Günümüzde muhalefet partilerin hemen tümü iktidara yönelik ekonomi-politik programlarında daha eşitlikçi bir düzenin sermaye akışının başlamasıyla çözülebileceğini savlıyorlar ve işi “serbest piyasa”ya bırakmak eğilimi taşıyorlar.
Aslında ağırlıklı olarak 1980 yıllardan beri uygulanan ekonomi-politikalar bu değil miydi? Bu politika bağlamında Türkiye’de özelleştirmeler ile , devletin piyasa malları üretimi, piyasayı düzenlemede kural koyucu işlevi ve sosyal devletle ilgili kamu hizmetleri gibi başlıca üç müdahale alanından çekilmesi gerçekleştirilmedi mi?
Böylelikle, tekelci sermayeye yeni kar alanları açılmadı mı? Devlet, sosyal niteliğinden uzaklaştırılarak, devlet-yurttaş ilişkisi yerine tüketici ilişkisi oluşturularak yurttaşın devletle bağı, en alt düzeye indirilmedi mi?
Tarıma gelince. Günümüzde üreticinin ve tüketicinin yaşamakta olduğu olumsuzlukta, Kamu Kitlerinin yanında Tarımsal Kitlerin özelleştirilmesinin doğrudan payı yok mu?
Tarımsal Kitler Ne İşe Yaramışlardı?
Tarımsal Kitlerin özelleştirilmesi, üreticiyi nasıl etkiledi?
Süt Endüstrisi Kurumu(SEK)’ in özelleştirilmesi ile; üreticiden çok ucuza alınan süt, tüketicilere de yüksek fiyatta satılmaya başlandı. Üretici süt fiyatları, sanayicilerin denetimine girdi. Yem ve diğer girdiler arttığı halde üretici süt fiyatları artmadı, aksine düştü.
Yem Sanayi A.Ş. (YEMSAN)’nin de özelleştirilmesiyle; Türkiye Hayvancılığı onarılmaz yaralar aldı. Ürün fiyatlarında istikrar olmayışı ve hızlı düşüşler olması nedeniyle hayvan yetiştiricileri hızla fakirleşti.. Hayvan sayılarında önemli azalmalar oldu. Türkiye kırmızı ette kendine yeterli olmaktan çıktı, canlı hayvan ve et ithali sürekli duruma geldi.
Türkiye Gübre Sanayi A.Ş (TÜGSAŞ) ve İstanbul Gübre Sanayi A.Ş (İGSAŞ)’ın özelleştirilmesiyle; kamu gübre sektöründen çekildi. Gübre fiyatları yükseldi, fiyat istikrarı bozuldu ve gübre dışalımı arttı. Fiyatların artışıyla birlikte Türkiye’de gübre kullanımı da düştü ve üretim aşağıya çekildi. Gübrede, yerli ve yabancı özel sermaye tekelciliği egemen oldu.
TEKEL’in özelleştirilmesiyle; tütün üreticilerinin yoksullaşması giderek arttı, fiyat belirlemesi yabancı tekellere bırakıldı. Sigara ve içkide tekel ortadan kalkınca dışsatım dengesi bozuldu. Yabancı sigara ve içki dış alımı hızlandı.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü(KHGM)’nin kaldırılmasıyla; kırsal kesime merkezi yönetim tarafından getirilen görevler büyük ölçüde özelleştirildi. Ancak daha da kötüsü, ulusal bütünlük yerine yerelcilik boy attı, devlet halk birlikteliği önemli yaralar aldı.
Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK)’nun özelleştirilmesi ile; tarımsal girdilerin fiyatları arttı, fiyat istikrarı bozuldu ve girdi fiyatları üzerinde devletin denetim gücü devreden çıkınca, bu alan iç ve dış sermayenin insafına ve çıkarına bırakıldı. Tarımsal etkinlik, vurguncuların denetimine girdi.
Özerkleştirme kapsamına alınan Tarım Kredi Kooperatifleri’ne hazineden aktarılan kaynaklar da, Ziraat Bankası’nın özelleştirilmesi ile kesilmiş bulunmaktadır. Bunun sonucunda, Tarım Kredi Kooperatifleri “ortaklarına yeterince kredi veremez durumuna” geldiler. Diğer yandan özerklik, büyük toprak sahiplerine ayrıcalık getirdi, küçük üreticilerin ise uygulamalardan yeterince yararlanamadı.
Devler Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) de özel bütçeli kuruluş haline dönüştürülerek giderek çiftçileri desteklemekten uzaklaştırıldılar.
Et Balık Kurumu (EBK), Et ve Süt Kurumu(ESK) dönüştürüldü. Ancak elindeki kurumları büyük ölçüde satarak elden çıkardığı gibi günümüzde piyasaya müdahalesi neredeyse yok duruma gelmiş bulunuyor.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nun işlevinden uzaklaştırılması Türkiye tahıl üretimini olumsuz olarak etkilemiş ve tahılda da dışalımcı bir ülke durumuna dönüşmüştür. Bu durum özellikle makarnalık buğday dışalımında belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)’lerin özelleştirilmesi sürecine sokulması ile; birçok Tarım İşletmesi (Tİ) 30 yıllığına kiraya da verilerek elden çıkarıldı. Elden çıkarılması için Tİ’lerin zarar etmesi için her türlü iş yapıldı . TİGEM’lerin devreden çıkarılması ile Türk çiftçisi de, sertifikalı tohumluk ve damızlık açısından dışa ve tekelci sermayeye bağımlı duruma geldi.
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR)’un özelleştirilmesi sürecinde ise;kuruma teknoloji yenileme ve yeni yatırım hakkı verilmemekte , buna karşılık özel sektöre yatırım yapması için büyük teşvikler sağlanmakta.
”Tarımsal Kitler’’in temel işlevi, tarım ürünlerinin fiyat oluşumunda düzenleyici olmalarıydı. Bu işlevleri nedeniyle üreticiler, yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının ve teşkilatlanmamış kredi piyasasının egemenliğinden belli ölçülerde kurtarabiliyorlardı. Bu kurumların özelleştirilmesi, kimilerinin de kapatılmasıyla üreticiler bütünüyle sermaye gruplarının insafına bırakılmışlardır.
Daha eşitlikçi bir ekonomi için “piyasacı” değil, kamuculuğu öne alan bir yaklaşıma gerek vardır. Çünkü, Türkiye gibi ülkelerde dışa bağımlı piyasa bunu yap(a)maz. Bu kapsamda tarımsal üretimin büyük bir çoğunluğunu sağlayan aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli köylü-çiftçilerinin kooperatifleşme ile desteklenmesi ve Tarımsal Kitlerin yeniden kurulması gündeme alınmalıdır.
Benzer Haberler
Facebook'ta Biz
YAYIN İLKELERİ
———————-
YURTSEVERLİK.COM sitesi Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumsal barışın korunmasından, insanın en yüce varlık ve emeğin en yüce değer olduğu savından, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, sosyal adaletin hakim kılınması düşüncesinden hareketle yayıncılık yapar. Sınırları bu noktalardan geçen ilkeler çerçevesinde sitede yazılarına yer verilen herkesten aynı sorumluluğu eksiksiz göstermelerini bekler. Dolayısıyla YAYIMLANAN YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU TAMAMEN YAZARLARINA AİTTİR.
İLETİŞİM
———————-
f.sayliman@gmail.com