6 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- ÖĞRENCİYE SOBA YAKMAYI ÖĞRETEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI

Ana Sayfa » EĞİTİM » CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- ÖĞRENCİYE SOBA YAKMAYI ÖĞRETEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI

Eklenme : 15.07.2022 - 9:38

CENGİZ ÖKSÜZ YAZDI- ÖĞRENCİYE SOBA YAKMAYI ÖĞRETEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI

 

Köy Enstitüleri ülkemizde giderek daha çok ilgi görüyor. Bu, bize mutluluk veriyor. Umuyoruz ve inanıyoruz ki bir gün gelecek Köy Enstitülerinin eğitim anlayışı ülkemizde yeniden uygulanacak.

Köy Enstitüleri bilindiği gibi uygulamalı eğitim yapıyordu. Ezber, bu kurumlarda öğretim yöntemi olarak asla kullanılmıyordu.  İsmail Hakkı Tonguç’un, iş içinde, iş için, iş aracılığıyla ilkesi öğretimde uygulanan temel yöntemdi.

Köy Enstitülerinde demokratik eğitim yapılıyordu. Demokratik eğitim aracılığıyla öğrencinin kendine yetmesi, ilgi ve yeteneğinin ortaya çıkması, kişiliğinin gelişmesi sağlanıyordu. Bu kurumlarda, ‘iş’in öğrencilerle birlikte planlanması, öğrencinin yönetime katılması, öğrenciye görev ve yetki verilmesi temel ilkeydi. Öğrenci azarlanmaz, dövülmez, küçük düşürülecek şekilde cezalandırılmazdı.

Demokratik eğitim konusunda Hasan Ali Yücel şunları söylüyor:

‘ Demokratik eğitimden amaç, iyi vatandaş ve iyi insan yetiştirmektir. Fakat bu anlayışta iyi vatandaş ve iyi insan ancak özgür olarak yetiştirilebilen insandır. Çünkü demokrat toplumda belirli bir sınıf, tüm topluma egemen değildir. Özgür memleketlerde bütün vatandaşların çocukları özgür insan olarak yetiştirilmek üzere ele alınır. Eğitim, kişide kişiliğin oluşumunu ve bunun için yeteneklerinin gelişmesini sağlamak için verilir. ‘ ( Hasan Ali Yücel Sempozyumu, bildiriler, s.362)

Enstitülerde öğretmen derste kılavuzluk yapıyordu. İş ve ders birlikte planlandığı için öğrencilerin de öğretmenler kadar yetkileri ve sorumlulukları vardı. Bir olumsuzlukta yöneticiler ve öğretmenler öğrenciye kızmadan,  bağırıp çağırmadan yol, yöntem gösteriyorlardı. Bu yöntem öğrencilerin kişiliğini ezmeden ustalıkla yürütülüyordu. Kendi el emeği ile değer yaratan öğrenciler yarattıkları değerden mutlu oluyorlardı. Değer yalnız not almak için değildi, yaratılan ürün işe yarıyordu. İşe yaramak öğrencileri hem güdülüyordu hem de özgüvenlerini güçlendiriyordu.

Köy Enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’tur. Hasan Ali Yücel ise bu kurumların serpilip gelişmesinde emeği geçen Milli Eğitim Bakanımızdır. Köy Enstitülerinde uygulanan eğitim yönteminde İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’tan başlayarak, unutulmaz Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in, okul müdürlerinin, yöneticilerin, öğretmenlerin ve usta öğreticilerin emeği vardır. Demokratik eğitim anlayışı, öğrenciye kılavuzluk, öğrencinin işleyişte yetki ve sorumluluk alması konularında yüzlerce anı ve yaşanmışlık var. Bu yazımızda konu ile ilgili iki örnek vereceğiz. İlk örneğimiz Bakan Hasan Ali Yücel’den.

1947 Hasanoğlan mezunu Mehmet Şener anlatıyor:  Ali Çuhadar Çorum’dan Hasanoğlan’a yeni gelmiştir.  Öğretmeni ona basımevinin sobasını yakması söylemiş. Ali, köyünde tezek yaktıkları için kömür sobasının nasıl yakılacağını bilmiyor. Kömürü sobaya doldurur ve altından kibriti çakar. Soba tutuşmayınca bir kutu kibriti bitirir. Odada onu izleyen biri vardır.

– Oğlum sobayı yakamadın. Beraber yakalım mı?

Ali, soba yakma işinin kendine görev olarak veren öğretmenine mahcup olmamalıydı. Odadaki adamın önerisi canına minnet oldu. Kömürü birlikte boşalttılar.

-Bak oğlum, şu köşede tahta parçaları var, onları getir. Orada keser var, onu da getir.

İstenenleri getirdim. Tahtaları birlikte kırdık. Sobaya yerleştirdik. Aralarına kağıt koyduk.

Haydi şimdi yak, dedi. Verdiği kibriti çaktım, kağıtlar anında tutuştu.

-Nerelisin?

-Çorumluyum, amca

-Kızlar da geldi mi?

-Gelmedi amca.

Odunlar iyice tutuştu. Soba küreğini aldı, gözüme bakarak bir kürek kömürü sobaya koydu. Beklerken, bana,  okula ve bana dair başka sorular da sordu.

Haydi bir kürek de sen at bakalım, dedi.

Soba yanmıştı. Bana yardım eden amca artık gitse iyi olur, diye düşünüyordum. Tam o sırada, bana görev veren öğretmenim içeri geldi. Amcayı görünce hemen hazır ola geçti. Şaşırdım kaldım doğrusu. Amca ‘ Allaha ısmarladık!’ diyerek elimi sıktı. O, daha pek uzaklaşmadan öğretmenimin ceketini tuttum, yavaşça: ‘ Bu amca kim?’ diye sordum.

-Hasan Ali Yücel, oğlum. Milli Eğitim Bakanımız. Okulumuzu ziyarete gelmiş.

Kibirsiz, alçak gönüllü, davranışları içten adam işte böyle olur. Tam bir halk adamıydı Yücel. Baba adamdı.” ( Hasan Ali Yücel’den Günümüze Eğitim Bilim Kültür Politikaları Sempozyumu. Bildiriler. Sayın Yavuz Ali Sakarya’nın bildirisi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayını, s. 578)

Bir anı da İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’tan:

Tonguç, görev süresi içinde 65 ili, dört yüzü aşkın ilçeyi ve dokuz bini aşkın köyü görmüş bir kişidir. 1935’in yazında atandığı İlköğretim Genel Müdürlüğü görevini 1946 yılının Ekim ayına dek sürdürmüştür. O görevdeyken gecesini gündüzüne katmıştır. Gittiği okullarda yöneticilerle toplantı yapar, onlara gördüğü eksikleri söyler. Yöneticilerin görüşlerini ve isteklerini dinler. Öğrencilerle toplanır. Öğrencilerin isteklerini dinler, notlar alır ve mutlaka eğlence düzenlettirir. Sabah erkenden de kurumdan ayrılır.

İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşları Kastamonu Göl Köy Enstitüsü’nü ziyaret etikten sonra Ankara’ya dönmek için yola çıkarlar.  Hava yağmurludur. Çankırı yakınlarına geldiklerinde yol kenarında bir okul görürler. Tonguç öğretmeni ziyaret etmek ister. Okula girdiklerinde çatının aktığını görürler. Öğretmen çatı aktığı için okulu tatil etmiştir. Tonguç, öğretmene çatının neden onarılmadığını sorar. Öğretmen, Çankırı’ya tam üç kez yazdım ama gelen giden olmadı, der. Tonguç dışarı çıkar ve bir merdiven görür. Merdivenle çatıya çıkarak kırık kiremitleri yenileriyle değiştirir. Çatının akması durmuştur. Ayrılırken öğretmene, bir daha akarsa Çankırı’ya yazma, bana yaza der ve kartviziti öğretmene verir.

Köy Enstitülerinin yasası 1940’ta çıktı. Bu kurumlar 1946 yılına dek özgün programları ile işlediler. Bozulma 1946’da başladı, 1954’te de kapatıldılar. Kapatılmalarının ardından yarım yüzyıldan fazla zaman geçmesine karşın bu eğitim kurumlarının neden hala unutulmadıklarını yukarıda anlattığımız iki olay çok güzel açıklıyor. Köy Enstitülerini kuranlar bu ülkenin insanını, dağını, taşını, ovasını, yaylasını, suyunu seviyordu.  Onlar yoktan var edilen Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun liderine derin bağlarla bağlıydılar. Onun için çalışmaları mesai saatleriyle sınırlı değildi. Geriliğe ve karanlığa karşı savaşıyorlardı.

Köy Enstitüleri bizim bulduğumuz, bize göre kurumlardı. Bu ülkenin egemenleri, siyasetçileri, sözde aydınları, yazarları, bürokratları henüz emekleme dönemindeyken enstitüleri el birliğiyle boğdular. Enstitülerden sonra eğitimde yeniden ezberciliğe dönüş bizi bugünlere getirdi. Amacımız bu kurumları günümüz koşullarına göre yeniden işler duruma getirmektir. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği bu amaçla çalışıyor.

 

Cengiz Öksüz- Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İstanbul Şubesi Başkanı

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları