26 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- BM VE NATO BİTTİ, NE VEREYİM ABİME?

Ana Sayfa » DÜNYA » DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- BM VE NATO BİTTİ, NE VEREYİM ABİME?

Eklenme : 12.04.2022 - 10:00

DR. YASEMİN ALPTEKİN YAZDI- BM VE NATO BİTTİ, NE VEREYİM ABİME?

Ellinci gününü doldurdu Ukrayna’daki savaş. Bir yanda haber kanallarında Ukrayna-Rusya savaşında yanan yıkılan binaların, kömürleşmiş tankların, kaldırımda elleri arkadan bağlanıp kafasına sıkılan kurşunla öldürülen insanların görüntüleri, diğer yanda Ukrayna’ya verilecek silahların etki derecesini etkili biçimde anlatmaya çalışan generaller, askeri danışmanlar, savunma yani savaş sanayii yetkilileri, ‘şahinleri’ demek daha münasip.

Arada savaş mahallinden bildiren muhabir, ‘Görüntüler rahatsız edici olabilir, önceden söylemiş olalım. Çocukların görmesini istemiyorsanız, odadan çıkarın!’ diyerek uyarıyor izleyicileri! Ben ise, ‘Siz yeter ki izleyin ama sakın rahatınız kaçmasın, arada başınızı sağa sola arkaya falan çevirin de ruhunuz incinmesin, bu savaş kolay kolay bitecek gibi görünmüyor,’ diye anlıyorum bu söylenenleri…

Savaş tiyatrosunda oyun ve oyuncular hep aynı. Biz koltukta oturan seyircilere, acıklı bir film izler gibi, elimizde mendil gözyaşlarımızı silmek düşüyor. Niye kimse barıştan söz etmiyor?

Ne oldu İkinci Dünya Savaşı’ndan alınan derslere, verilen sözlere? Hani Birleşmiş Milletler kurulmuştu ve barış gücü askerleri dünyanın her bir yanına barış götürecekti? Şu amacın şıklığına ve zarafetine bakar mısınız:

“Birleşmiş Milletler, 24 Ekim 1945 yılında, İkinci Dünya Savaşından galip çıkan büyük devletlerin, ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin liderliğinde oluşturulmuştur. Amacı,1900’lü yılların ilk yarısında yaşanan savaşların tekrarını önlemek, uluslararası barışı ve güvenliği korumaktır.” 

 Söz konusu olan soğuk değil de sıcak savaş olunca, kağıt üzerindeki bu güzel laflar gerçek hayatta lafügüzafa dönüşüveriyor. İkinci Dünya Savaşından bu yana bu kaçıncı kıyım? Vietnam, Lübnan, Suriye, Irak, Afganistan, Balkanlar’da yaşanan acıların, ölen asker- sivil, dost-düşmanın toplamı kaç dünya savaşı eder?

BM Güvenlik Konseyi toplantısına video ile bağlanan Zelenski, toplantıya gelen ülkelere ‘güvenlik nerede?’ diye soruyor. Diplomasi önerilerine, ‘sizde diplomasi yok, bürokrasi var,’ diyerek tepkisini koyuyor.

Uzaktan pek fark edilmese de içine girdikçe anlaşılan bir acı gerçeği burada açık etmek gerek: Birleşmiş Milletlerin bu ‘büyük’ devletlerinin, bırakın dünya barışını sağlamayı, kendilerine bile hayırları yok aslında! Bir yanda demokratik gibi görünen ABD ve onun karşısında güçlü gibi görünmeye çalışan Rusya. Ortada ne yapacağını bilemeyen ama standartlarından asla taviz vermek istemeyen Avrupa. Bir de kenarda sessiz sessiz olanları izleyen sinsi bir Çin.

Rusya’da savaşa hayır diyen halkın yüzde on yedilik bir kesimi Putin’in gazabına uğramamak için can havliyle başka ülkelere kaçıyormuş. Malum, Rusya’daki Rusların bu savaşa karşı gelme hakları yok, sosyal medya sansürlü. Haberler devlet televizyonundan başka yerden alınamıyor.

Savaş başladığından bu yana devlet baskısına, medya sansürüne ve devlet televizyonlarından yayılan dezenformasyona dayanamayıp Rusya’dan ayrılanların sayısı iki yüz elli bini bulmuş. Özgürlük arayışı böyle bir şey işte. Öz yurdunda azınlıkta kalıp baskı görenler, yediremiyor kendine bu ayrımcılığı. Benjamin Franklin, ‘özgürlüğün olmadığı yerde akıl ve bilgelik olmaz,’ demiş. Nasıl olsun ki! Beyinler yıkanıyor sürekli.

ABD deseniz başka bir alem! Birleşik Devletler değil, eskinin Anadolu Beylikleri sanki. Her bir eyalet başına buyruk. Birinde serbest olan diğerinde yasak. Örnek mi? LGBT hakları. Putin gibi, ‘gay olmak yasaklansın,’ diyen Cumhuriyetçi eyaletlerin karşısında, aynı cins bireylere evlenme hakkı tanıyan Demokrat eyaletler var. Anlayacağınız, insanlar arasında ayrımcılık yaratacak her konu siyasi malzeme bu devirde. Böl ve yönet en kolay güç gösterisi.

Eski Başkan Trump ve taraftarı medya, Biden’a muhalefet olsun da ne olursa olsun tavrıyla neredeyse Rus cephesinde savaşacak! O derece ayrılıkçı bir söylem içinde. Bu iddianın sağlamasını yaparcasına Trump da önceki gün çıkıp, ‘Macaristan Başbakanı Oroban’ın seçilmesine çok büyük katkılarım oldu,’ deyiverdi. O Orban ki kendileri çok ateşli bir Putin dostudur. Aşırı sağcı-milliyetçi bir partinin başında olup koltuğunu dördüncü kez korumak için seçim yasasını değiştirmiş, devletin kaynaklarını kendi seçim kampanyası için kullanmış, LGBTQ karşıtı yasalar çıkarmış, Rusya’dan aldığı benzini de ruble ile ödeyeceğini ilan etmiş bir şahıstır kendileri.  İşte Trump, bu Viktor Orban’a hayran.

Bir şahsım devleti savunucusundan diğer şahsım devleti sahibine bundan güzel güzelleme mi olur? Viktor Orban ile diğer başka liderlerin benzerliği de sizi şaşırtmasın. Dünya artık sağ sol, kuzey-güney diye değil, totaliter kafalılar ve özgür düşünceler arasında bölünüyor–Aslında cebini siyasetle dolduranlar ve siyaseti halk için yapmaya çalışanlar arasında demek daha doğru bir ifade. Şimdi gözler Fransa’ya çevrildi. Orada da Orban muadili bir Marine Le Pen var Macron’un karşısında. Nefesler tutulmuş 24 Nisan’daki seçim sonuçları beklenmekte!

21. yüzyılda,  Avrupa’nın hemen ortasında başlayan bu savaşı sözüm ona durdurmak için alınan önlemler, yani yaptırımlar, pek de yaptıramıyor, zira dünyadaki küresel bağlantılar bu yaptırımlar bumerang gibi geri tepip masum insanları vuruyor. Petrol fiyatları tavan yapınca, enflasyon kontrolden çıkıyor ve sonuçta tüm dünyada baş gösteren ekonomik darboğaz, savaşla uzak-yakın ilişkisi olmayan insanların hayatını zehir ediyor. Geçim derdi de bir hayatta kalma savaşına dönüşüyor.

Avrupa’nın ısınmasını sağlayan doğal gaz musluklarının vanası Rusya’da. Baharın henüz gelmediği Almanya, Şubat ve Mart aylarında üşüyüp donsun mu? Amerika yaptırımları yaptırın diye bas bas bağırırken Almanya paşa paşa ödedi bir milyar dolarlık doğalgaz faturasını. Putin’e de para lazım. O da bu paralarla daha çok silah, daha çok füze alıyor. Nereden? Çin’deki büyük abiden! O da biliyor BM’nin ve NATO’nun (güvenlik gücünün) kalmadığını. Ne kadar mahvedersem o kadar güçlüyüm iddiasında!

Son bir haftada 179 çocuk öldürülmüş Ukrayna’da. Hastanelere, okullara, tiyatro binalarına füzelerle saldırıyor Rusya. ‘Putin’in hedefinde tüm Avrupa var,’ diyor Zelenski. ‘Rus askerleri annelerinin gözleri önünde bebeklere bile tecavüz ediyor,’ diye de ekliyor. Dünyanın en büyük ikinci ordusu, Kızıl Ordu sivilleri katlediyor. Neden? Anlaması zor, izahı güç!

Bu görenleri kahreden görüntüler üzerine eski İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un görüşleri soruluyor. Cevap hazır: ‘Putin’i savaş suçundan yargılayalım.’ Duyar duymaz aklıma farelerin hikayesi geldi. Fareler, evdeki kedinin sessiz sessiz yaklaşıp delikten çıkan fareleri yakalayıvermesinden usanmışlar ve buna bir çare bulmak için toplanmışlar. İçlerinden  biri, ‘kedinin boynuna bir zil takalım, böylece geldiğini duyar, kaçarız’ diye atılıvermiş ortaya. İçlerinde en bilgili yaşlı fare istifini bozmadan ağır ağır konuşmuş: ‘İyi diyorsun ya evlat, kedinin boynuna zili kim takacak?’

Putin’in savaş suçlusu olarak yargılanması da bu hesap. NATO devreye giremiyor, BM harekete geçemiyor, Amerika III. Dünya Savaşı çıkarmamak için doğrudan müdahale edemiyor! Çin kendini sessize almış. Şu andaki yaptırımlar ortalama halkı vuruyor. Tepedekileri değil. Bu durumda Putin’i kim götürecek yargıya?

Demek ki neymiş? 21. Yüzyılda herkesin göbek bağının birbirine bağlı olduğu bir devirde savaş sadece kıyım, yıkım, ölüm ve sıradan insanların hayatına inen bir balyozmuş! Devler ve devletler düzeyinde değişen bir şey olmuyormuş!

Sağduyu, vicdan ve insanlık bitti, şimdi ne verelim dünyaya?

Seattle-Washington

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları