Türkiye’de tarımsal üretim özellikle 1980 sonrası gerileme sürecine girmiş ve buna bağlı olarak dışa bağımlılık artmıştır.Öyle ki ülke samana ve soğana muhtaç duruma gelmiştir. Bunun nedeni tarımın piyasa koşullarına terk edilmesidir. Çıkış yolu ise yeniden korumacı politikalara dönülmesidir.
Bu yolda atılacak ilk adım tarım-gıda zincirindeki tüm halkaların yeniden irdelenmesidir. Bilindiği gibi bu zincirin ilk halkası girdidir ve girdi deyince ilk akla gelen üretimin gerçekleştiği topraktır. Toprak, insan ve tohum ile birlikte tarımsal üretimin olmazsa olmazıdır.Gerçi günümüzde “topraksız tarım” kavramından da söz edilmektedir. Fakat bunun tarımsal üretime katkısının çok kısıtlı kalacağı açıktır.
Toprak deyince ilk akla gelen de kuşkusuz mülkiyet yapısıdır. Bu yapı tarımsal üretim açısından olduğu kadar toplumsal yaşam açısından da önemlidir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çoğu politik kavganın toprak mülkiyeti ile ilişkili olduğu bir gerçektir.
M.K. Atatürk’ün 1938 yıılında TBMM’ni açış konuşmasındaki ”Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır…” sözü, geldiğimiz noktayı değerlendirme açısından oldukça uyarıcıdır. Bu söz,aynı zamanda 68 öğrenci kuşağının da başlıca sloganlarından biridir. Bunun gibi B.Ecevit’in 1977 yılında söylediği “toprak işleyenin, su kullananın” sloganı da önemlidir.Bu söz yalnız gençleri değil köylüleri de etkilemiştir.
Fakat özellikle 1980 sonrası Türkiye’de “toprak reformu” kavramı politika sözlüğünden nerdeyse çıkmıştır. Yalnız politik düzeyde değil, meslek odası ve çiftçi örgütü düzeyinde de ilgi duyulmamaktadır. Varsa yoksa tarım reformu!…Oysa 68 gençliği; “toprak reformu olmadan uygulanan tarım reformunun ancak toprak ağalarına yarayacağını” vurguluyordu. Günümüzde artık toprak ağası, maraba, yarıcı gibi kavramlardan da söz edilmiyor. Bu kavramların yaşamda karşılığı yok mu gerçekten? Ya da onların yerini başka kavramlar mı aldı?
Bu noktada, toprak reformu ile tarım reformu arasındaki farkı anımsamakta fayda var. Toprak reformunun özü, topraksız çiftçi ailelerinin kamulaştırma yolu ile yeteri kadar toprağa kavuşturUlmasıdır. Tarım reformu ise üretimi artırmaya yönelik diğer tarımsal uygulamaları(gübre, tohum,kredi vb) kapsamaktadır.
Türkiye’de toprak ve tarım reformuna ilişkin başlıca 4 düzenleme olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki 1934’te, İskan Yasası kapsamında göçmen, mübadil ve topraksız çiftçilere toprak dağıtılmasıdır. Bu uygulamadan kısıtlı sayıda çiftçi ailesi yararlanmıştır.
İkincisi 1945 yılında çıkan ve büyük tartışmalara yol açan 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’dır.Yasa,500 dekardan büyük özel arazilerin de kamulaştırılabileceğini öngörmektedir.Gerçek anlamda bir toprak reformu niteliği taşıyan bu yasa toprak ağalarının tepkisini çekmiştir. 1950 yılında yasanın kamulaştırma limiti değiştirilerek(500 dekardan bölgeye göre 2000 ve 5000 dekara çıkarılarak) uygulanabilirliği ortadan kaldırılmıştır.
Üçüncü düzenleme 1973 tarih ve 1757 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Yasası’dır.Bu yasanın uygulanması için Şanlıurfa pilot bölge olarak seçilmiştir. Yasa kapsamında yaklaşık 1.8 milyon dekar arazi kamulaştırılmış ve 1218 çiftçi ailesine 230 000 dekar arazi dağıtılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için 1978 yılında uygulanabilirliği kalmamıştır. Kamulaştırılan araziler ise daha sonraki 3083 yasa ile daha sonra sahiplerine iade edilmiştir.
Son düzenleme 1984 tarih ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Yasası’dır.Bu yasa ile 1757 sayılı yasada 1030 dekar olan kamulaştırma limiti 2000 dekara artırılmıştır. Yasa kapsamında herhangi bir kamulaştırma yapılmamıştır. Ancak 819 000 dekar kamu arazisi 12 281 çiftçi ailesine dağıtılmıştır. Bu yasa daha çok arazi toplulaştırma amacı ile uygulanmaktadır.
Bunlardan 1945 tarih ve 4753 sayılı yasa gerçek anlamda bir toprak reformu öngören tek düzenlemedir. Fakat uygulanamamıştır. Bunun başlıca nedenleri, çiftçilerin toprak talebi zayıflığı ve toprak ağalarının politik gücüdür.
Günümüze dönersek…Toprak reformunun tarımsal üretime kazandıracağı ivme açıktır.Feodal kalıntıları sonlandırarak demokrasinin gelişmesine katkıda bulunacağı da yadsınamaz. Fakat konuya artık ilgi duyulmadığı da bir gerçektir. Oysa aşağıdaki sorular ve olgular toprak reformunu yeniden tartışmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir:
Bu konularda yalnız tarımcıların ve çiftçilerin değil herkesin görüşü önemlidir…
YAYIN İLKELERİ
———————-
YURTSEVERLİK.COM sitesi Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumsal barışın korunmasından, insanın en yüce varlık ve emeğin en yüce değer olduğu savından, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, sosyal adaletin hakim kılınması düşüncesinden hareketle yayıncılık yapar. Sınırları bu noktalardan geçen ilkeler çerçevesinde sitede yazılarına yer verilen herkesten aynı sorumluluğu eksiksiz göstermelerini bekler. Dolayısıyla YAYIMLANAN YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU TAMAMEN YAZARLARINA AİTTİR.
İLETİŞİM
———————-
f.sayliman@gmail.com