18 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

PROF DR AZİZ EKŞİ YAZDI- TÜRKİYE’DE TOPRAK KAVGASI BİTTİ Mİ?

Ana Sayfa » GÜNCEL » PROF DR AZİZ EKŞİ YAZDI- TÜRKİYE’DE TOPRAK KAVGASI BİTTİ Mİ?

Eklenme : 13.04.2020 - 10:03

PROF DR AZİZ EKŞİ YAZDI- TÜRKİYE’DE TOPRAK KAVGASI BİTTİ Mİ?

 

 

 

Türkiye’de tarımsal üretim özellikle 1980 sonrası  gerileme sürecine girmiş ve buna bağlı olarak dışa bağımlılık artmıştır.Öyle ki ülke samana ve soğana muhtaç duruma gelmiştir. Bunun nedeni tarımın piyasa koşullarına terk edilmesidir. Çıkış yolu ise yeniden korumacı politikalara dönülmesidir.

 

Bu yolda atılacak ilk adım  tarım-gıda zincirindeki tüm halkaların yeniden irdelenmesidir. Bilindiği gibi bu zincirin ilk halkası girdidir ve girdi deyince ilk akla gelen üretimin gerçekleştiği topraktır. Toprak, insan ve tohum ile birlikte tarımsal üretimin olmazsa olmazıdır.Gerçi günümüzde “topraksız tarım” kavramından da söz edilmektedir. Fakat bunun tarımsal üretime katkısının çok kısıtlı kalacağı  açıktır.

 

Toprak  deyince ilk akla gelen de kuşkusuz mülkiyet yapısıdır. Bu yapı tarımsal üretim açısından olduğu kadar toplumsal yaşam açısından da önemlidir.  Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çoğu politik kavganın toprak mülkiyeti ile ilişkili olduğu bir gerçektir.

M.K. Atatürk’ün 1938 yıılında TBMM’ni açış konuşmasındaki ”Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır…” sözü, geldiğimiz noktayı değerlendirme açısından oldukça uyarıcıdır. Bu söz,aynı zamanda 68 öğrenci kuşağının da başlıca sloganlarından biridir. Bunun gibi B.Ecevit’in 1977 yılında söylediği  “toprak işleyenin, su kullananın” sloganı da önemlidir.Bu söz yalnız gençleri değil köylüleri de  etkilemiştir.

 

Fakat özellikle 1980 sonrası Türkiye’de  “toprak reformu” kavramı politika sözlüğünden nerdeyse çıkmıştır. Yalnız politik düzeyde değil, meslek odası  ve çiftçi örgütü düzeyinde de ilgi duyulmamaktadır. Varsa yoksa tarım reformu!…Oysa 68 gençliği; “toprak reformu olmadan uygulanan tarım reformunun ancak toprak ağalarına yarayacağını” vurguluyordu. Günümüzde artık  toprak ağası, maraba, yarıcı gibi kavramlardan da söz edilmiyor. Bu kavramların yaşamda karşılığı yok mu gerçekten? Ya da onların yerini başka kavramlar mı aldı?

 

Bu noktada, toprak reformu ile  tarım reformu  arasındaki farkı anımsamakta   fayda var. Toprak reformunun özü, topraksız  çiftçi ailelerinin kamulaştırma yolu ile yeteri kadar toprağa kavuşturUlmasıdır.  Tarım reformu ise  üretimi artırmaya yönelik diğer tarımsal uygulamaları(gübre, tohum,kredi vb) kapsamaktadır.

 

Türkiye’de toprak ve tarım reformuna ilişkin başlıca 4 düzenleme olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki 1934’te, İskan Yasası kapsamında göçmen, mübadil ve topraksız çiftçilere toprak dağıtılmasıdır. Bu uygulamadan kısıtlı sayıda çiftçi ailesi yararlanmıştır.

 

İkincisi 1945 yılında çıkan ve büyük tartışmalara yol açan 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’dır.Yasa,500 dekardan büyük özel arazilerin de kamulaştırılabileceğini öngörmektedir.Gerçek anlamda bir toprak  reformu niteliği taşıyan bu yasa toprak ağalarının tepkisini çekmiştir. 1950 yılında  yasanın kamulaştırma limiti değiştirilerek(500 dekardan bölgeye göre 2000 ve 5000 dekara çıkarılarak) uygulanabilirliği ortadan kaldırılmıştır.

 

Üçüncü düzenleme  1973 tarih ve 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Yasası’dır.Bu yasanın uygulanması için  Şanlıurfa pilot bölge olarak seçilmiştir. Yasa kapsamında yaklaşık 1.8 milyon dekar arazi kamulaştırılmış ve 1218 çiftçi ailesine 230 000 dekar arazi dağıtılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için 1978 yılında uygulanabilirliği kalmamıştır. Kamulaştırılan araziler ise  daha sonraki 3083 yasa ile daha sonra sahiplerine iade edilmiştir.

 

Son düzenleme 1984 tarih ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Yasası’dır.Bu yasa ile 1757 sayılı yasada 1030 dekar olan kamulaştırma limiti 2000 dekara artırılmıştır. Yasa kapsamında herhangi bir kamulaştırma yapılmamıştır. Ancak 819 000 dekar  kamu arazisi  12 281 çiftçi ailesine dağıtılmıştır. Bu yasa daha çok  arazi toplulaştırma amacı ile uygulanmaktadır.

 

Bunlardan 1945 tarih ve 4753 sayılı yasa gerçek anlamda bir toprak reformu öngören tek düzenlemedir. Fakat uygulanamamıştır. Bunun başlıca nedenleri, çiftçilerin toprak talebi zayıflığı ve toprak ağalarının politik gücüdür.

 

Günümüze dönersek…Toprak reformunun tarımsal üretime kazandıracağı ivme açıktır.Feodal kalıntıları sonlandırarak demokrasinin gelişmesine katkıda bulunacağı da yadsınamaz. Fakat konuya artık ilgi duyulmadığı da bir gerçektir. Oysa aşağıdaki sorular ve olgular  toprak reformunu yeniden tartışmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir:

 

  1. Çiftçinin toprak talebi var mıdır? 1970’li yıllarda kırsal nüfus oranı %60, topraksız çiftçi oranı %25 dolayındadır. Günümüzde ise kırsal alanda (nüfusu 2000’den az yerleşimlerde) yaşayan nüfus oranı %7.7’dir ve topraksız çiftçi oranı bilinmemektedir.Çünkü son tarım sayımı  2011 yılında yapılmıştır.
  2. Toprak dağılımındaki dengesizlik günümüzde de devam etmektedir.Oranı %33 olan 2 hektardan küçük işletmelerin ekili topraklardaki payı %5.4’tür.Oranı %0.8 olan 50 hektardan büyük işletmelerin payı ise %11.4’tür.
  3. Toprak ağalarının gücü kırılmış mıdır? 1947 yılında toprak reformunun uygulanmasını ve daha sonra gündeme gelmesini engelleyen politik örgütlenme günümüzde daha mı zayıftır?
  4. Türkiye’de ekili alan giderek azalmaktadır. 2002’den 2018’e bu alan 19.9 milyon hektardan 15.4 milyon hektara düşerek %23 azalmıştır.
  5. Bunun gibi kayıtlı çiftçi sayısı da yıldan yıla azalmaktadır. Dolayısı ile 1970’li yıllarda çiftçi için toprak aranırken, günümüzde toprak için çiftçi arama durumuna gelinmiştir.
  6. Toplam buğday üretimi azalmasa da kişi başına düşen buğday üretimi 2002 yılında 294 kg iken 2018 yılında 244 kg’a düşmüştür. Gıda güvencesinin sağlanması ve gıdaya bağımlılığın azaltılması için tarımsal üretimin artırılması gerekmiyor mu?
  7. Çiftçiliği terk edenlerin  kent çeperlerinde  yoksul yaşama devam ettiği bilinmektedir.Toprak reformu bu grubu köylere çekmek için bir araç olabilir mi? Bu grup toprak reformu politikasının yeni itici gücü olabilir mi?
  8. Tarım Bakanlığı tarımsal üretimi artırmak için hazine arazilerini topraksızlara, küçük çiftçilere veya kooperatiflere ektirecekse olumludur. Fakat bu alanları şirket tarımına açacaksa olumsuzdur.
  9. Şirket tarımının yaygınlaşması aile çiftçiliğinin gelişmesine engel olurken  tarımın sürdürülebilirliğini tehlikeye atmayacak mıdır?
  10. Dolayısı ile Türkiye’de toprak kavgası bitmemiştir. Toprak ağalarının yerini giderek şirketlerin aldığı görülmektedir.

 

Bu konularda  yalnız tarımcıların ve çiftçilerin değil  herkesin görüşü önemlidir…

 

 

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları