Orman yangınları devam ediyor.
Acı ve üzüntü ile izliyoruz.
Yangın bölgelerindeki belediye başkanları ve mağdur halk çaresizliklerini haykırıyorlar. Sorumluluk sahibi yurttaşlar sosyal medyada tepkilerini ve önerilerini dile getiriyorlar. İktidar cephesinde ise uzun zamandır toplumda yaratmaya çalıştıkları ”Biz büyük devletiz, liderimiz dünya lideri, dünyada ve bölgemizde bize sormadan hiç bir şey olmaz, hatta bazı ülkeler bizi kıskanıyor..” algısına kendileri de o kadar inanmışlar ki mağduriyetlerini dile getiren insanları ülkemizi yurt dışında aciz göstermeye çalışan vatan millet düşmanı olarak suçluyorlar. Bir bakan her televizyona çıktığında topluma ayar veriyor, diğeri bu işleri nasıl iyi bildiğini anlatıyor. Kalesinde 9 gol gören futbol takımının antrenörünün, gözümüzün içine baka baka nasıl güçlü ve başarılı bir takım olduklarını anlatması gibi !
Bilgi kirliliği, ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetinden bir ulusal felaket sürecinde bile vazgeçilmiyor.
Oysa her şey ortada. Elazığ depremi son derece başarı ile yönetilmişti. Ama bu felaket ilk günden itibaren yönetilemiyor. Sekizinci günde geldiğimiz noktada ormanlarda devam eden yangınların kendi halinde yanıp bitmesi kabullenilmiş durumda. Artık ateşin yerleşim bölgelerine sıçramaması için tedbir alınmaya, müdahale edilmeye çalışılıyor.
Niye böyle bir noktaya gelindi ve niye durum her geçen gün daha da ağırlaşıyor?
1-Sistem olarak böyle bir yangın felaketine hiç hazır olmadığımız apaçık ortaya çıktı. Bir inatlaşma uğruna THK gibi önemli bir Cumhuriyet kurumu yok edilmiş. Yerine bir şey konmamış. Ve başından itibaren hiç bir hazırlığımızın olmadığı gerçeği saklanmaya çalışılıyor.
2-Kompleksli ve kibirli bir anlayış sonucu başka ülkelerden zamanında ve gecikmeden yardım istemekte geç kalındığı ortaya çıktı.
3-Devletin geleneği ve kurumsal işleyişi içinde bu gibi durumlarda Ankara’da bir kriz merkezi oluşturulur,parelel olarak felaket bölgelerinde içinde Vali /Kaymakam ,Belediye Başkanları, garnizon komutanı, emniyet ve ilgili daire müdürlerinin yer aldığı STK’ları da koordine eden mahalli kriz merkezleri felaketin daha birinci günü çalışmaya başlardı. Bugün Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ile görüştüm. Vali bir kriz merkezi kurmuş ama belediye başkanını çağırmamış. Yangın bölgelerindeki diğer belediye başkanları ile merkezi idareye bağlı kamu yöneticileri arasında da benzer sorunlar yaşanıyor. Bazı belediye başkanların beldelerine bakan geldiğini televizyonlardan öğreniyor. Bu felaketin sonuçlarını daha da ağırlaştıran sorunların çözümünü daha da zorlaştıran bir durumdur.
4-Türkiye’ de geçmişte bütün doğal afetlerde etkin bir şekilde görev alan Silahlı Kuvvetler nedense bu yangın felaketinde çalışmalara yeterince katılmamıştır. Felaketin sekizinci gününde Aydın Valisi’nin talebi üzerine 7. Komando Tugayı’nın 400 asker ve gerekli araç gereçlerle görevlendirildiğini öğrendik. Şimdi soru şu: Niçin ve neyi beklediniz? Yangın bölgelerinde bu görevlendirmelerin ilk günde yapılması gerekmez miydi?
5-Başka bir zafiyet konusu ise başından itibaren Cumhurbaşkanı adına bütün çalışmaları koordine edecek bir bakanın ortada olmayışıdır.
6-CHP’li belediye başkanlarının Türk Hava Kurumu uçaklarını yeniden etkin hale getirmek üzere talip olmaları yerinde bir girişimdir. THK’nın bu yangınlardaki önemi facianın daha birinci gününde anlaşılmıştır. Devletin bir şekilde (belediyelerin talepleri doğrultusunda ya da başka bir yöntemle) bu uçakları işler hale getirmek için çalışmaya başlaması gerekir. Bunun kısa sürede başarılabileceğini düşünüyorum. Artık dünyada yaşanan iklim değişikliği nedeniyle bu tür felaketlerle daha sık karşılaşacağız. O nedenle THK’nın yangın söndürme uçakları için kısa vadede ve hızla harekete geçmek gerekiyor.
Ama uzun vadede bütün bu yaşadıklarımızdan ders alarak şu girişimlerde bulunulabilir:
1-Yangın uçak filosunun TSK Hava Kuvvetleri bünyesinde hazırlanması.(Sistemin ekonomik olması için yangınlara müdahale edebilecek şekilde seçilen, donatılan bu uçaklar normal zamanlarda başka hizmetler için de kullanılabilir.)
2-TSK’da doğal afetlere karşı müdahale birlikleri oluşturulması. (Bu birliklerde eğitilecek askerler terhislerinde kendi memleketlerinde doğal afetlerde ihtiyaç halinde gönüllü olarak yardım ve kurtarma işlerinde görev alabilirler.)
Benzer Haberler
Facebook'ta Biz