24 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- ”SUÇ BENDE DEĞİL SENDE!”..”BEN İYİYİM, SEN KÖTÜ!”

Ana Sayfa » GÜNCEL » PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- ”SUÇ BENDE DEĞİL SENDE!”..”BEN İYİYİM, SEN KÖTÜ!”

Eklenme : 14.02.2023 - 17:58

PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- ”SUÇ BENDE DEĞİL SENDE!”..”BEN İYİYİM, SEN KÖTÜ!”

 

 

 

Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak, bu coğrafyanın insanı olarak afet sonrası tepkilerimizi yorumladı:

“Suç bende değil sende!”

“Ben iyiyim, sen kötü!”

 

‘Yüzyılın Depremi’ üzerinden günler geçiyor.. ve biz, bu coğrafyanın insanları olarak biyolojik ve sosyal genetik kodlarımızın elverdiği tüm duygusal tepkileri ortaya koyuyoruz..

Öfke.. kızgınlık.. nefret.. çaresizlik.. Ölenlerin acısını yaşayamadan kalanların tepkilerini göğüslemeye çalışıyoruz..

İnsan doğasında var olan (doğuştan gelen) tüm temel duyguları aynı anda yaşıyoruz:

üzüntü-sevinç-öfke-korku-tiksinme-şaşırma..

Şoktayız!.. Bu duygu yoğunluğunu kaldıramıyoruz.. Kısa sürede taşıyamayacağımız kadar yoğun ve birbirine zıt tüm duyguları hissetmek ve uygun bir şekilde ifade edebilmek mümkün değildir yazık ki! Organizma olarak buna hazır değiliz, bunu taşıyacak güçte değiliz.. Bu duygusal yükün altında eziliyoruz.. Sakin olamıyoruz.. Mantıklı davranamıyoruz.. Akılcı kararlar alamıyoruz..

Bu durumda ne yapıyoruz? ‘Doğal yazılım’ ile bize yüklenmiş olan temel duygularımızı kabul edip fark etmek yerine; ‘Sosyal yazılım’ ile bu kültürde bize yüklenmiş olan ‘öğrenilmiş tepkiler’ ortaya koyuyoruz:

Suç bende değil sende /onda/ötekinde!.

Ben iyiyim, sen kötü!.

Herkes bir bakıma ‘kendini temize çıkarmak’ için bir suçlu bulma ve sorumluluğu bir başkasının üzerine atma telaşında.. Bu telaşla kimi mantıklı gerekçeler bularak kendini savunmaya çalışıyor, kimi akıldışı açıklamalarla.. Sosyal medyadan ve tv kanallarından günlerdir izliyorum. Bu coğrafyada yetişen ve insan davranışını açıklamaya çalışan bir uzmanlık alanında 41+ yıldır çalışan bir bilim insanı olarak olan biteni gözlüyor ve anlamlandırmaya uğraşıyorum kendi kendime..

 

Travma sonrası tepkiler ve işlevi

Travmalardan sonra gösterilen tepkilerin hepsi (normal ya da patolojik) tek bir amaca yöneliktir: Organizmanın bozulan dengesini yeniden kurmak!

Ancak amaç tek olsa da (denge ve uyum sağlamak) ortaya konan tepkiler çok farklı olabilir. Bu tepkilerin bir kısmı ‘sağlıklı’ olarak kabul edilebilecek tepkilerdir. Örneğin; yardım etmeye yönelik tüm çaba ve uğraşlar.. gönüllü olarak deprem bölgesine gitmekten tutun da elindeki parayı, evindeki eşyayı depremzedelere göndermek.. Çözümler üretmeye çalışmak.. Mesleki bilgileri ile her türlü destek hizmetlerini sunmaya gayret etmek..vb.

Böylece, bir kısmımız  bir şekilde ‘işe yarayarak’ kendimizi iyi hissetmeye, ‘ben sorumluluğumu yerine getiriyorum’ , ‘elimden gelen bu’ diye düşünerek vicdanımızı rahatlatmaya çalışıyoruz.. Evet, bunlar işe yarayan ve belki de depremzedelerden çok kendi psikolojik uyum ve dengemizi sağlamaya, bir başka ifade ile ‘kendi psikolojik ihtiyaçlarımızı’ karşılamaya yönelik tepkilerdir..

Ülkece, deprem bölgesinde yaşayanlara yönelik olarak yardım etme çabalarımızı gözlemlediğimde ve kendi tepkilerimi incelediğimde; ‘sağlıklı’ kabul edilebilecek benzer durumları görebiliyoruz.

Örneğin, 6 Şubat günü facebook ve instegram hesabımdan şu paylaşımı yapmıştım bu duygularla:

“Geçmiş olmayacak..  Zihnimizdeki fay hatlarını bilimsel ilkelere göre düzeltmedikçe yüreğimizin fay hatları kırılmaya devam edecek”

Bu ‘bilimsel ve özgün(!)’ saptamadan sonra devam ediyorum ve çok kritik bir açıklama ve ‘uyarı(!)’ yapıyorum:

Çaresizlik.. acı ve üzüntü.. bunlar taşıması en ağır ve ifade edilmesi en güç duygulardır.. Bu nedenle kolayca öfke ve kızgınlığa dönüşür, suçlama ve hesap sorma ile bu ağır duygular boşaltılmaya çalışılır.. Elbette kızmakta haklı olabiliriz.. elbette hesap sormalıyız ama yerinde ve zamanında.. elbette etkili yöntemlerle.. Şimdi yardım ve dayanışma zamanı.. Deprem bölgesi dışındakiler olarak, sakin olmaya ve akıllıca davranmaya çalışalım.”   

Böylece ‘sorumluluğumu yerine getirdim’ diye rahatlayabilirdim ama mümkün değil..Tv başında bağıra bağıra ağlıyorum günde üç posta.. Yok, hayır, geçmiyor.. geçmeyecek.. İlgili kuruluşlara para yardımı yapmak, deprem bölgesinde yaşayanlara iletişim kanalları ile ulaşmaya ve destek olmaya çalışmak.. yakınlarımı ve arkadaşlarımı arayıp bu afet üzerine saatlerce konuşmak.. Benden ilgili bir yazı isteyen birkaç yere yazı hazırlayıp göndermek..

Bütün bunları yaptım ama geçmedi.. geçmeyecek içimdeki o ağırlık.. kendimi ‘iyi’ hissedemeyeceğim. Ama farkındayım şu anda elimden başka bir şey gelmiyor.. Bir şeyler yapıp ‘bozulan psikolojik dengemi’ yeniden kurmaya çalışıyorum.. Çaresizlik içinde kendimi kontrol etmeye ve duygularımı uygun yollarla ifade etmeye çalışıyorum.

Eğer, bu ve benzeri çabalar; başkalarına zarar vermiyor, tersine onlara yarar sağlıyorsa, gerçekten meslek alanımız ve yetkinlik sınırlarımız içinde kalıyorsa sorun yok.. İnsan ahlakına ve etik ilkelere uygun olduğu ölçüde bu tepkiler hem kendimize, hem hedef kitleye yarar sağlayabilir..

Ancak, travma sonrası tepkilerimizin bir kısmı ‘sağlıksız’ olabiliyor yazık ki! Yarar yerine zarar veriyor..

İşte başlıktaki ifadeler de organizmanın bozulan dengesini kurma çabasına yönelik ancak sağlıklı olmayan tepkiler.. Ne yazık ki bu coğrafyada yaşayanlar olarak çoğunlukla benimsediğimiz ve sıklıkla ortaya çıkan tepkiler..

 

Bu coğrafyanın insanı olarak..

Nedir bu coğrafyada yaşayan insanının ‘sosyal yazılım’ı?

Burada uzun uzun sosyo-kültürel analizlere girmeden birkaç kelime ile özetlenirse; biz geri kalmış bir ülkeyiz, biat kültürü ile yönetilen bir ülkeyiz, insanımız ‘dıştan kontrollü’ bir yapıda.. Diğer bir ifade ile çağdaş ve bilimsel tutumları benimsemiş değiliz.. Biat etmeye yatkınız.. Başımıza gelen olayların nedenlerini kendi davranışlarımız yerine dışta ( dış güçler, başka insanlar, sistem, düzen vb.) arama eğilimindeyiz.. Buna ‘dıştan kontrollü olmak’ deniyor/ denetim odağı dışta olan bir kişilik yapısı..(Benim doktora tezim bu konuda)..

Bu durum başımıza gelen pek çok olayda, suçu başka odaklarda arama, sorumluluğu başkasına yükleme, günah keçisi bulma..vb tepkileri ortaya çıkarıyor. Kendini ‘temize çıkarma’ telaşı.. Sıkı sıkı sarıldığı ‘kimlik imajı’ nı koruma derdinde..Günlerdir sosyal medyada ve tv kanallarında izliyoruz bu tutumu.. İktidar ve muhalefet birbirine GOL atma yarışında!. Herkes birbirine laf yetiştirmekle meşgul!.. Uzmanlık alanımızda olsun ya da olmasın herkes bilirkişi rolünde..

Kimlik ihtiyaçlarını doyurmak için ‘yetki’ almaya pek meraklı olan kişiler ‘sorumluluk’ almaya hiç yanaşmıyor.. ( İşte şimdi ben de suçlama psikolojisine girdim gördüğünüz gibi!)

O halde sorgulamaya kendimizden başlayalım.. Çünkü bu coğrafyanın insanları olarak aynı ‘sosyal yazım’ ile yetiştik.. Öyle ki bakıyorum da hoşuma giden tepkilerde değil sadece, hoşuma gitmeyen tepkilerde de şu duygu ağır basıyor:

Ben, biraz sen.. Sen, biraz ben!.

Öyleyse bu gerçeği kabul etmekle başlayalım yaralarımızı sarmaya, önceliklerimizi belirlemeye, akılcı yöntemlerle sorunlara çözüm aramaya..

Saygı ve sorumlulukla,

 

B.Y.

14 Şubat 2023, Ankara-Bahçelievler

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları