26 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

KORONA GÜNLÜKLERİ…GÜLDAL OKUDUCU YAZDI- EKMEK KIRINTILARI!

Ana Sayfa » HAYATIN İÇİNDEN » KORONA GÜNLÜKLERİ…GÜLDAL OKUDUCU YAZDI- EKMEK KIRINTILARI!

Eklenme : 26.03.2020 - 20:44

KORONA GÜNLÜKLERİ…GÜLDAL OKUDUCU YAZDI- EKMEK KIRINTILARI!

 

EKMEK KIRINTILARI!

Kargalar balkonumda…

Hep gelirler. İki alacakarga yıllardır konar kalkar balkonuma. Görünümleri dokunaklı. Kanat çırpışları umarsız. Birinin adı Ezilmiş, diğeri de Kakılmış. Yıllardır bu balkonda yer içerler, sanırım hala bana güvenmiyorlar. Küçük bir tıkırtımda da bile havalanmalarından belli oluyor bu. Ürkek tedirgin ya da korkaklar. Gagalarını parmaklıklara sürüşleri, annemin bıçak bilemesini hatırlatıyor bana. Bunu temizlik için mi yapıyorlar, gagaları kendilerini savunmanın bir aracı mı, anlayamadım. Gururlu oldukları kesin.

Metrobüs ve hızlı trene ray döşerken sabahın sekiz buçuğunda dozerler ağaçlarımızı yıktığından, ceviz ağaçlarının salınımından yoksun kaldığımız o cumartesi gününden sonra diğer kargalar gitti. Bir daha görmedik onları. Ama bunlar, bu ikisi inatla sürdürdü bir parça denizin ve geniş bir gökyüzünün göründüğü balkonuma uğramayı. Direnenlerden onlar da.

Koranavirüslü günler başlayınca gelmeyecekler diye korktum. Özleşmiştik birbirimizle. Nankör derler ya onlar için;  bir sevgi ve şükran belirtisi göstermeseler de, doğrusu nankörlüklerini görmedim benimkilerin. Her şeyi yiyorlar. Bir şey bulamadığımda da biraz, birazcık ekmek atıyorum ağızları boş kalmasın diye. Kırıntıları öyle ritimli topluyorlar ki…

Ezimiş’le Kakılmış’tan söz etmeme, Adile Doğan’ın yazdıkları yol açtı. Kendisini arayan bir kadın, “kuşlara ekmek kırıntısı attığı için” kocasından şiddet gördüğünü anlatmış. “Ben her sabah kuşlara ekmek kırıntısı atarım, şimdi evde ya, ne yapsam batıyor” diye başlamış sözlerine.

Ekmek kırıntısı…

Balkonumun kargaları ekmek kırıntılarını öyle güzel toplar ki… Seyrini kaçırdıysam üzülürüm. Biliyor musunuz kargalar tek eşliymiş. Yavrularının bakımını ortaklaş yapar, sürüsünden ayrı düşmüş yavruların bakımını üstlenirmiş. Tehlikelere karşı birbirlerini uyarıp, korur, ölüleri için yas tutarmış…

Utansın mı insanoğlu kargalardan?

Utanır mı?

Yüzyılların belleğine kazılı değil mi, alçakların beslenip, yoksulların ezildiği. Utananı duyduk mu?

Rejimi ve kamu mallarını talan eden, güzelim cumhuriyetimizi hayallerimizle birlikte yağmalayanlar, “kargalar kadar” olamayanlar her gün ekranlarda. Kararsızlıkları ve yetersizlikleri yüzünden olabileceklerin farkında bile olmayan, kişisel hesaplara batmış aymazlar hepsi. Halk sağlığını koruma politikalarından bihaber, sayısız yanlışın kucağına sorumsuzca attılar bizi. Ticarete dönüştürülen sağlık hizmetini temsil eden Sağlık Bakanı, her ne olduysa damadın gönlünü almak için ter döktü basın toplantısında. Kaderimiz her bilgiye doğuştan sahip Cumhurbaşkanınınellerinde. Cami cemaati karşısında nükseden korkularının kokusu benim eve kadar ulaşıyor.

Soru çok, bilinmeyen çok. Benim bildiğim bu kokuşmuş ideoloji, ayakta kalmak için her şeyi yapacak, bu işin sonunda da, Sağlık Bakanını sorumlu ilan edecek, suyla sabunla suçlarından temizlenmeye çalışacak.

O kadar çok suç işlediler ki…  Pişkinleştiler. Bu pişkinlikle de toplumun önüne infaz paketini koyuverdiler. Zaten gönülsüz içeri tıktıkları iyi halli tahrik indirimli tecavüzcüleri dışarı salmaya hazırlanıyorlar. Sayısız çocuğun ve kadının katline ferman çıkaranlara özgürlüğün kapılarını aralıyorlar.

Kara KAPKARA HİKAYELER’de, adı bende kalsın, o küçük kız diyor ki; “Gerdeğe girdiğim geceydi. Korktum. Mahzun bir çocuktum. Çok korktum. Ağladım. Amca ne olursun, yapma, amca çok acıyor diye ağladım. Gözlerimden kan aktı. Kulaklarım patladı. Bağırdım. Çok bağırdım. Annem kapının önünde bekliyordu.  Dayanamadı, kapıyı açıp içeri girdi. Çekip aldı beni. Kaçtık.  Sonra… İkimizi de öldürdüler. ”

Artık ikisinin üzerine de güneş doğmayacak, ikisi de ayın batışını görmeyecek. Hesabı sorulmayacak ikisinin de. İkisini de öldürenleri affedecek şimdi koranavirüs fırsatçıları, affedecek ve torbaya doldurdukları yasalar gibi torbaya doldurdukları virüslerini üstümüze boca edecek.

Bize düşen çıkış yolunu bulmak.

Ben zor zamanlarımda dar zamanlarımda şiire sığınırım. Okurum, okurum, bana iyi gelir. Düşüncelerim cesurlaşır, özgüvenim yükselir. İki gündür Atila İlhan okuyorum. Yeraltı Ordusu şiirinde Nazilere karşı verilen gerilla savaşını anlatıyor.

Diyor ki;

“güneş ve ay daima doğudan yükselirler / bir gecenin bitmediğini hiç kimse görmemiş / en güzel çocuklar en zor dünyaya gelirler / ellerinin üstünde gece ne kadar geniş / suların altı ne karanlıktır / yarı geceden sonra bir dost gelecekmiş bakarsın”

Geceden sonra bir dostun gelmesini beklemeyen var mıdır? Umudun diğer adı değil midir geceden sonra beklenen dost. O dost; her tür zulme ve baskıya, acıya ve adaletsizliğe teslim olmayanların gizil güç kaynağı değil midir?

Balkon kapısı açık.

İçeriyi camiden dağılan ses doldurdu. Saat; 21.03

Alkışa karşılık!

Hasan Tahsin’in dediği gibi; “Yok, bu böyle gidemez.”

Yaman bir silkinişe, bir bağ bozumu coşkusuna ihtiyacımız var.

Güldal Okuducu

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları