6 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

PROF.DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- YENİ YILA GİRMEDEN, ”KENDİME YENİ BİR BEN LAZIM!”

Ana Sayfa » GÜNCEL » PROF.DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- YENİ YILA GİRMEDEN, ”KENDİME YENİ BİR BEN LAZIM!”

Eklenme : 20.12.2023 - 9:21

PROF.DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- YENİ YILA GİRMEDEN, ”KENDİME YENİ BİR BEN LAZIM!”

 

İnsanı ‘derinlemesine’ anlamaya çalışan Bireysel Psikoloji Ekolü’nün kurucusu Alfred Adler’in yaşadığı çocukluk travmalarından kaynaklanarak kendini ve insanı anlama çabası şu gerçeği ortaya koymuştur:

“Herkes kendi patolojisini çalışır”

Adler’in bu sözü, kendiniz hakkında ne söylüyor, hiç düşündünüz mü?

‘Hayır’ mı?

Öyleyse şimdi tam sırası..

Özellikle içinde bulunduğumuz 2023 yılını tamamlayıp yeni bir yıla girmeden önce kendimizi Adleryan bakış açısı ile değerlendirmeye ne dersiniz? Belki de bir zamanlar dilimize dolanan o şarkı sözündeki gibi;

Ahhh!..kendime yeni bir BEN lazım!

“Ben Adler’in yalancısıyım” diyemeyeceğime göre, ona saygı duyan bir akademisyen olarak “Ben Adler’in hayranıyım” diyerek bu yazıya başlamış bulunuyorum.

Alfred Adler (1870-1937), Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatrist. Derinlik Psikolojisinin üç büyük kuramcısından biri (Freud, Adler ve Jung) olarak, 20.yüzyılın en seçkin psikologlarından biri kabul edilir ve kendinden sonra gelen tüm kuramları bir şekilde etkilemiştir. Bu yüzden ‘zamansız’ bir kuramcı olarak bugün hala güncelliğini korumaktadır.

Kuramına, kendi yaşam öyküsü kaynaklık etmiştir

Alfred Adler, 1870 yılında Avusturya’da Viyana yakınlarında doğar; 4 erkek ve 2 kız kardeşe sahip bir ailede büyür. Çocukken raşitizm hastası olur ve dört yaşına kadar yürüyemez. Hassas ve ürkek bir yapıya sahip olan Adler, raşitizm ve zatürreden başka diğer bazı hastalıklarından dolayı zorlu bir çocukluk geçirir. Küçük kardeşinin yanı başında ölmesinden çok olumsuz etkilenen, okulda matematikle arası çok iyi olmayan Adler’in öğretmeni, babasına; onu okuldan alıp bir ayakkabıcının yanına çırak olarak vermesini önerir.

İşte, yaşadığı bu sıkıntılar Adler’i doktor olmaya motive eder ve 1895’te Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olarak önce göz doktoru, ardından genel doktor olarak kariyerini sürdürür. Ancak, insanların ‘iyi’ oluşlarının bedensel hastalıklardan daha çok psikolojik sorunlarından kaynaklandığını görerek psikiyatri alanına geçen Adler; daha sonra psikanalizin kurucusu olarak anılacak olan Sigmund Freud tarafından oluşturulan bir psikanaliz tartışma grubunun parçası olur fakat görüşlerinde farklılıklar ortaya çıktığında, Freud ile yollarını ayırarak kendi ekolünü kurar.

Adler, çocukken yaşadığı hastalık ve sorunların yarattığı ‘yetersizlik duygusu’ ve bunu aşmak için kendi bireysel çabalarından yola çıkarak kuramını ‘Aşağılık Duygusu’ ve ‘Üstünlük Kompleksi’ gibi kavramları ortaya atarak geliştirmeye başlamıştır. Çocukluk yaşantılarının, bireyin kendilik algısını ve dünyaya ilişkin görüşünü nasıl belirlediğini açıklayan bir kuram geliştirir. Yaşadıkları, onun kuramının yapı taşlarını oluştur. Bireyin yaşadığı sorunları çözmek amacıyla bir yaşam hedefi oluşturduğunu, böylece hem kendini iyi etmek hem de bu konularda başkalarına yardım etmek amacıyla yaşam yönelimini belirlediğini savunur. İşte benim de yazının başında kısaca ifade ettiğim söz böylece hayat bulur:

“Herkes kendi patolojisini çalışır!”

O halde şimdi kendi yaşamınızı, yaşam hedeflerinizi, uğraşlarınızı, işinizi/mesleğinizi, ilgi duyduğunuz konuları dikkatle inceleyip analiz edin dürüstçe ve içtenlikle yanıt verin:

Sizin patoloji/leri/niz nedir efendim?

Yok, hayır.. yanıtı bana vermeyin, kendinize verin öncelikle ama bu yanıt ne kadar gerçekçi olacak bilemiyorum. Çünkü Adler diyor ki;

“İnsanlar için en güç şey; kendini tanımak ve değiştirmektir”

Olası bir kaçış yoluna dikkat çekeyim izninizle (insanı anlamaya ilişkin bir bilim alanında 41+ yıl çalışan bir akademisyen olarak):

Genellikle sahip olduğumuz olumsuzlukların/ yaşadığımız sorunların “nedenlerini” dışa/başkalarına yükleme eğilimi!..

Bu eğilimi, özellikle siyasetçilerden/sorumlu ve sorunlu olan/ yetki sahibi kişilerden bütün bir yıl boyunca çok görmüş bir ‘terapist’ olarak biliyorum ki onların ‘kendince nedenleri ve savunmaları’ vardır..

Bu yüzden ben gözlemci olarak bütün bir yıl onları izleyip sadece şöyle mırıldandım:

Hımmm..sizi anlıyorum..

Çünkü kişi kendini sorgulamadığı ve ortaya çıkan sonuçlarda kendi sorumluluklarını kabul etmediği/edemediği sürece benim terapist olarak ona kendi hatalarını göstermem işe yaramaz!.

Gerçek şu ki yaşadığımız olumsuzlukların NE olduğundan çok, bizi NASIL etkilediği önemlidir diyor Adler (ben de onaylıyorum).. Yani önemli olan olayları nasıl algılayıp nasıl etkilendiğimizdir. Onun görüşlerini desteklemek üzere Psikodrama ve sosyodramanın ustası J.L. Moreno’ da;

“Hiçbir seçiş tesadüf değildir” diyor..

Acaba neden bu işi seçtik? Bu partneri seçtik? Bu yeri, bu konumu, bu görevi, bu kişiyi, bu ilişkiyi sürdürmeyi seçtik? Bizim hangi patolojimize ‘iyi’ gelmesini umduk?

Umduk ama umduğumuz gibi olmayınca da sorumluluğu hep başkalarına/dışsal nedenlere mi yükledik?

Hep; “BEN değil SEN değişmelisin” mi dedik?

Yazımı bitirmeden Adler’i günümüze bağlamak için aklımdaki bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.. Malum, yılın son günlerini yaşıyoruz.. Her yeni yıla girerken hani bazı kararlar alırız ya da kendimize bazı sözler veririz ( tutmayacağımız sözler…) işte bunlardan biri olarak;

“Geçmişe bir sünger çek, geçmiş geçmiştir; bu yıl yepyeni bir kişi olacağım, her şeye yeniden başlayacağım”  diyorsanız Adler’den bir kötü, bir iyi haber var! Önce kötü haber şu:

“Geçmiş-şimdi-gelecek bir bütündür, iç içedir”

O halde geçmişe bir sünger çekemeyiz, geçmişle yüzleşip hesaplaşmamız, barışmamız, anlayıp kabul etmemiz gerekiyor (üzgünüm…).

Adler’in bu konudaki iyi haberi ise şöyle:

“Her birey, kendi yaşamının ustasıdır; kaderinin kurbanı değil!” Bir diğer ifade ile ‘hem sanatçıyız, hem de o sanatçının yarattığı sanat eseriyiz’.

Öyleyse yeni yıl için anlamlı bir motto ile bitirelim bu yazıyı:

Amor fati.. Memento mori..”

Bu latince deyişin türkçesi şöyle ifade edilebilir sanırım: Kaderini sev, geçmişinle barış.. Ölümü unutma ve yaşamın değerini bil..

Mutlu yıllar!

Not: Sahi, siz bu yazıya neden ilgi duyup okudunuz?…

B.Y.

20 Aralık 2023 Bahçelievler/Ankara

 

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları