Önce çok bilinen bir konuyu anımsatarak tarımsal üretimimizi irdeleyelim.
İnsanın önceliği karnını doyurmak değil mi?
Bu kuramın ana sonucu şu; İnsan önce fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarını gidermeye çalışılacaktır. Karnını doyuracak, güvenli bir yerde barınacak, sağlıklı olmak isteyecek ve geleceğe güvenle bakmak isteyecektir.
Eğer insan açsa, çıplaksa, barınacağı bir konutu yoksa, sağlıksızsa, geleceğini karanlık görüyorsa; ilgi görme, başarı, prestij, özgür olma, büyük işler yapma gibi ihtiyaçları güçlü bir şekilde kendini göstermez, belki ortaya bile çıkmaz.
Aç ve çıplak olan, insanda bir süre sonra “ne vatan, ne millet, ne dayanışma, ne sosyal ahlak, ne yurtseverlik…” kalır.
Gelelim gıdalarımızı sağlayan tarımsal üretim ve çiftçilerimizin ana konularına.
Türkiye, yakın dönemlere değin tarımsal üretim açısından kendine yeter ülkeler arasında sayılmaktaydı.
Ancak 1980 yılların başından itibaren neo-liberal politikalardan başka seçeneği düşün(e)meyen Özal ve ardıllarının uygulamalarıyla tarımsal üretim geriletildi. Önce bu doğrultuda medya kullanılarak yalanlar ve aldatmacalarla beyinle yıkandı.
Neydi bu yalanlar ve aldatmacalar?
Tarımda Neo-Liberal Uygulamalar Nasıl Uygulandı?
Özetle; Türkiye çiftçisi ve tarımı zor günler yaşıyor. Çiftçi yoksullaştı, kimileri borçlarını ödeyemez duruma geldiler, topraklarını yabancı bankalara satmaya başladılar. Kentliler de çiftçilerin ucuza kapatılan ürünlerini yüksek fiyatla tüketir oldular.
Türkiye gıda egemenliğini yitirdi ve tarım ürünleri dış alımcısı oldu. Bugün Türkiye, enerji (tahıllar, yağ bitkileri, vb.), protein (hayvansal ve bitkisel protein) ve giyinme (endüstri bitkileri, pamuk deri, yün, vb.) gereksinmesini karşılayan ürünler açısından mutlak ve nüfus başına düşen miktarlar açısından dışa bağımlı.
Kimileri bir miktar artışın olduğunu ileri sürebilir. Ancak asıl karşılaştırmanın nüfus başına olması gerekmiyor mu?
Tarımın Muhteşem Dönüşü Mü?
KOVİD-19 günlerinde birden bire gıda üretimini sağlayan tarım ve çiftçilerimiz toplumun gündemine geldi.
Artık tarım, yalnız kırsal kesimin değil, Türkiye’nin bir sorunu oldu.
Ancak boy gösterenlerin çoğu, Türkiye’nin bu duruma nasıl getirildiğine değinmiyor.
Çözüm yolu için desteklemelerin öne çıkarıldığı görülüyor. Ancak bunun ateşi düşürmek için aspirin kullanmaktan başka bir işe yaramadığını dile getirenler çok az.
Sorun yapısal.
Çözüm yollarını bütünsellik içinde ele alınmalı derim.
1 Mayıs Emek Bayramı’nızı kutluyorum.Bütün dünyada halk egemenliğini temel alan,eşitlikçi bir toplumsal düzeninin, emek ve bilimin ışığında hep birlikte gerçekleştirilebileceğine inanıyor ve diliyorum.
YAYIN İLKELERİ
———————-
YURTSEVERLİK.COM sitesi Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumsal barışın korunmasından, insanın en yüce varlık ve emeğin en yüce değer olduğu savından, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, sosyal adaletin hakim kılınması düşüncesinden hareketle yayıncılık yapar. Sınırları bu noktalardan geçen ilkeler çerçevesinde sitede yazılarına yer verilen herkesten aynı sorumluluğu eksiksiz göstermelerini bekler. Dolayısıyla YAYIMLANAN YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU TAMAMEN YAZARLARINA AİTTİR.
İLETİŞİM
———————-
f.sayliman@gmail.com