Cumhuriyet Bayramı’nın 98.yılını kutluyoruz.
Kanımca “Cumhuriyet Nedir?’’ diye soran köylü vatandaşımıza en güzel yanıtı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyerek vermişti.
Mustafa Kemal’in bu deyişi Cumhuriyet projesinin bir çağdaşlaşma, kulluktan eşit yurttaşlığa geçiş ve de aklı ve bilimi referans alma projesi olmasının yanında , aynı zamanda sosyal ve de sol bir proje olduğunu gösteriyordu.
Atatürk Neden “Cumhuriyet, Kimsesizlerin Kimsesidir” demişti?
Türkiye, bir doğu imparatorluğunun küllerinden emperyalizme karşı zaferle kurulmuştu. Tarih sahnesinden silinmek üzere olan bir halk, onun önderliğinde Kuvayı Milliye temelinde Cumhuriyet düzenine geçmişti. Siyasal bağımsızlığını kazanan Türkiye ekonomik bağımsızlığını da kazanmalıydı. Ancak bu, askeri zaferden daha da zordu. Çünkü memleketin ekonomisi tam bir yıkıntıydı.
Bu olumsuz tespitleri uzatmak olası. Gerçekten ülkenin durumu içler acısıydı. İşte Atatürk ve arkadaşları ülkedeki ortaçağı yenmek, tam bağımsız bir Türkiye yaratmak için olağanüstü atılımlar yaptılar. Ekonomik atılımların en somut göstergelerinden biri tarımda gerçekleştirdikleri işlerdi.
Bu durumdaki Türkiye’de aç insanları doyurmak, çıplakları girdirmek ve hastaları hızla iyileştirmek gibi giderilmesi zorunlu acil görevleri vardı Cumhuriyet kurucularının.
Peki “Cumhuriyet, Kimsesizlerin Kimsesidir” sözünü nasıl hayata geçirdi?
Bunun kökenini 1927 yılında toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası Kurultayı’nda kabul edilen “Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık ve Laiklik ilkeleri” ile 1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası Kurultayı’nda eklenen “Devletçilik ve İnkılâpçılık” ilkelerinde aramalıyız.
Yoksulluğu yaratan olumsuzluğu gidermek için ülkemizde ilk aşamada, İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar koşutunda 1923-1929 döneminde kısmi bir liberal dönem yaşandığı, ancak gerek 1929 yılında bütün dünyayı etkileyen Büyük Buhran’ın etkisiyle, gerekse sermaye birikiminin yetersizliği nedeniyle hızlı bir kalkınma ve kalkınmanın nimetlerini kamucu bir yaklaşım temelinde eşitlikçi bir uygulama ile dağıtmak için Halkçılık ve Devletçilik politikalarının izlediği gözlemlenmektedir.
Halkçılık ve Devletçilik politikalarının gereği olarak hızla sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde KİT’ler oluşturuldu ve kimsesizler lehine önemli kazanımlar gerçekleştirildi.
Örneğin tarım sektöründe üretim arttı. Türkiye, öncelikle üç beyazda; un, şeker ve bezde dışa bağımlılıktan kurtulmaya başladı. Köylü üzerinde ağa ve beylerin egemenliği giderek azalma yoluna girdi.
Bütün bunlar aynı zamanda ulusal birliğin güçlendirmesine de hizmet etti. Halkın devletine güveni arttı.
Ne yazık ki günümüzde Cumhuriyet’in bütün bu kazanımlarına yeterince sahip çıkamadığımız görülüyor. Türkiye ekonomisi dışa bağımlı bir ülke durumuna geldi.
Çözüm için seçenek Ne?
Türkiye’de egemen olan neo-liberal ekonomi politik program 98 yıllık kazanımı eritiyor.
Çözüm; yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, işsizlik, pahalılık gibi ortaya çıkan olumsuzluklara karşı ”neo-liberal politikalarla biz daha iyi yönetiriz”den geçmiyor. Yaşanmakta olan krize karşı, yeni bir neo-liberal ekonomi-politikalarını sahneye koymak çözüm değildir.
Çözüm için seçenek; toplumcu, kamucu, halkçı, devletçi, antiemperyalist, kısaca Halkçılık ve Devletçilik temelli ekonomi-politik Cumhuriyetçi bir sol programın yaşama geçirilmesi.
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.
YAYIN İLKELERİ
———————-
YURTSEVERLİK.COM sitesi Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumsal barışın korunmasından, insanın en yüce varlık ve emeğin en yüce değer olduğu savından, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, sosyal adaletin hakim kılınması düşüncesinden hareketle yayıncılık yapar. Sınırları bu noktalardan geçen ilkeler çerçevesinde sitede yazılarına yer verilen herkesten aynı sorumluluğu eksiksiz göstermelerini bekler. Dolayısıyla YAYIMLANAN YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU TAMAMEN YAZARLARINA AİTTİR.
İLETİŞİM
———————-
f.sayliman@gmail.com