23 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDEN MART SEÇKİSİ..İDEALİZE EDİLMİŞ BİR BOHEM HAYAT: SALİNGER YILIM

Ana Sayfa » GÜNCEL » İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDEN MART SEÇKİSİ..İDEALİZE EDİLMİŞ BİR BOHEM HAYAT: SALİNGER YILIM

Eklenme : 30.03.2021 - 23:53

İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDEN MART SEÇKİSİ..İDEALİZE EDİLMİŞ BİR BOHEM HAYAT: SALİNGER YILIM

 

 

J.D. Salinger edebiyat tarihinin en gizemli yazarlarından biri ve halen pek çok anlatıya esin vermeye devam ediyor.

Benim kısa bir süre önce pandemiye rağmen fiziksel festival yapma konusunda başarılı bir organizasyona imza atan 8. Boğaziçi Film Festivali sayesinde Beyoğlu Sineması’nda seyretme imkânı bulduğum ve İstanbul Film Festivali‘nin Mart Seçkisi özelinde 31 Mart’a kadar çevrim içi gösterimi devam edecek olan Salinger Yılım (My Salinger Year) da bu gizemli yazardan ilham alınarak çekilmiş filmlerden biri.

Çoğu insanın kendinden bir şey bulacağı ama özellikle daha sanatsal ve yaratıcı denilebilecek alanlarda çalışanlar için oldukça tanıdık gelecek bir durumu ele alan film, doğru bir şekilde tanımlamak gerekirse; geçici olması gereken bir işi yapmak zorunda kalmanın sessiz paniğidir ya da idealleştirilmiş arayışlara ve kariyer hedeflerine yönelik bir sıçrama tahtası…

Henüz vakit varken seyredin ve siz karar verin.

İdealize edilmiş bohem bir hayat; Salinger Yılım

Yönetmen: Philippe Falardeau / Oyuncular: Margaret Qualley, Sigourney Weaver, Douglas Booth, Seána Kerslake, Brían F. O’Byrne, Colm Feore, Théodore Pellerin, Yanic Truesdale, Hamza Haq, Leni Parker, Ellen David, Romane Denis, Tim Post, Gavin Drea, Matt Holland, Xiao Sun, Andy Bradshaw, Christine Lan, Andres Romo Salido, Arthur Holden, Suzanna Lenir, Danny Gilmore, Danny Gilmore, Hayley Kezber, Lise Roy, Gillian Doria, Mariya Monakhova, Catherine Kidd, Samantha Hodhod, Elana Dunkelman, Alexandre Dubois, Raphael Grosz-Harvey, Robert Higden, Jonathan Dubsky, Guillaume Martineau, Carlo Mestroni, Sylvia Stewart / Süre: 101 dakika

 

2020 (Berlinale) Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen ve şu an film gösterimlerine çevrim içi devam eden İstanbul Film Festivali’nin Mart Seçkisi programının bu son haftasında gösterime giren, edebiyat eleştirmeni ve yazar Joanna Rakoff’un anılarından uyarlanan My Salinger Year adlı bu mütevazı edebi drama; 90’lı yılların ikinci yarısında, ünlü yazar J.D. Salinger’ın edebiyat ajansında işe başlayan Joanna’nın hikayesini anlatıyor.

Joanna, bir kasabada sürdürdüğü hayatını, eğitimini ve başarılı bir müzisyen olan erkek arkadaşı Karl’ı Kaliforniya’da bırakıp hayallerinin peşi sıra 1995 sonbaharında New York’a adım atan genç bir öğrencidir.

Ayrıca o, artık başkalarının yazdıklarını analiz etmek yerine kendi hayatını yazarak sürdürmek isteyen biridir.

Ve New York’un karmaşasına dalma, ucuz, salaş ama hoş bir apartman dairesinde yaşama ve kafelerde yazı yazma gibi romantik düşüncelerle bu şehre gelmiştir.

Ama ayağının tozuyla geldiği bu şehirde sosyalist bir kitapçıda tanışacağı bir adamla birlikte ayda 560 dolara biraz harap bir daire kiralayarak kendi hayatının iplerini eline alabilmesi için önce bir iş bulması gereklidir ve o zamana kadar da en yakın arkadaşının yanında misafir olarak yaşaması gerekecektir.

Üniversitedeyken hatırı sayılır birkaç dergide şiirlerinin yayınlanmasından aldığı motivasyonla filiz vermiş bir şair olan ve yazar olma hayaliyle yaşayan Joanna, bu şehirde kendisine en uygun işi ararken J.D. Salinger’ın eski moda ama ünlü edebiyat ajansının huysuz sahibi Margaret’in asistanı olarak işe başlama fırsatını elde eder.

Yeni teknolojiye karşı önyargılı ve aynı zamanda en büyük yazarların bazılarıyla çok ayrıcalıklı ilişkilere sahip sert bir yazar ajanı olan Margaret’ın ajansında işe başlayacağı için Joanna çok mutludur ve coşkuyla doludur; çünkü gerçek bir edebiyat ajansında gerçek bir iş bulmuştur!

Ancak hevesli ve işinden memnun olmaya hazır bir şekilde işi için masasının başına geçtiği ilk günde asistan olarak kendisine teklif edilen bu rolün aslında yüceltilmiş bir sekreterlik olduğunu anlar.

Joanna’nın ana işinin yanı sıra kendisinden yapması istenilen diğer bir şey de münzeviliğiyle bilinen Salinger’ın hayranlarından gelen yüzlerce mektubu okumak ve 1963’te Salinger tarafından bir kez yazıldıktan sonra tek bir kelimesi bile değiştirilmeden kullanılan şablon metinlerle gelen mektupları yanıtlamaktır.

Joanna bir yandan işinin rutinleriyle baş edip bir yandan da kendi yazılarını yazmak için gerekli cesareti ararken bu süre içinde onun yazmak için zaman ve ilham bulmasını bir seyirci olarak istesek de o hayallerini bir rafa kaldırmış gibi görünen bir ruh haliyle gereğinden fazla vakit ayırdığı bu mektupları bir takıntı haline getirir.

Dünyanın dört bir yanından gelen mektupları okuyan Joanna, bir süre kendinden istenildiği şekilde cevaplama işini yürütse de denk geldiği bazı dokunaklı mektuplara bu şekilde standart cevaplar yazma konusundan pek hoşnut değildir.

Üstelik yaptığı bu işin kurallarını çiğneme ve Salinger’ın hayranlarıyla ilişki kurma fikri o kadar kışkırtıcı ve caziptir ki Joanna’nın aklındakini gerçekleştirme konusunda kendini engelleyebilmesi mümkün değildir.

Tabii olası sonuçlar ele alındığında madalyonun diğer yüzünde onun bu yaklaşımı, bazı hayranlara yardımcı olurken bazı hayranlarını da çileden çıkarabilir, hatta eğer bu yaptığı ajansta anlaşılırsa mazeretsiz işten kovulmakla kalmaz etik ve yasal nedenlerle başı büyük bir derde bile girebilir.

Ama yine de her şeye rağmen, üstelik temsil ettiği yazarın henüz hiçbir eserini okumamışsa da bir süre sonra ajansın standart yanıtlarını bir kenara bırakarak mektupları Salinger imzasıyla içinden geldiği şekilde yanıtlayan Joanna yazdığı bu mektuplarında büyük bir yazar gibi davranırken aslında kendini de keşfetmeye başlar.

Ve nihayetinde Joanna’nın (hayali sahnelerle) yazarın hayranları ile empati kurması ve onların meselelerini kendi saf dünyasında çözmeye çalışması, filme eğlenceli ve öngörülemez sonuçlara doğru bir ivme katar.

Bir yazar ajanı olmak

Bu arada yaklaşık otuz yıldır münzevi bir hayat sürdüren ama yine de ara sıra Margaret ile konuşmak için ajansını arayan Salinger, bu telefon trafiğinde kendisini karşılayan Joanna ile tanışır.

Her ne kadar Margaret bu konuyla da ilgili kesin bir yasak koyduysa da kendisi ofis dışındayken gelen telefonları cevaplayan Joanna, Salinger ile bu süreç içinde bir telefon arkadaşlığı geliştirir.

Doğrusu Margaret’in biraz huysuz, aksi ve çılgın bir yazar olarak lanse ettiği Salinger’ı film boyunca düzgün bir şekilde göremiyorsak da en azından telefon konuşmalarında Joanna’ya karşı gayet samimi, sevecen ve arkadaşça davrandığı bellidir.

Bununla birlikte ilerleyen süreçte Joanna şirketteki itibarını gittikçe yükseltir ve Salinger ile yapılması planlanan önemli ve gizli bir toplantı öncesinde bağımsız bir yayıncıya koçluk yaparak yıllar önce rafa kaldırılan bir Salinger kısa öyküsünün şartlarını müzakere etmede önemli bir rol üstlenir.

Bu süreçte de oldukça başarılı olur ve daha sonra yazar hikayelerini dergilere satmak gibi gerçek ajan işleriyle görevlendirilir.

Fakat elbette bir rutine dönüşmek istemeyen Joanna nihayetinde kariyeriyle ilgili farklı bir karar verir.

Sanat ve ticaret

J.D. Salinger’ın filmdeki fiziksel varlığı en az seviyede tutulsa da onun ruhu ve aurasının hikayedeki hakimiyeti hem filmin kendisine hem de Joanna’nın kariyer yolculuğuna etkisi yadsınamayacak düzeydedir.

Sigourney Weaver’ın bilgisayar çağını reddetmesinde hafif bir neşe ve sevdiği birinin ölümünden dolayı acı çekişinde saygı duyulası bir matem duygusu vardır.

Omuzları geride ve elleri itaatkâr bir kız öğrenci gibi kibarca duran ama New York edebiyat dünyasında kısa süre içinde olgunlaşan bir karakter portresi çizen Margaret Qualley bu rolündeki performansıyla bence oldukça başarılı; işte ve aşkta ilk girişimlerini karıştıran dağınık genç bir insanın yapabileceği şeyler konusunda pek inandırıcıdır.

Edebiyat dünyasındaki sanat ve ticaret ilişkileri hakkında incelikli detaylara sahip olan My Salinger Year; insanların özel hayatı ve profesyonel hayatını, dijital çağın ayak seslerinin duyulduğu bir dünyada analog bir şekilde ilerlemeyi tercih eden bir iletişim dünyasını ve onlarca yıl hiçbir şey yayınlamamasına rağmen hala popüler olmayı başaran bir yazarın perde arkasını ele alarak yazarları, yazmayı ve okumayı sevmenin ne anlama geldiğini merak edenlere farklı bir bakış açısı kazandırabilecek türden bir film.

Bu arada duygusal bir sıcaklığa sahip olan bu film, her ne kadar hedef kitlesi net olmadığı için bir karmaşıklığa sahipse de kariyerinin başındaki bir profesyonelin hikayesiyle gençlere hitap edebilecekse de internet öncesi bir dünyadaki nostaljik iş dinamiklerini hatırlamak isteyen orta yaş üstü ve daha ağırbaşlı sanatseverlerin ilgisini sanki daha çok çekecektir düşüncesindeyim. (kaynak: İndependent Türkçe- Mehmet Erduğan)

 

https://www.indyturk.com/node/336206/k%C3%BClt%C3%BCr/ev-sinemas%C4%B1nda-bu-hafta-i%CC%87dealize-edilmi%C5%9F-bohem-bir-hayat-salinger-y%C4%B1l%C4%B1m

https://tafdi.org/hd-izle/altyazili/111-salinger

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları