2 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- EŞİT YURTTAŞLIK YA DA İMAMOĞLU’NUN TANIMIYLA EŞİT HİSSEDARLIK

Ana Sayfa » GÜNCEL » FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- EŞİT YURTTAŞLIK YA DA İMAMOĞLU’NUN TANIMIYLA EŞİT HİSSEDARLIK

Eklenme : 17.08.2023 - 13:14

FERHAN ŞAYLIMAN YAZDI- EŞİT YURTTAŞLIK YA DA İMAMOĞLU’NUN TANIMIYLA EŞİT HİSSEDARLIK

 

 

Eşit yurttaşlık iddiası solun, cazibesi halâ göz kamaştıran kavramlardan biri olarak, günümüzün giderek ağırlaşan koşullarında bile değerini korumaya devam ediyor.

Eşit yurttaşlık olgusu Ekrem İmamoğlu’nun son basın toplantısının göze çarpan en önemli ayrıntılarından biriydi, tabii değişime uğramış haliyle:  ‘’Eşit Hissedarlık’’

Biraz dikkat edince her iki kavram arasında epey fark olduğunu görmek mümkün. Hissedarlığın kelime karşılığı ‘’bir ortaklık veya mal üzerinde payı olan kimse, paydaş’’ anlamına geliyor. Bunun da ülkeyi açmaza sokan sistemin önemli basamaklarından birini oluşturduğunu, mülkiyet ilişkisini ayakta tutarak güçlendirdiğini söylemek mümkün. İmamoğlu’nun eşitsizlikleri yerden yere vursa da, eleştirdiği sistemin düşünce dünyasından beslendiğini biliyoruz. Günümüz siyasetçilerinin önemli özelliklerinden birini oluşturan pragmatikliğin onun hayatında gereğinden fazla yer kapladığını ilişkilerindeki kıvraklıktan, içine girdiği kabın koşullarına hızla uyum sağlamasından anlayabiliyoruz. Bu saydıklarımızın hiçbiri açıkça ifade edilmiş, elle tutulur, gözle görülür saptamalar değil; sadece sezmek, anlamaya çalışmak diyelim buna. O nedenle eşit yurttaşlığı, eşit hissedarlığa çevirme cinliği önemli bir ayrıntı. Ama biz burada konuyu özünden koparmamak için şimdilik eşitlik ilkesi üzerinden yürümeyi tercih ettiğimizi belirtmekle yetinelim.

Peki o konuşmasında İmamoğlu eşit hissedarlıkla ilgili tam olarak ne söyledi, bir bakalım:

‘’ İktidarın ekonomik tercihleri sonunda toplumun en zengin yüzde 20’lik kısmının toplam gelirden aldığı payın arttığını görüyoruz ve bu yıl bu yüzde 20’lik kesimin payının yüzde 48’e ulaştığını tespit ediyoruz. Buna karşı en yoksul yüzde 20’nin aldığı pay ise ne yazık ki yüzde 6’ya gerilemiş durumda. Yoksul ile zengin arasındaki fark tam 8 katına çıkmış durumda. Özetle bu iktidar zenginin cebini tıka basa doldururken halkımızı açlığa, çaresizliğe mahkum etmeye devam ediyor. Benim düşünceme göre İstanbul Türkiye’nin gelecek tahayyülünün hayata geçtiği şehir olmalıdır. İstanbul’da 16 milyon vatandaşımızın şehirlerinin eşit hissedarı olduğu bir anlayışın hakim olması gerekmektedir. Bu eşit hissedarlık cumhuriyet fikrine dayanır. 86 milyon vatandaşımızın da kendi ülkelerinin eşit hissedarı olacağı bir gelecek, yeniden İstanbul’da yeşertilmelidir.’’

Hatırlayalım, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidarıyla, muhalefetiyle her iki ittifakın da meydanlarda, televizyon ekranlarında verdikleri sözler, hissedarlığın boyutlarını fazlasıyla aşacak nitelikteydi. Özellikle iktidarın ekonomik krizden söz ederken,  22 yıldan bu yana ülkeyi yönetmiyormuşçasına çöküşün nedenlerini küresel dalgalanmalara bağlanması ve ‘’sorunu  ancak biz çözeriz’’ hikayesi, halkla dalga geçmekten başka bir şey ifade etmiyordu. Ama muhalefetin de vaatlerde bulunma yarışında kendi sınırlarını epey zorladığına tanık olduk. Bunlara son olarak şunu ekleyebiliriz: İmamoğlu eşit hissedarlık söylemini o günlerde dile getirseydi yaratacağı rüzgar farklı olmaz mıydı?

Peki sonuç?

Gabar’da petrol, Karadeniz’de doğalgaz bulduk benzeri müjdeleri de yanlarına katanlar, medyanın afyon niyetine pompaladığı kurgulanmış haberler ve videolar, kirletilmiş bilgiler ve görseller eşliğinde sandıktan bir kez daha ‘’zafer’’le çıkmayı başardılar.

Ama biz şimdi asıl, İmamoğlu’nun eşit hissedarlık sözlerine dönelim.

Nasıl sorusundan yoksun, başına buyruk bir vaat bu.

Evet, nasıl?

Bu sorunun yanıtı verilmediği sürece kitlelerin karşısında sözüne inanılır kişi imajını yeniden inşa etmek artık her zamankinden daha da zor görünüyor. Çünkü seçim sonuçları geleceği yeniden kurmayı hayal edenler için müthiş bir umutsuzluk, onarılması son derece güç bir güvensizlik patlaması yarattı. Sandıktan bir kez daha yumruk yemişçesine çıkan kitlelerin büyük bir öfkeye dönüşmüş olan kuşkuları giderilmediği sürece,  yalnızca eşit hissedarlık değil, İstanbul’un göz kamaştıran bütün zenginlikleri önlerine yığılsa, onları ikna etmek, yatıştırmak, inandırıcılığı yeniden sağlamak kolay görünmüyor.

Örneğin halk ekmek büfelerinin önünde uzun kuyruklar oluşturanlara ekmeği maliyetinin çok altında bir fiyata satarak, temmuzda sıfır zam alan emeklilere, elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemez duruma düşenlere belediyenin mali imkanlarından destek vererek , toplumu çıldırma noktasına getiren eşitsizliği az da olsa gidereceğini ummak mümkün mü? Kuşkusuz soysal devletin öldüğü bir aşamada insanı yok sayan politikaların altında soluksuz kalanlara sosyal belediyeciliğin kapılarını aralamak büyük değer taşıyor. Ama vurguladığımız gibi seçimlerde yüzüstü yere kapaklananların ayağa kalkıp şu soruyu sorma olasılıkları giderek yükseldi:

Eşit hissedarlık ama nasıl?

Bunu gerçekleştirmek için kimden alıp kime vereceksin?

İstanbul’un ve Türkiye’nin zenginliklerinin üstüne çöken o eşkıya kılıklı üç beş hissedarın yakasına yapışabilecek misin?

Tabii bütün bunları belki de ‘’kaba’’ sayılabilecek ‘’yontulmamış’’ bir üslupla dile getirmemizin arkasında sessizce bekleyen bir neden daha var:

28 Mayıs’ta düştükleri yerden kalkamayanlar yerel seçimlerde sandığa gitmeyi düşünmüyorlar. Sandıktan bir kez daha ‘’zafer’’le çıkanın o gece yaptığı balkon konuşmasından da anlaşılacağı üzere, ülkenin geriye dönülmez bir yola girdiği aşamada, değişim ve genel başkanlık kavgasına tutuşanların yeniden meydanlara çıktıklarında ne söyleyeceklerini, ne vaatlerde bulunacaklarını hiç ama hiç merak etmiyorlar.  

O nedenle ‘’bir şey yapmalı ama hemen yapmalı’’ ve lafı hiç dolandırmadan şu eşit hissedarlık çıkışıyla ilgili gereken soru dürüstçe yanıtlanmalı:

Eşitliği nasıl sağlayacaksınız?

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları