25 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

MUZAFFER AYHAN KARA YAZDI- MUHALEFET FARKI NASIL KAPATMAYI PLANLIYOR?

Ana Sayfa » GÜNCEL » MUZAFFER AYHAN KARA YAZDI- MUHALEFET FARKI NASIL KAPATMAYI PLANLIYOR?

Eklenme : 17.05.2023 - 10:18

MUZAFFER AYHAN KARA YAZDI- MUHALEFET FARKI NASIL KAPATMAYI PLANLIYOR?

14 Mayıs 2014 Cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimleri nihayet geride kalan pazar günü kampanyadaki gerilimden uzak, çok arızi bir iki olay dışında huzur içinde ve sakin şekilde yapıldı. Cumhur İttifakı meclis çoğunluğunu aldı, cumhurbaşkanlığı seçimi ise ikinci tura kaldı.

Pazartesi saatler 15.15’, gösterdiğinde ise YSK Başkanı resmi olmayan seçim sonuçlarını açıkladı ve cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turu için propaganda sürecinin de başladığını duyurdu. Açıklamaya göre yurt içinde oyların tamamı sayıldı ve yüzde 88,92 katılımın olduğu seçimde Erdoğan yüzde 49,51; Kılıçdaroğlu yüzde 44,88; Oğan yüzde 5,17; İnce de çekilmesine karşın pusulada yeri olduğu ve aldığı oylar geçerli ilan edildiği için yüzde 0,44 oy aldı. Yurtdışında ise katılım yüzde 52,99 oldu, henüz sayılmayan 35874 oyun ise sonucu etkilemeyeceği vurgulandı.

BEKLENEN KATILIM OLMADI

Bu seçimdeki yüzde 88,92’lik oran, AK Parti’nin seçimlere katıldığı ve hep birinci çıktığı 2002’den bu yana en yüksek katılım oranını işaret ediyor. Oysa çok partili hayata geçilen 1950 seçimlerinden bu yana “en kritik seçim” olarak tanımlanan bu seçimden daha yüksek bir katılımın olduğu üç seçim daha var. 1950’de yüzde 89,35; 1983’te yüzde 92,36; 1987’de yüzde 93,38 katılım oranı söz konusu. 14 Mayıs 2023 seçimlerinin rekor kırmamasının iki nedeni olabilir kanımca: 1) Deprem bölgesindeki seçmen sayısındaki fire (Bunun araştırılması gerekir), 2) Seçmen tarafından bu seçimlerin 1950-1983 ve 1987’deki kadar kritik görülmemesi. 1950, ilk gerçek çok partili seçim ve sandıkta değişim beklentisine (Bayar, Menderes, Köprülü, Koraltan’ın DP’si) karşılık geliyor. 1983 ise 12 Eylül Cuntasından çıkış ve cuntanın dayattığı partiye karşı başka bir seçeneğe (Özal’ın ANAP’ı) yönelmeye karşılık geliyor.

DEĞİŞİM ZAMANININ GELDİĞİ AÇIK, DEMEK Kİ SORUN TAM HAZIR OLAMAYAN DEĞİŞİM VASITASINDA

Türkiye’de seçmen sandıkta değişikliğe oldukça teşneydi AK Parti dönemine kadar. Nitekim 1983 ve 1987’de birinci parti yaptığı ANAP’tan sonra 1991’de DYP’yi, 1995’te RP’yi, 1999’da DSP’yi, 2002’de AK Parti’yi birinci parti yaptı. Yani beş ayrı partiyi birbirini izleyen şekilde birinci çıkardı 90’lardaki koalisyonlar döneminde. Fakat 2002’den itibaren 2007, 2011, 2015 (Haziran ve Kasım), 2018 ve 2023’te AK Parti üst üste 6. kez birinci olarak çıktı sandıktan. Ancak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gidilen ikinci seçimde, 14 Mayıs 2023’te Erdoğan’ın partisi bir önceki seçime göre yüzde 42,56’dan yüzde 35,77’ye gerileyip bütün bakanlarını farklı illerden liste başı yaparak milletvekili adayı gösterse de yaklaşık 7 puan kaybetti; üstelik Erdoğan da 2018’de yüzde 52,59 ile ilk turda seçilmesine karşın bu defa yüzde 49 küsur ile seçilemedi ve seçim ikinci tura kaldı.

Seçim sathı-ı mailine girildiğinde AK Parti’nin erozyona uğradığı belirgindi, Erdoğan’ın karizmayı çizdirdiği de bir ölçüde… Ancak ne var ki oy kaybeden AK Parti’den muhalefet partilerine değil, tam tersine Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarına doğru bir oy geçişkenliğinin kendisini gösterdiği anlaşıldı 14 Mayıs gecesi. MHP’nin yüzde 19,09 oyu yanında YRP’nin yüzde 2,5’luk oyu buna işaret ediyor. İttifak da bir çeşit seçim öncesi koalisyon demek ve koalisyonlarda kazanan ortak ile kaybeden ortak söz konusu oluyor. MHP ve YRP kazanan ortak olurken AK Parti ise bu ilişkide kaybeden ortak oldu.

Peki muhalefet partileri (Millet İttifakı partileri) neden hayal kırıklığına uğradı genel milletvekili seçiminde ve tabii ki ilk turda adaylarını seçtireceklerini umdukları cumhurbaşkanlığı seçiminde? Millet İttifakı, bırakın 400’ü, 360’ı, salt çoğunluk olan 300’ü de maalesef bulamadı. Dahası cumhurbaşkanlığı adaylığında zımnen ortaklaşılan Yeşil Sol ve TİP ile birlikte de 300’ü bulmak söz konusu olamadı.

YIĞINAKTA HATA VE EKSİKLİK VARSA…

Birçok ayrıntıya girmeden ve tabii moral bozmadan (çünkü her şey bitmiş değil daha, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu var, kazanacak çok şey var) taraflı bir yazar olarak iki ana nedeni vurgulamalıyım Millet İttifakı’nın zaaflarına ilişkin: 1)Yığınakta hata ve eksiklik varsa, savaşı kazanamazsınız. 2)Seçim, aslında iki seçim arasındaki zaman zarfında kazanılır veya kaybedilir. 3)Seçim kampanyası artı-eksi 1,5-2 puan yazar; belirleyici değildir.

Çok basit ve şaşırtıcı ama önemli bir ayrıntı daha vereyim… Millet İttifakı sözcüleri kampanya döneminde “soğan 30 TL” meselesini aralıksız işlediler. Evimizin alışverişlerini sıkça yaptığım için biliyorum; oysa bilinen önemli bir marka marketten kampanya süresince yaptığım alışverişlerde soğanı 16 küsür TL ile 10 küsür TL arasında satın aldım! Televizyonlarda ve sosyal medyada soğanı 30’dan sayan ve fiyatını eleştiren Millet İttifakı sözcülerine şaşıp kaldı seçmen. Böyle siyaset olmaz, bu kadar açığa düşmek olmaz. Aradaki bu makası gören seçmen, inanın açıklanan diğer iri rakamlara da inanmaz, kuşkuyla bakar.

MİLLET İTTİFAKI ŞİMDİ NE YAPMALI?

Bu eleştirileri not etmemin nedeni açık; yararlanılması ve önümüzdeki 12 günlük kampanya döneminde arkaya yaslanıp yeni bir start verilmesi. Kaybedilen sadece meclis çoğunluğu. Mevcut sistemde geniş ve kapsamlı yetkileri olan bir cumhurbaşkanı seçilecek ve meclisin ikinci planda kaldığı bu sistemde ikinci turda kazanması halinde Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu Türkiye’yi yönetecek. Bütün kritik atamaları yapacak, kararları alacak. Muhtemelen de bir süre sonra CHP ve AK Parti’nin anlaşmasıyla (buna belki diğer partiler de katılır) anayasa değişikliği yapılarak yeniden parlamenter sisteme ya da yetkileri daraltılmış bir başkana da yer veren çift meclisli bir sisteme geçilebilir.

Peki 12 günlük bir propaganda sürecinde aradaki 5 puan kapanabilir mi? Doğru bir rota ve gözden geçirilen argümanlarla güven verildiği takdirde pekala kapanabilir… Ayrıca sandığa gitmeyen yaklaşık 8,5 milyon seçmen var. 1 milyon geçersiz oy kullanan seçmen var. Hatta 28 Mayıs’ta oy kullanma çağına gelecek 50 bin genç daha var. Sandığa gitmeyenler ikna edilebilir, geçersiz ve bir yerde protesto oyu kullananlar ikna edilebilir. Onlarla kontak kurulup kalplerine dokunacak güçlü çağrılar yapılmalıdır.

Dahası ve en önemlisi… Kılıçdaroğlu Oğan ve İnce ile mutlaka diyalog kurmalıdır. Oğan’a yönelenlerin bir kısmının aslında İnce’nin arkasındaki seçmen olduğu da anlaşılıyor. “Erdoğanizme beş yıl daha vermemek” ortak paydasında buluşacak Kılıçdaroğlu ile Oğan ve İnce, aynı zamanda ikinci turdaki muhalefetin başarısıyla Türkiye’nin fabrika ayarlarına dönüşüne de katkıda bulunmuş olacaklardır. Meral Akşener’in de bu sürece önemli katkıları olabilir. Akşener, Ülkü-Muharrem İnce çifti ile Selvi-Kemal Kılıçdaroğlu çiftini bir çaya davet etse ve oradan gülümseyen kareler geçilse kamuoyuna, inanın çok şey değişebilir. Keza, Oğan ile de benzer bir zemin neden oluşturulmasın? Ümit Özdağ da Erdoğan’ın yenilmesine katkıda bulunmaktan imtina etmemelidir. Bakın, Millet İttifakı, en azından göç meselesi etrafında bu konuda hassas olan Oğan ve Özdağ ile uygun bir zemin yakalayabilir. Yakalamalıdır. Ayrıca, bu bağlamda Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti modernleşmesinin-devriminin taşıyıcısı olarak kurduğu CHP’nin altı okundan birisinin “milliyetçilik” olduğu hatırlatılmalıdır. Üniter yapının CHP ve Millet İttifakı için olmazsa olmaz olduğu, HDP’nin anayasal siyasal sistem içindeki varlığının Türkiye’nin birliği, bütünlüğü açısından önemi işlenmelidir. Bu yapılırken HDP desteğinin anayasal ve meşru zeminden öte geçmesinin söz konusu olamayacağı da net olarak ifade edilmelidir. İnce-Oğan-Özdağ etrafında kümelenen seçmene CHP’nin ve Millet İttifakı’nın Atatürk’le bir sorunun olmadığı ve olamayacağı en net şekilde ifade edilmelidir. Aynı şekilde Millet İttifakı partileri PKK, FETÖ, IŞİD vb. yasadışı örgütlerle olan mesafesini seçmene daha net ve anlaşılır ifade etmelidir. Kılıçdaroğlu, CHP’nin de ittifak ortaklarının da yönetime geldiklerinde FETÖ’ye karşı katı bir tutum içinde olacaklarını deklare etmelidir. Bu adımlar komplekssiz atıldığında ve kamuoyunda hissedildiğinde Cumhur İttifakı’nın argümanları da çökmüş olacaktır. Kılıçdaroğlu’nun Oğan ile yaptığı görüşmede “Milli duygumuzla ilgili bir farklılığımız olduğunu da düşünmüyorum” cümlesini kurması bu bağlamda önemlidir ve güç birliğinde mesafe alınabileceğini gösteriyor.

Öte yandan, Kılıçdaroğlu da ittifakın bütün sözcüleri de bu süreçte Türkiye’nin savunma sanayisinin Atatürk’ten, 1923’ten hatta 1920’den bu yana nasıl adım adım kurulduğunu ; son olarak 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sürecinde Ecevit başbakan iken ulusun, yurttaşların bağışlarıyla Silahlı Kuvvetlerin vakıflarının kurulduğunu; Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Vakıflarının TSKGV’ye dönüştüğünü; TUSAŞ, Roketsan, Havelsan, Aselsan gibi savunma sanayii kuruluşlarının kurulduğunu; Özal’ın da akabinde 80’lerde Savunma Sanayii Fonu’nu ve Savunma Sanayii Müsteşarlığını oluşturduğunu; 90’lardaki MiLGEM vb projeleri; AK Parti dönemindeki çalışmaların bütün bunların üzerinde geliştiğini anlatmalıdır.

NEYİN OLMADIĞI GÖRÜLDÜ, NEYİN OLACAĞINA BAKILMALI

Kısacası, Millet İttifakı neyin olmadığını görmüştür, şimdi neyin olacağına süratle bakıp ayrıntılara gömülmeden kısa zaman diliminde seçmeni konsolide etmenin yolunu bulmalıdır. Son olarak siyasi iletişim tekniği açısından bir öneride bulunacağım… Bu saatten sonra “Millet İttifakı Mutabakat Metni için çok çalıştık, 2400 madde oluşturduk vb.” bir söylemi bir kenara bırakıp Kılıçdaroğlu ve ekibinin seçmenin gözüne bakarak bir elin parmaklarıyla temel sorunları ve çözümlerini işaret etmesi yerinde olacaktır. Yakıcı sorunlara ilişkin kısa, özlü, akılda kalacak bir yaklaşım… Bunlar bellidir: 1) Hayat pahalılığı, geçim zorluğu, enflasyonun çözümü ile birlikte ekonominin nasıl düze çıkarılacağı halkın anlayacağı şekilde net olarak formüle edilmelidir. 2) Barınma sorununun radikal bir yaklaşımla adım adım ve her altı bir mesafe alacak şekilde nasıl çözüleceği net olarak formüle edilmeli; her altı ayda bir en az ilk 10 büyük şehirde örneğin 10’ar bin 2+1 sosyal konutun ve en az 1000’er kişilik ikişer öğrenci yurdunun yapılacağı belirtilmelidir. Keza, deprem bölgesindeki konutların ve işyerlerinin sosyal donatı alanlarıyla birlikte etap etap ne kadar sürede yapılacağı ve ücretsiz teslim edileceği açıklanmalıdır. 3)Eğitimli genç işsizlere ne şekilde istihdam oluşturulacağı açıklanmalıdır. 4)Başta Suriye, Afganistan ve Afrika ülkelerinden olmak üzere göçmen akışının radikal önlemlerle hemen kesileceği kuvvetle vurgulanmalı; var olan göçmenlerin ne şekilde koşulları oluşturularak gönüllü olarak ülkeden gönderileceği net olarak ifade edilmelidir. 5)Türkiye’nin komşularıyla iyi ilişkiler kurulacağı, Balkanlar, Ortadoğu ve Karadeniz Havzası, Kafkasya’da barışçı bir iklim için üst düzey çaba harcanacağının altı çizilmelidir. Ayrıca, Türkiye’nin Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına ABD, Avrupa, Çin, Rusya ve Hindistan çok yönlü ilişkilerini sürdüreceği; Avrupa Birliği üyeliği hedefine önem verileceği; Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilere önem verileceği belirtilmelidir.

Haydi…

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları