3 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

GÜVENLİ KENT TALEBİ HER KESİMDEN KADININ EN YAŞAMSAL BEKLENTİSİ

Ana Sayfa » GÜNCEL » GÜVENLİ KENT TALEBİ HER KESİMDEN KADININ EN YAŞAMSAL BEKLENTİSİ

Eklenme : 25.11.2023 - 11:26

GÜVENLİ KENT TALEBİ HER KESİMDEN KADININ EN YAŞAMSAL BEKLENTİSİ

Güvenli bir kent talebi kadın hareketlerinin sloganlarında kendini var ediyor. Güvensiz kentler, kentsel yaşam pratikleri açısından kadınların hayatını zorlu hale getiriyor. Yüksek Şehir Plancı Nursun Karaburun Akıncı, yerleşim alanları içinde yer alan toplu ulaşım durakları arasındaki yürüme mesafelerinin olabildiğince kısa olmasının kadınların kendilerini güvende hissetmelerine destek olacak önemli uygulamalar olduğunu söyledi.

Yüksek Şehir Plancı Nursun Karaburun Akıncı Birgün’den Sarya Toprak’ın sorularını yanıtladı:

Nursun Karaburun Akıncı
Şehir Plancısı

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kentsel yaşam pratiklerini nasıl etkiliyor?

İstatistikler; bugün Türkiye’de kadınların eğitim ve gelir düzeylerinin, sosyal güvenceli devamlı bir işte çalışma oranlarının, siyasete katılım oranlarının, otomobil/sürücü belgesi sahipliği ve kullanımının, işyerlerinde yönetici pozisyonunda çalışma oranlarının, akademide yükselme oranlarının erkeklere göre çok daha geride olduğunu gösteriyor. TÜİK’in toplumsal cinsiyet istatistiklerine bakıldığında; küçük bakım, onarım, tamir işleri dışında hanedeki işlerden ve bakım hizmetlerinden çoğunlukla sorumlu olan kişilerin kadınlar olduğu dikkat çekiyor.

Bu verilere dayanarak kadınların kentsel yaşam pratiklerinin haneiçi işler ve hane halkının bakım etkinlikleri etrafında şekillendiğini ve bunlarla sınırlı kaldığını söyleyebiliyoruz. İşyeri seçimi eğer varsa bakımından sorumlu olunan  aile bireylerinin yaşadığı eve yakın yapılıyor, kimi kez bakım işlerinden dolayı iş hayatından uzaklaşmak tercih ediliyor. Buradan hareketle kadınların mekânının “ev” ve “mahalle” ile sınırlandığını, günlerini kısa mesafelerde sık yolculuklar yaparak geçirdiklerini, yaya hareketliliklerinin fazla olduğunu, özel araca nazaran toplu ulaşım olanaklarını kullandıklarını, güvenlik endişeleri sebebiyle akşam saatlerinde dışarıda kalmamaya özen gösterdiklerini görüyoruz. Dolayısıyla bakım hizmetlerine yönelik kamusal hizmet alanlarının yetersiz olması bu hizmetlerin hane içinde sürdürülmesinde birincil role sahip kadınların eğitim ve çalışma hayatının dışında kalmalarına ya da iş hayatına güvencesiz ve kesintili olarak katılmalarına sebep oluyor. Bu da onları kentsel yaşamın kıyısında bırakıyor, kamusal alandaki varlıklarını azaltarak toplumsal hayatta daha da güçsüzleştiriyor. Eğitim, sağlık, alışveriş, spor, sosyal ve kültürel hizmetlerin mahalle ölçeğinde ve yürüme mesafesinde yer almaması ya da toplu ulaşımla kolaylıkla erişilebilir olmaması veya yürüme deneyiminin güvensizlikler içermesi kentsel yaşam pratikleri açısından kadınların hayatını bir hayli zorlu hale getiriyor.

 ‘Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz’ sloganı da aslında güvenli bir kent talebi olarak karşımıza çıkıyor. Yerel yönetimler kentleri nasıl güvenli hale getirir?

Güvenli kent talebi her kesimden ve her yaştan kadının en yaşamsal talebi. Öldürülme, taciz edilme, şiddet görme korkusu; kadının kentsel hareketliliğini ev ve yakın çevresi ile kısıtlayan, sadece günün belli saatlerinde kentin ancak belli başlı bazı yerlerini kullanabilmesine sebep olan dolayısıyla kentte yaşayan nüfusun büyük bir bölümünün kentsel hizmetlere erişimini aksatan önemli bir belirleyici. Ciddi de bir hak ihlali.

Yerel yönetimler açısından haklar temelinde hizmet üretmek hele ki dönüştürücü bir perspektiften yapıldığında uzun vadede güvenli kentler oluşmasına katkı sunabilir ancak konunun belli toplumsal dönüşümler gerektiriyor olduğu da muhakkak. Kent oldukça karmaşık bir yapı ve yönetiminde de planlanmasında da söz ve rol sahibi pek çok aktör ve kurum var. Yerel yönetimler bunlar içerisinde en önemli ve etkililerinden biri. Öncelikle şiddeti görmek, şiddet biçimlerini tanımak ve buna ilişkin mekânda alınabilecek önlemler adına kurumsal bir perspektif geliştirilmesi ve yerel halka yönelik farkındalık programlarının oluşturulması gerekiyor. Belediyelerde kadınların güçlenmelerine destek olmak hedefi ile ekonomik bağımsızlıkları için, kamusal alanda kendilerini ifade etme biçimlerinin geliştirilmesi için faaliyet gösterecek ilgili birimlerin kurulması ve bu birimlerin belediye bütçesinden pay alıyor olmaları çok önemli. Danışmanlık hizmeti verilmesi, sığınma evinin olması. Bunların yanı sıra günlük hayatı kolaylaştırıcı olacak birkaç mekânsal düzenleme de yerel yönetimlerin temel görevleri arasında. Aydınlık sokaklar, parklar, spor alanları ve duraklar için düzenlemelerin yapılması, kaldırımların-altgeçitlerin yürünebilir olmasına dikkat edilmesi, sokakları canlı kılacak organizasyonların yapılması gibi.

Araştırmalar göre birçok kentte kadınlar kendini güvende hissetmiyor. Toplutaşımadan sokakta yürümeye kadar bir kadın nasıl  bir planlamayla güvende hisseder?

Yerleşim alanları ve ulaşım bağlantıları planlanırken “güvenli sokaklar”, “güvenli yapılar” ve “güvenli açık alanlar” üretmek her ölçekte plan ve tasarım faaliyetinin konusu. Aydınlatma elemanlarının yeterli olması, kaldırımların kesintisiz olması, yaya geçişlerinin tariflenmesi tüm kentsel hizmet alanlarının günün her saatinde herkes için güvenlikli bir şekilde erişilebilir olması adına oldukça önemli. Dar ve karanlık sokaklarda yürümek, hele ki kaldırım da yoksa ya da işgal edilmişse güvenli olmuyor. Akşam saatlerinde kullanılmayan okul alanları ya da kamu binaları gibi kullanımları içeren büyük yapı adalarının bir arada planlandığı yerler veya örneğin kent merkezinin içinde kalan küçük sanayi siteleri ya da organize sanayi bölgeleri günün sadece aydınlık saatlerinde canlı olabiliyor, akşam saatlerinde sessiz, insansız, büyük karanlık bir alana dönüşerek içine girilmesi, içinden geçilmesi stresli ve tehlikeli alanlara dönüşebiliyor. Yine konut alanlarının diğer kentsel kullanımlardan ayrı bir yerde tasarlanması, konut çevresini ve konuta giden yolları güvensiz hale getirebiliyor. Büyük konut siteleri ve büyük alışveriş merkezlerinden oluşan bir kentsel doku tasarlıyorsak o bölgenin güvenli olmasına ilişkin birtakım planlamaların da yapılmış olması gerekiyor. Özellikle toplu ulaşım duraklarının yerleşim yerlerine mümkün olduğunca yakın tasarlanması, yerleşim alanları içinde yer alan duraklar arasındaki yürüme mesafelerinin olabildiğince kısa olması, toplu ulaşım ve otopark hizmetinin kamunun olanakları ile yürütülmesi ve böylelikle denetimli ve gözetimli olması kadınların kendilerini kent içi seyahatlerinde güvende hissetmelerine destek olacak önemli uygulamalar. Kısaca özellikle akşam ve gece saatlerinde cansız, yaşamayan ve insan sirkülasyonunun az olduğu sokaklar oluşmaması adına kent planları yapılırken fonksiyonların bir arada düşünülmesi, örneğin zeminde ticaret birimlerinin önerilmesi oldukça önemli.

Türkiye’de kadın dostu kent planlaması örnekleri var mı?

“Kadın Dostu Kent” kavramını yaygınlaştıran ve konunun özellikle Türkiye’de yerel yönetimlerin gündemine girmesine olanak sağlayan Birleşmiş Milletler Ortak Programı olarak geliştirilmiş olan “Kadın Dostu Kentler” projesidir. Proje yerel yönetimlerin planlama ve programlama süreçlerine toplumsal cinsiyet eşitliği prensibini yerleştirme amacıyla başlatılmış, Türkiye’de 2006-2010 yılları arasında 1. aşaması yürütülmüş, 2011 yılında başlayan 2. aşaması ile devam etmiştir. Proje ile kadınların yerel karar alma süreçlerine eşit ve tam katılımlarının sağlanmadığına, şehir planlarının ve şehir yönetimlerinin geleneksel olarak erkekler tarafından yapıldığına, bu sebeple de konut, güvenlik, ulaşım, eğitim, sağlık gibi alanlarda kadınların hayatlarını zorlaştıran engeller bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Bakım hizmetlerine, kentsel alanda güvenlik tesis edici bazı uygulamalara, erişim ve ulaşım olanaklarının etkin ve güvenli kullanılabilmesine, kültür-spor ve dinlence olanaklarından kadınların da yararlanabilmesine yönelik ve en nihayetinde şiddete uğrayan kadınların sığınabilecekleri-danışabilecekleri çeşitli platform ve mekânların yerel düzeyde oluşturulmasına ilişkin çeşitli yapısal, yönetsel ve mekânsal öneriler sunulmuştur. Projenin ilk etabı Türkiye’de Kars, Nevşehir, İzmir, Urfa ve Trabzon illerinde yürütülmüş ikinci aşamada programa Adıyaman, Antalya, Bursa, Antep, Malatya, Mardin ve Samsun illeri de dâhil edilmiştir. Proje dâhilinde pek çok belediyede eşitlik birimleri oluşturulmuş, meclisler bünyesinde ‘Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonları” kurulmuş, yerel eşitlik eylem planları yapılmaya başlanmıştır. Projenin yürütüldüğü kentlerde kadın dostu kentler oluşturabilmek adına adımlar atıldığı söylenebilir ancak herhangi biri için işte kadın dostu kent örneği demek doğru olur mu bilemiyorum.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları