6 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

PROF.DR. MUSTAFA KAYMAKÇI YAZDI- KOVİD-19 IŞIĞINDA “SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI!” KAVRAMI NEYİN NESİ?

Ana Sayfa » GÜNCEL » PROF.DR. MUSTAFA KAYMAKÇI YAZDI- KOVİD-19 IŞIĞINDA “SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI!” KAVRAMI NEYİN NESİ?

Eklenme : 24.04.2020 - 17:44

PROF.DR. MUSTAFA KAYMAKÇI YAZDI- KOVİD-19 IŞIĞINDA “SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI!” KAVRAMI NEYİN NESİ?

 

 

Britanya   Başbakanı Boris Johnson koronavirüs salgınının ilk günlerinde  bir  terim ortaya atmıştı:

 “Sürü Bağışıklığı”

Buna göre koronavirüs için önlem alınmamalı, topluma yayılması için salgın ,doğal akışına bırakılmalıydı.  Salgın hızla yaygınlaşacak ve doruk noktasına  biran önce ulaşılacak ve daha sonra düzgün bir seyir izledikten sonra inişe geçecekti. Bu süreç içinde toplumda “Sürü Bağışıklığı!” oluşacaktı.Bu bağlamda  yaşlılar, hastalar, zayıflar temizlenecek, ancak ekonomik düzlüğü daha erken çıkılacak ve sistem  en az zarar  alarak kurtulacaktı.

İzin verirseniz önce “Sürü Bağışıklığı” terimini ve daha sonra bu terimin kaynağı konusuna değinelim.

Johnson toplulukları sürü olarak gördüğü için “Herd Immunity” terimini kulLanmış. Oysa ”Herd” sözcüğünün İngilizcede yaygın karşılığı “Sürü” dür ve hayvan toplulukları için uygundur.Bu terimi “Hayvan Yetiştirme Bilimi” uzmanları kullanır.

Bu nedenle Türkçeye çevirisinde karşılığının “Topluluk Bağışıklığı” olması gerekir. Nitekim Türkiye’de bunun farkına varan bilimciler olmuştur.

“Sürü Bağışıklığı” kavramının iki kaynaktan geldiğini düşünmek olası.

Bunlardan birincisi”Sosyal Darvinizm”,ikincisi de”Malthusçuluk”tur.

Sosyal Darvinizm Nereden Geliyor?

Darvinizim bilindiği üzere, doğada bireysel organizmalar arasındaki  rekabette çevreye en uygunların yaşamını sürdüreceği, diğerlerinin  yok olması  idi. Böylelikle  biyolojik evrimsel değişiklik ortaya çıkacaktır.

Sosyal Darvinizm” ise Darvin’in kuramının sosyal alanda uygulanmasıdır.

Sosyal Darvinistler, doğada belli koşullara bağlı olarak  kanıtlanmış bu tezden yola çıkarak; bireyler, gruplar  ya da uluslar arasındaki   rekabetin insan topluluklarında sosyal evrime neden olacağını ileri sürerler. Daha açık deyişle güçlüler kalır, zayıflar gider.  .

Bu sistemde amaç, üstün bireyleri desteklemek ve zayıf bireyleri sistem dışına atmaktır. Ekonomide ise ”Çok Uluslu Şirketler” olarak adlandırılan tekelci şirketlerin çıkarlarının savunulması  ve  desteklenmesine karşın, işçi sınıfının daha geniş deyişle üretenlerin sendika ve diğer toplumsal kuruluşlarının yok edilmesi ve onların özgür bireylerden kullar durumuna dönüştürülmesi şeklinde yorumlanmıştır.

Bu yaklaşımın en uç sonucu da , “Faşizm” ya da “Nazizm”  olarak tarih sahnesine çıkmıştı.

 Malthusçuluk Ne?

Thomas Malthus, 1803’te yayımladığı “Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme” adlı eserinde  besinlerin aritmetik, nüfusun ise geometrik  olarak arttığını iddia etmişti.Bu dengesizliğin  ise salgınlarla, doğal afetlerle  çözüleceğini belirtmişti.

Malthus, toplumsal sefaletin en büyük nedenini  alt sınıflara yüklemiş ve nüfus planlamasının  üst sınıflara değil alt sınıflara uygulanması gerektiği ifade etmişti.

Aslında, Malthus’la birlikte saklanan gerçek,”Sorunun  kaynağı,nüfusun  besinlerden  fazla olması değil, küçük bir azınlığın  besinlerin/malların/gelirlerin büyük çoğunluğuna el koyuyor olması” idi. Örneğin Avrupa Birliği’nde aşırı üretim nedeniyle stok durumuna gelmiş tonlarca süt tozu ve tereyağı hayvan beslenmesinde kullanılmış, hatta süt tankerleriyle tarlalar sulanmıştı.

Gelelim,”Sosyal Darvinizm” ve “Mathusçuluk” akımını yansımalarına.

Başta da değindiğim üzere bu görüşten yola çıkarak Boris Johnson “Sürü Bağışıklığı”  terimini kullanıyordu.

Bizde de bir bilimci(!); “Eğer nüfus artışı böyle devam ederse insanlar ekmek bulamaz. Allah nasıl bir mekanizma ile ayarlamış bunu? İnsanlar belli bir ortalama yaştan fazla yaşayamaz. Bu neyle sağlanır? Allah Bakteri yaratmış.” diyordu.

Yine gazetelerden öğrendiğimize göre,hafta başında İsveç’te sağlık kurumlarının bir iç yazışmasında “Yoğun bakımda sıkışıklık yaşanması durumunda, doktorların 80 yaş üstü yaşlıları bu ünitelere sokmayacağı, 60-70 yaş grubundaki talihsizlerin de birden fazla hastalığı olması durumda keza yoğun bakımdan içeri alınmayacağı” ifade ediliyordu.

Hani İsveç ”insan hakları” konusunda mangalda kül bırakmayan, çevre ve doğayı korumada en duyarlı ülkelerden biri  idi.

Yoksa salgın “Küresel kapitalizm ya da Sermayenin İmparatorluğu” nu da tehdit etmeye başlayınca, bunların beklenmesini yadırgamamak mı gerekecektir?

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları