24 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- CESARET, WHATSAPP KLAVYATÖRLERİNE KARŞI

Ana Sayfa » Köşe Yazarları » FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- CESARET, WHATSAPP KLAVYATÖRLERİNE KARŞI

Eklenme : 14.12.2020 - 10:41

FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- CESARET, WHATSAPP KLAVYATÖRLERİNE KARŞI

 

 

Salgın dünyamızın çivisini yerinden sökercesine girdi hayatımıza.

Geçmişte benzer felaketlere defalarca tanıklık eden insanlık bu defa sanki farklı bir sınavdan geçiyor.

Hızla artan dünya nüfusuyla kıyaslandığında 65 milyona yakın kişinin koronaya yakalanması ve bunlardan 1.5 milyondan fazlasının hayatını kaybetmesiyle karşımıza dikilen gerçek, kolayca tanımlanabilecek gibi görünmüyor.

Sonrasına yönelik daha adaletsiz bir dünya öngörüsü ise salgından daha beter bir olasılık.

Bu saptama bardağın üstte kalan boş tarafı için.

Altta yani dolu olan kısımda ne görüyorsunuz diye soracak olursanız sanal alemin gücü ortaya çıkıyor.

Umutsuzluğun, belirsizliğin, kaygının kol gezdiği bir aşamada evlerine çekilen hayatların internet üzerinden başka hayatlara, ülkelere, dünyaya ulaşma çabaları şimdiye kadar görülmemiş boyutlara ulaştı.

Salgının ilk evresinde dillendirilen, bundan sonra ‘’hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ savının belki de en kuvvetli dayanaklarından biri, sanal alemin tartışma götürmeyecek ağırlıkta sürece damgasını vurmasıydı.

Facebook, İnstagram, Twitter, Linkedin, Whatsapp, Google, Youtube benzeri sosyal medya mecralarında şu aşamada olup bitenler başlı başına araştırma konusu. Bence böylesine önemli bir olgunun derinliği ve ayrıntıları noktasında kamuoyu çok az bilgiye sahip. Tabii altın değerindeki o bilgiler söz konusu sosyal medya ağlarını kuranların, kullanıma sokanların ve kuşkusuz onları denetleyenlerin arşivlerinde saklı.

Ama kabaca şunu söylemek mümkün: Bilgi ne kadar denetleniyor ve süzgeçten geçirilerek çarpıtılıyor olsa da, internetin sonsuz dünyasında yakalanan izlenimler, yorumlar, uyarılar, çağrılar debisi yüksek bir nehir gibi artık evlerden evlere akıyor.

Ama kabaca şunu söylemek de mümkün: Bunca adaletsizliğin, haksızlığın yaşandığı bir dünyada (üstelik salgınla beraber daha dayanılmaz boyutlara ulaştı-ulaşacak) kitlelerin gazını alacak, diklenmelerini ve isyan etmelerini önleyecek, nispeten sakinleşmelerini sağlayacak bir yöntem olarak, sosyal medyanın sunduğu olanaklardan başka daha uygun bir yol, yöntem bulunabilir miydi?

Örneğin Whatsapp, ruhu yelpazelemeye yönelik işleyen mecraların başında geliyor.

Buralara yerleşmiş grupların, kişilerin her gün evlerinin korunaklı duvarları ardından ülkeyi kurtaran, akıl veren, yol yordam gösteren yazışmaları derlenip toparlansa, ciltler dolusu kitap çıkar ortaya.

Tam da bu aşamada sürecin yarattığı koşullar bağlamında  bir benzetme dolandı dilime:

‘Whatsapp Klavyatörleri..

İşte az sonra üzerinde duracağım ‘’cesaret’’ denen kavram, bu Whatsapp Klavyetörleri ile şimdilerde kıyasıya bir mücadeleye tutuştu.

Klavyatörler evlere kapanmanın yarattığı baskıyla, oturdukları yerden ülkeye ve dünyaya düzen getirme çabasını sürdüredursunlar, onlara sesini duyurmaktan, ‘’hadi kalkın ayağa’’ demekten umudunu kesen ‘’cesaret’’ doğru bildiği kulvarda ilerlemesini ısrarla sürdürüyor.

Sakın tepeden baktığımız sanılmasın.

Medyanın baskılandığı; uçana kaçana baktın, oturdun, konuştun, yazdın, sordun, eleştirdin ‘’gel bakalım buraya’’ tarzı işlemlerin uygulandığı bir ülkede, insanların kendilerini görece de olsa özgür hissettikleri bir mecrada yakaladıkları ‘’haberleşme’’, ‘’iletişim’’, ‘’eleştiri’’ olanaklarını kim küçümseyebilir?

Ama demem o değil.

Ya ne?

Sanal dünya Whatsapp ve benzerleriyle mi sınırlı?

Yazılı ve görsel medyanın kışla düzeninde ayakta durduğu bir ülkede sanalın en ‘’tehlikeli’’ icatlarından olan internet haberciliği, ruhu yelpazelemeye yönelik işler yerine hayatlarımızı daha görünür, daha anlamlı kılan bilgiler üzerinden faaliyet gösterdiğinde, sistemin çizdiği sınırları hiç de azımsanmayacak biçimde zorlayabildiğini, eskimiş bakış açılarına farklı ve yeni odak noktaları kattığını çoktan kanıtlamış durumda.

Ama gelin görün ki sistem burada da alışılmış mekanizmalarını kullanmaktan hiç geri durmuyor.

Medya dendiğinde kaçınılmaz biçimde gerçekliğini hissettiren işin ekonomik boyutu, internet haberciliğinde de,  kendi koşullarını dayattı.

Bunun en tehlikeli halini, siyasi oluşumların sundukları olanaklarla ‘’gazetecilik’’ yaptıklarını sananların kurdukları sitelerde görmek mümkün.

Hemen belirtelim: İktidarın devlet olanaklarından nemalanan ‘’yandaş’’ siteleriyle, muhalefetin özellikle belediye kaynaklarından beslenenleri arasında hiçbir fark yok. Sonuçta her iki kesimde de parayı verenin düdüğü çaldığı bir ‘’habercilik’’ anlayışının işlediğine defalarca tanık olduk. Örneğin muhalefet yönetimindeki belediyelerin bayramlarda, seyranlarda, seçimlerde, muhalif konumdaki haber sitelerine verdikleri ilanların bedelinin ne olduğunu az çok tahmin edebiliyoruz. İşte bu ve buna benzer kuşatmalardan uzak durmaya çalışan haber orjinli yapılar için geriye tek bir seçenek kalıyor: Okuyucu desteği.

Basın İlan Kurumu’nun bütün gazetelere ve dolayısıyla onların internet sitelerine yasalar çerçevesinde verdiği resmi ilanları Cumhuriyet Gazetesi’nden keserek orayı adeta ‘’cezalandırması’’ karşısında ne oldu?

Cumhuriyet okuyucusuna sığındı ve onlardan bu zor günler için ‘’dayanışma ilanları’’ talep etti.

Aynı günlerde gazetenin yazarlarında Orhan Bursalı bir makalesinde ‘’Neden 50 bin satmayalım?’’ diye sordu ve yanıtını da kendisi verdi:

‘’Cumhuriyet’i satın alarak ve yayarak, gerçeklerin açıklanmasına hizmet edersiniz. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız yok mu? Bu gazete neden şimdi en az 50 bin satmasın? Neden Basın İlan Kurumu’nun gerektiğinde cezaya dönüşen ilanlarına Cumhuriyet mecbur kalsın?’’

Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Yurtseverlik.Com’un dış politika yazarlarından Sönmez Çetinkaya ile yaptığımız bir sohbeti anımsıyorum. Orhan Bursalı’nın çağrısını çok yerinde bulan Çetinkaya başka bir öneri daha getirmişti:

‘’Bence, okuyucuyu harekete geçirmek için gazetenin yazarları örnek olmak durumundalar. Bursalı, yazısında dayanışmayı ateşlemek adına ‘İlk maddi katkıyı ben yapıyorum’ deseydi 50 bin satma iddiası yolunda daha etkili bir yöntem yakalanmış olmaz mıydı?’’

İşte Yurtseverlik.Com’un yeni hikayesi de bu soruyla başladı.

Hiçbir siyasi yapılanmaya teslim olmadan, özgür ve bağımsız çizgide habercilik yapmanın, ülke ve dünya sorunlarına yönelik çözümler, düşünceler üretmenin öncelikle okuyucu dayanışmasından geçtiğini bizzat yaşayarak öğrendik. Sitenin linklerini paylaştığımız, haberde, analizde seçici davranan nitelikli grupların yoğunlaştığı sosyal medya ağlarındaki okuyucularımızın ‘’karınca kararınca’’ başlattıkları destek hareketi kuşkusuz bizleri yüreklendirdi.

Ama yeri gelmişken artık asıl sıçrama noktasını oluşturan gelişmeyi paylaşalım.

Yurtseverlik.Com haber sitesi olarak belki de ilk defa bir dinamiği harekete geçirdi.

Sitenin birbirinden değerli makaleler üreten yazarlarının sürece doğrudan dahil olmaları şimdiye kadar yaşanmış bir şey değil.

İktidarın ülkeyi görülmemiş baskılarla yönettiği, üstüne üstlük pandeminin umutsuz, zor ve ürkütücü koşullarında bile, Yurtseverlik.Com’a maddi desteklerini ileten her biri kendi alanında yetkinleşmiş yazarlarımızın sergilediği tavrın anlamı, içeriği kuşkusuz daha geniş bir yazının konusu.

Şimdilik şu kadarını söylemekle yetinelim:

1980’lerden günümüze kadar topluma hep ‘’tehlikeli’’ unsur olarak sunulan ‘’aydın’’ ve ‘’yurtsever’’ kimliğindeki insanlarımızın ‘’dayanışmayı’’ önceleyen bu kararlılıkları, diğer haber siteleri için de bir örnek oluşturacak.

Biz haber çizgimizi ”kıracak” yapılara teslim olmadan yolculuğa devam etmenin yolunu, okuyucularımızı ve yazarlarımızı harekete geçirerek yaratmaya çalıştık ve bunun adına da ‘’cesaret’’ dedik.

Niye?

Çünkü korona günlerinde sosyal medya ağlarının derinliklerinde öylesine kaybolduk ki, Servantes’in Donkişot’u gibi yel değirmenlerine kılıç sallayan öyle çok Whatsapp Klavyatörü yarattık ki, aradan sıyrılıp bir şeyler yapmak mucize gibiydi.

Peki başardık mı?

Bunu galiba hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Ama şu kadarını söylemek mümkün: Cesaret şimdilik bir adım da olsa önde.

 

 

Dayanışma-bilgi hattı:  f.sayliman@gmail.com

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları