAZDI- İMAMLAR CAMİYE, ÖĞRETMENLER OKULA YA DA HERKES YERİNDE AĞIRDIR VE YERİNDE ANLAMLIDIR

Ana Sayfa » EĞİTİM » BÜLENT CAN YAZDI- İMAMLAR CAMİYE, ÖĞRETMENLER OKULA YA DA HERKES YERİNDE AĞIRDIR VE YERİNDE ANLAMLIDIR

Eklenme : 12.06.2023 - 8:43

BÜLENT CAN YAZDI- İMAMLAR CAMİYE, ÖĞRETMENLER OKULA YA DA HERKES YERİNDE AĞIRDIR VE YERİNDE ANLAMLIDIR

 

 

İlginç bir ülkede yaşıyoruz vesselam. Üç tarafı denizlerle çevrili,  diken eksen çiçek açacak kadar bereketli, iklim yönünden ideal, her manada zengin bir coğrafyamız var. Ama ne hikmetse bundan istediğimiz gibi yararlanamadığımız gibi bu zenginliği yok etmek için de elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz.  Denizi dolduruyoruz, gölleri kurutuyoruz, dağları delik deşik ediyoruz, yetmiyor, kültürel dokumuzdaki çeşitliği yok ediyor, toplumsal zenginliğimizi buduyoruz.

Eğitim sistemimiz bozuk mesela, istediğimiz gibi değil. Adalet dersen terazi göçmüş, doğru tartmıyor. Sağlık desen parası olana dünyanın en iyi sistemi, olmayana eziyet… Ekonomi desen keza öyle… Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef ki. Hiçbir kurumda işi ehline vermiyoruz zira.  Sahip olduğumuz ve gözümüzü körelten ideolojiye göre şekillendirmeye çalışıyoruz toplumu çünkü.

İdeoloji kavramının kökü ‘ide’, yani düşüncedir. Düşüncesiz insan, fikirsiz yönetici olamaz elbette. Bir çiçeğe benzetirsek fikri, koca ülkeyi boydan boya tek renk ve tek çeşit çiçekle bezemek ne kadar saçma ise bir topumu tek ideoloji, tek fikir çerçevesinde şekillendirmeye çalışmak o kadar saçmadır. Eğitime bakalım mesela. İmamlar, müezzinler okullarda görevlendirilmeye başlanmış benim laik ülkemde. İnsan içinden de olsa; “Umarım eğitimin seasını okumak ve cenaze namazını kılmak için değildir,” diye demeden edemiyor.

Zamanın birinde bir kısa film izlemiştim. Derse giren öğretmen, “pislik” nedir diye sormuştu öğrencilerine. Kimisi “İğrenç bir şey,” demişti.  Kimisi ise “Çok kötü bir şey, midenin kaldıramayacağı bir şey mesela,” demişti. “Ahlaka uygun olmayan,” diye atlamıştı öteki.  Tüm cevapları aldıktan sonra öğretmen: “Pislik,” demişti, “herhangi bir şeyin olmaması gerektiği yerde olmasıdır.”  Bu tanımdan hiç kimse hiçbir şey anlamamıştı tabii ki. Boş gözlerin ona odaklandığını görünce, devam etmişti öğretmen: “Saçı düşünelim mesela,  her daim annemizin veya çocuğumuzun o mis gibi kokan saçını öper, koklar, bağrımıza basarız.  Ama aynı saçı yemekte görsek iğreniriz.”

Bu örnekten yola çıkarak, herhangi bir kimseye herhangi bir imada bulunduğum sonucu çıkarılmasın lütfen, haşa… Ama herkes yerinde ağırdır ve yerinde anlamlıdır.

Bir öğretmenin camide imamın görevini yapması ne kadar saçmaysa bir imamın ya da müezzinin okulda bulunup öğretmenin görevini ifa etmesi o kadar saçmadır.

İmam ve müezzin birer din adamıdır sonuçta.  Ve asıl görev yerleri okullar değil, camilerdir. Camilerde cemaate namaz kıldırmak,  ölüyü yıkamak ve onun defin işlerini yapmakla görevliler zira. Okullar ise bilimin ışığında eğitim öğretimin yapıldığı mekânlardır.  Okullarda bu işin eğitimini almış, nerede nasıl davranacağını bilen, neyi nasıl öğreteceğini öğrenmiş, pedagoji ve formasyonu almış ve özümsemiş öğretmenler görev yapar.

Okullarımızda on binlerce öğretmen açığının olduğu bir gerçektir.  Bu gerçek tüm çıplaklığıyla ortadayken ve çocuklarımızın çoğu dersi, ya branşı olmayan öğretmenlerle ya da ücretli öğretmenlerle doldurulurken öğretmen yerine imam ve müezzinlerin görevlendirilmesi kabul edilemeyeceği gibi, akla birçok soru işaretini de getirmektedir. Kaldı ki başlı başına sadece bu görevlendirmeler bile, anayasanın laiklik ilkesiyle, vicdan ve kanaat hürriyetiyle ve insanların en temel haklarıyla çelişmektedir. Bu durumda sendikalara ve başta öğrenci velileri dernekleri olmak üzere sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşmektedir. Çocuklarımız herkesin gelip bilgisini, fikrini sınayacağı, empoze edeceği denekler değildir. Biz, onların dini eğitim görmelerini isteseydik, dini eğitim veren okullara gönderirdik. Anlaşılan şu ki, imam hatipler tüm çabalara rağmen istedikleri öğrenci sayısını bulamayınca okullara imam ve hatip göndermeye başladılar. Bu, sapla samanı birbirine karıştıran tümden yanlış bir uygulamadır. Bu uygulamaya karşı gerekli demokratik tepkiyi koymak, çocuklarımızın haklarını savunmak başta sendikalar, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri olmak üzere hepimizin görevidir. Ve ben, yirmi sekiz yıllık bir öğretmen ve çocuk edebiyatında eserler vermiş bir yazar olarak üzerime düşenin ilk adımını atıyor şiddetle bu uygulamaya karşı çıkıyorum.

Özde 18 yaşına gelinceye kadar herkes çocuktur ve çocuklar reşit olmadıklarından reşit insanların ancak karar verebilecekleri din ve inanç gibi konulara maruz tutulmaları İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine aykırıdır. Biz, yıllardır Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olmaması gerektiğinin mücadelesini verirken karşımıza bugün ÇEDES projesi adı altında bundan daha vahim bir durum çıktı.  Daha vahim zira Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmeni en azından pedagoji ve formasyon dersi görmüş, eğitim fakültesi mezunu bir öğretmen. ÇEDES projesi kapsamında görevlendirilen imamlar veya müezzinler ise pedagojinin p’sini bilmeyen kişiler.  Eğitim alelade kişilerle yürütülecek basitlikte bir etkinlik değildir. Katil olmak, ille de bir insanı fiziki olarak ortadan kaldırmak demek değil ise bir çocuk için eğitmen, katil de olabilir, onu şekillendiren bir mucize de. Bu tür projelerle eğitimi sulandırdıkça ve eğitime gerekli önemi vermedikçe çocuklarımızı istediğimiz gibi yetiştiremeyiz.  Çocuklarımız, çağa uygun, bilimin ışığında yetişmez ise geleceğimizin karanlık olduğunu görmek için kâhin olmak gerekmiyor.

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları