29 Mart 2024 - Hoş geldiniz

BÜLENT CAN YAZDI- YARA YARAYLA KAPANMAZ, GÜVENLİ OKULLAR İSTİYORUZ

Ana Sayfa » EĞİTİM » BÜLENT CAN YAZDI- YARA YARAYLA KAPANMAZ, GÜVENLİ OKULLAR İSTİYORUZ

Eklenme : 11.03.2023 - 11:45

BÜLENT CAN YAZDI- YARA YARAYLA KAPANMAZ, GÜVENLİ OKULLAR İSTİYORUZ

 

 

06.02.2023… Saat 04.17…

Tarihin en uzun 90 saniyesi…

Doksan saniyede, yani bir buçuk dakikada oldu her şey. Bu bir buçuk dakikada yıkıldı koca koca binalar. Bu bir buçuk dakikada yitip gitti analar, babalar, evlatlar, çocuklar, bebeler… Dile bile kolay değil, on binlerce can bu bir buçuk dakikada koptu hayattan. Aile aile, hatta sülale sülale öldü insanlar. Koca şehir resmen yerle yeksan oldu. Çaresizliğin âlâsını yaşadık biz şans eseri hayatta kalanlar. Tonlarca enkazın altından gelen, vicdanları kanatan, kulakları sağır eden o imdat çığlıklarına el uzatamamak, dile kolay yetmiş iki saat boyunca yalnız bırakılmak paramparça etti bizi, isyan ettirdi hepimizi. Ama isyanımızla, öfkemizle, acımızla ve yitip giden on binlerce insanımızla kalakaldık.

O lanetli günde tüm kötülükler bir araya gelmiş, dört yanımızı sarmıştı sanki. Sadece dünyadaki kötülükler değil, doğaüstü kötülükler de bir araya gelmiş, bizim yok olmamız için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı. Durmak bilmeyen depremlerden can havliyle kendilerini dışarı atanları, dinmek bilmeyen bir fırtına, dolu, şiddetli yağmur ve zifiri karanlık bekliyordu. Pijamayla çıkanların bedenleri o doğaüstü kötülüklerin içinde tir tir titrerken, enkazların altından yükselen çığlıklar ruhumuzu paramparça ediyordu. En kötüsü ise çaresizlikti. Ne yetkili vardı sokaklarda ne iş bilen insan ne de tonlarca ağırlıktaki enkazı kaldırabilecek bir iş makinası. Jeneratör, hatta kürek bile yoktu. Yakınlarını kurtarma derdine düşenler, tırnaklarıyla kazıyorlardı beton yığınlarını.

Yaşanan manzaralar insanı kurtulduğuna gerçekten de utandırıyordu. Yaşananları  anlatacak ne kelime var kısacası ne renkler çizebilir o manzarayı. Günler sonra ortaya çıkan tablo tek kelimeyle korkunçtu. Sevdiklerinin cesetlerini bulabilenler kendilerini şanslı sayıyordu. Bulamayanlar ise o kanayan ruhlarıyla; “Enkazdan bir parça alıp onu gömeceğim. Onları ziyaret edebileceğim bir mezarları olsun bari” diyorlardı. Bilinenin aksine sadece insanlarımız, evlerimiz değil; geçmişimiz, anılarımız, tarihimiz, değerlerimiz, hayallerimiz, geleceğimiz, ruhlarımız, bizi biz eden ne varsa kısacası göçük altında kaldı.

Koca bir bölgenin acıyla sarmalandığı, on binlerce insanın öldüğü bir zamanda bu yazıyı yazıyor olmak utanç meselesi benim için aslında.

Ama hâlimizi anlatabilmek adına yüzüm kızararak da olsa kâğıda döküyorum bu satırları.

Her meslekten tüm canlarımız gibi biz öğretmenler de tamiri imkânsız yaralar aldık. Depremin üzerinden bir hafta geçmişti ki 249 öğretmenin öldüğü, 60’ının göçük altında olduğu ve 31’ine ise ulaşılmadığı açıklanıyordu. (Onca acının içinde şuna kani oldum ki yetkililerimizin en iyi yaptıkları şey istatistik tutmakmış.) Daha sonra bunlara kaç öğretmenin eklendiğini bilemiyoruz tabii ki. Kaç öğrencimizin öldüğünü ise tahmin bile edemiyoruz. Gerçek şu ki deprem bölgesindeki diğer insanlar gibi hayatta kalan tüm öğretmenlerin de evleri ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Akrabaları, dostları, meslektaşları, öğrencileri, komşuları, canları öldü. Sadece yakınları, öğrencileri, meslektaşları, dostları değil; ruhları da enkaz altında kaldı. Sadece birinci derece yakını ölünce yıkılmaz öğretmen; sevdiklerini, öğrencilerini yitirince de yıkılır.

Öğrencileri kendi öz evladından farksızdır öğretmenin çünkü.

Bu durumda bakanlığımızın bizi anlamasını, bize destek olmasını, en azından bu bölgede kalmak istemeyenlere ortamını değiştirme hakkı tanımasını beklerdik. Ama maalesef ki Milli Eğitim Bakanlığımız acıyı birinci derece yakınıyla sınırlandırmakla yetindi. Acıyı birinci derece yakınıyla sınırlandırmakla bakanlık yanlış yapıyor fikrimce.

Şu bilinmeli ki yara yarayla kapanamaz.

Bu ruh yarasıyla ondan daha fazla yaralı öğrencisine bir şey veremez depremin en acısını, acıların en tarifsiz olanını yaşayan öğretmen. Tüm depremzede öğretmenlere ortam değiştirme hakkı verilmeli. Çünkü duygusal bağlılığı bulunan o güzelim öğrencilerinin eksildiği sınıflar, mesai arkadaşlarının o eski neşesinin olmadığı öğretmen odaları mezardan başka bir anlam ifade etmez ruhu yaralı öğretmene… Gerçekten kayıp nesiller istenmiyorsa biz depremzede öğretmenlere şartsız koşulsuz tayin hakkı verilmelidir. Bakanlığımızın bizimle ilgili vermiş olduğu kararı gözden geçirmesini diliyorum.

Peki, bize bu hakkın verilmesiyle iş bitiyor mu? Elbette ki değil. Bize bu hakkın verilmesiyle tüm öğretmenlerin bu bölgeyi terk edeceği yanılsamasına hiç kimse kapılmamalı. Şüphesiz ki öğrencilerini, memleketini, ailesini bırakmak istemeyecek birçok öğretmen de olacaktır. Sağlıklı bir eğitim öğretim süreci isteniyorsa bölgede kalan öğretmenlerin ve öğrencilerin ruh yapılarına uygun eğitim öğretim ortamları oluşturulmalıdır.

Ölümü yaşarken gören, felaketin âlâsını yaşayan bölge insanı merdiven çıkmaktan korkar oldu.

Abartısız hepimiz ciddi travmalar yaşamaktayız. Mühendis değilim ama her ne kadar bazı okullar ayakta kalmış gibi görünseler de aynı şiddetteki başka bir depreme dayanma olasılıklarının olduğunu düşünmüyorum açıkçası ben.

Sadece okullar değil, bölgede sağlam bir binanın kaldığına bile inanmıyorum.

Yeni facialara sebebiyet verebilecek bir risk alınmamalı fikrimce.

Bu ruh yapısı içindeki insanlar, sağlamlığı tartışmalı o betonarme yapılara kesinlikle sokulmamalıdır. Tez zamanda prefabrik okullar kurulmalı ve eğitim öğretim bu okullarda yapılmalıdır. Tersi bir uygulama “mış” gibi yapmaktan, öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi kendi korkularıyla, kendi kaderleriyle baş başa bırakmaktan öteye geçemeyecektir.

Takdir edersiniz ki kendini güvende hissetmeyen hiçbir insan işine odaklanamaz ve öğrencilerimiz yapılacak eğitim öğretimden istedikleri verimi alamaz. Oysa güvenli bir ortamda kaliteli bir eğitim öğretim almak her insanın hakkıdır.

Yüreği öğrencileri için çarpan bir öğretmenin bu çağrısının yerini bulmasını ümit etmekten başka bir şey gelmiyor maalesef ki elimden. Takdir Milli Eğitim Bakanlığının ve kamuoyunundur.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları