19 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- HAMAL SANILAN KÖY ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

Ana Sayfa » EĞİTİM » CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- HAMAL SANILAN KÖY ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

Eklenme : 23.06.2022 - 18:22

CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- HAMAL SANILAN KÖY ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

 

Köy Enstitülerinde öğrenciler ve öğretmenler aynı kıyafeti giyerdi. Bu kurumlarda öğrencilere kışlık ve yazlık elbiseler dikilirdi. Dikilen elbiseler işe uygundu. Öğrenci duvar örerken, bina yaparken, tarlada çalışırken ve derslerde aynı elbiseyi giyerdi. Öğrenci elbiselerini kız öğrenciler iş atölyelerinde dikerlerdi. Elbiselerin yırtıkları ve sökükleri de gene kız öğrenciler tarafından dikilirdi, yamanırdı. Kız öğrencilerin de iş kıyafetleri vardı. Bu kıyafetleri de onlar keser, biçer ve dikerlerdi. Okulda görevli müdür ve öğretmenler de aynı elbiseyi giyerdi. Öğrenci ile öğretmen aynı kıyafeti giydiğinden kurumdan olmayanlar kim öğretmen kim öğrenci bilemezdi.

Köy Enstitülerinde esnek bir program uygulanıyordu. Mevsimlik işler başladığında ya da bina yapımlarında daha çok iş derslerine ağırlık verilirken, kış aylarında kültür derslerine ağırlık veriliyordu. Yılın sonunda programda belirtilen ders sayısına ulaşılıyordu. Köy Enstitülerinde kurum sürekli açık olduğundan bu konuda sorun yaşanmıyordu. Enstitülerinde yerine göre kadın- erkek tüm öğretmenler, hatta yöneticiler ve okul müdürü de çalışmalara katılıyordu. Onlar da öğrencilerle birlikte taş ve tuğla taşıyor; yapılan işlere yardım ediyorlardı. Onun için öğrenciler için dikilen ‘boz urbaları’ onlar da giyiyordu.

Galip Candoğan İvriz Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlarından. İvriz Köy Enstitüsü’ndeki Öğrencilik Anılarım adlı kitabında okulun ilk müdürü Recep Gürel ilgili bir anısını anlatıyor.

“ Bir gün sabah yoklamaları yapıldıktan sonra Recep Bey konuşmaya başladı. Okulun günlük işlerine göre yapılacak planlamayı anlattı. Biraz durduktan sonra yanında bulunan yapı öğretmenimizle konuştu ve bizlere dönerek:

—- Arkadaşlar, yaptığım denetlemelerden ve inşaat öğretmenimizden aldığım bilgiye göre, yapılmakta olan yatakhane binasının taşları bitmiş. Burada çalışan ekiplerin beklememesi için, ben başta olmak üzere hepimiz aşağıdaki taş yığınından üçer tane taş getireceğiz. Bundan sonra işyerlerimize gideceğiz. Haydin başlayın.

Bütün öğrenciler gösterilen taş yığınlarının yanına gittik. Recep Bey de arkamızdan geldi. Ben bütün dikkatimle müdürün taş taşıyıp taşımayacağına bakıyordum. Hepimiz sırtımıza birer taş alarak yapılan binaya götürürken Recep Bey de sırtına aldığı taşları bizimle birlikte taşıyordu.

Erkeklerin yanı sıra kız arkadaşlarımız ve Recep Bey’in hanımı olan bayan öğretmenimizle birlikte bu işi yaptık. Sonradan bu şekilde taş taşıma birçok kez yinelendi. Okula taş getiren araçlar bize taş yetiştiremiyordu.

Okulun ana nöbetçisi Recep Bey’di. Gecesi gündüzü olmadığı için hangi işyerini ne zaman kontrol edeceği belli olmazdı. Yapılan bütün işleri yerinde inceler, yapılan çalışmaların boşuna gitmesini istemezdi. Hep üzerinde sade bir iş elbisesi bulunurdu. Gösterişi sevmeyen çok alçak gönüllü bir insandı.

Bir gün Ereğli’ye trenle gelen okulun malzemelerini takip etmek için bir grup öğrenciyle gitmiş. İstasyonda gerekli işlemleri yaptırırken posta treni gelmiş. Trenden inenler arasında bir hanım, boz giysili Recep Bey’i çağırarak:

—- Eşyalarımı taşımak için bana yardım edebilir misiniz?

—– Recep Bey bir şey söylemeden hanımın eşyalarını faytona kadar götürmüş. Hanım eşyalarının taşınması karşılığı olan parayı kendisine ödemek isteyince:

—- Hanımefendi, ben hamal değilim. İvriz Köy Enstitüsü’nün müdürüyüm. Bu işi size yardım etmek için yaptım, güle güle gidin.

Hanım bilmeyerek yaptığı bu yanlışlıktan dolayı çekinerek özür dilemiş, kendisine teşekkür etmiş.” ( Galip Candoğan, İvriz Köy Enstitüsü’ndeki Öğrencilik Yıllarım. S. 194-195)

Benzer bir durumu Hasanoğlan Köy Enstitüsü Müdürü Rauf İnan da yaşamıştır. Rauf İnan Ankara tren garında bir hanımın eşyalarının taşınmasına yardım ettiği için hamal sanılmıştır.

Köy Enstitülerinde öğretmenler yemeklerini öğrencilerin arasında yerdi. Öğretmenlerin ayrı yemek masaları yoktu. Yemekhaneden müdür dahil hiçbir öğretmenin evine yemek gitmezdi. Öğrenci velileri geldiklerinde kurumun yatakhanesinde konuk edilirler ve yemekhanede çocuklarıyla birlikte yemek yerlerdi.

Enstitülerde demokratik bir disiplin uygulanırdı. Öğretmen öğrenciye hakaret edemez ve öğrenciyi dövemezdi. İsmail Hakkı Tonguç’un bu konu ile ilgili genelgesi öğrencilerin defterlerine yazdırılmıştı.

Köy Enstitülerinde yöneten yönetilen ilişkileri saygı ve sevgiye dayanırdı. Tam bir demokratik işleyiş söz konusuydu. Öğrenciler yönetime katılır, onlara yetki ve sorumluluk verilirdi. Öğrenci başkanlarının görev alanlarındaki yetkileri öğretmenlerin yetkilerine denkti.

Cumartesi günlerinde bayrak töreninden sonra yapılan haftalık değerlendirme toplantılarını müdür ya da öğretmen yönetmez, seçilen öğrenci yönetirdi. Bu tür toplantılarda öğrenciler aksak, eksik gördükleri uygulamaları özgürce eleştirirdi. Kurum müdürü kendisi ile ilgili eleştirileri sessizce dinler, yapılan eleştiri haklıysa özür diler, değilse eleştiriyi yanıtlardı.

Köy Enstitülerinde bizim bildiğimiz astığı astık, kestiği kestik kibirli okul yöneticileri yoktu. Müdür, öğrencinin giydiğini giyer, yediğini yerdi. Öğrenci nasıl yaşıyorsa müdür de öyle yaşardı. Sade, gösterişten uzak, alçak gönüllü bir yaşam…

 

Cengiz Öksüz

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İstanbul Şubesi Başkanı

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları