29 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SELÇUK İNCESU YAZDI- MİNAREDEN AŞKINI İLAN EDEN ETYEMEZLİ ROMEO

Ana Sayfa » GÜNCEL » SELÇUK İNCESU YAZDI- MİNAREDEN AŞKINI İLAN EDEN ETYEMEZLİ ROMEO

Eklenme : 13.08.2023 - 18:32

SELÇUK İNCESU YAZDI- MİNAREDEN AŞKINI İLAN EDEN ETYEMEZLİ ROMEO

Samatya ile Cerrahpaşa arasına sıkışmış İstanbul’un eski semtlerinden Etyemez Mahallesi’nde, Temmuz ortalarındaki sıcak bir yaz gününde, ağır ve nemli bir hava vardı. Pazar olması nedeniyle evde bulunan erkekler kahvelerini içtikten sonra köşelerine çekilmiş gazetelerini okuyor, sabah mahmurluğunu henüz atmamış hanımlar ise yavaştan günün yemeklerini hazırlamaya başlıyordu.

İstanbul’un fethinden beri çoğunlukla Türklerin yaşadığı mahalle, adını yenilemelerle ayakta kalmayı başaran tekkeden ve bu yerde faaliyet gösteren tarikattan almıştı. Bazı kaynaklar adın Türklerde et yememe geleneğinin bir kanıtı olduğunu belirtirken başkaları buna mistik bir anlam yüklüyorlardı. Mahalledeki ahşap evler İstanbul’u kasıp kavuran eski yangınlardan sonra birkaç kez yeniden yapılmış, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan kentsel dönüşüm dalgasıyla da üç dört katlı küçük apartmanlara dönüşmüştü.

Mahalle dingin pazar sabahı yaşamını sürdürürken çevredeki mescitlerin birinden alışılmamış bir ses gelmeye başladı. Önce sela okunduğunu zanneden çevre sakinleri, evlerinden çıkıp sesin geldiği tarafa doğru yönelince, minareye çıkmış genç bir adamın şerefeden “Türkan seni seviyorum, seninle evlenmek istiyorum,” diye bağırmakta olduğunu duydular. Karşıdaki apartmanlardan birinin penceresini açan Türkan’ın el kol hareketleriyle genci susturmaya çalıştığını görünce durumu anladılar.

Hanımlar neredeyse her gün sokaklarına gelerek Türkan’ın dışarı çıkmasını bekleyen genci tanıyorlardı. Türkan’ın annesi mahalle günlerinde bu gençten yakınmıştı. Eşi, liseyi yeni bitirmekte olan kızını evlendirmeye henüz razı değildi. Ayaküstü Tamer’le konuştuğu anlaşılan Türkan, sert babasını daha fazla kızdırmamak için sessiz kalmayı yeğliyor, annesinin sorularını kaçamak cevaplarla geçiştiriyordu. Annesi kızının bu yakışıklı delikanlıya
yakınlık duyduğunu anlamış, konuyu kocasına açmak için uygun bir ortamın oluşmasını beklemeye başlamıştı.

Küçük minarenin etrafını saran mahallenin ağır erkekleri şerefede hareketsiz durmakta olan Tamer’i aşağıya çağırdılar. Tamer grubun içinde Türkan’ın babası Ali Bey’i görünce bir hamle yaparak elini öpmeye çalıştı. Ali Bey elini kaçırmaya çalışsa da, sonunda komşuların desteğiyle Tamer müstakbel kayınpederinin elini
öpmeyi başardı.

Damat adayı Tamer’in alışılmışın dışındaki girişimi ilk başta yadırgansa da, daha sonra yapılacak geleneksel kız isteme ziyaretine kapıyı açtı. Kısa süre içinde evlenen gençler bir süre İstanbul’da
yaşadıktan sonra, Tamer kendi işini kurmak için ailesini Brüksel’e taşıdı. Açtığı dükkanda Türkiye’den getirttiği deri ceketler ve konfeksiyon ürünlerini satarak ticaret hayatında başarısını kanıtladı.

Liseden beri görüşmediğimiz Tamer ve eşi Türkan’la Brüksel’de yakın dost olduk. Bu hoş öyküyü o sırada öğrendik. Emekli olduktan sonra da birkaç kez İstanbul’da bir arada olduk. Sonra onlar Ege’de bir sahil kasabasına taşındılar. Şimdi, arada bir internet üzerinden haberleşiyoruz.

***

“Etyemezli Romeo” Tamer; okulda da neşeli, güler yüzlü, şakalaşmayı seven bir arkadaş olarak tanınır, bu nedenle “Matrak Tamer” adıyla çağrılırdı. Sonraki yıllarda da lakabına uygun davranışlarını sürdürdü, ününü korudu.
Tamer, eşi Türkan, liseden iki arkadaşımız ve eşleriyle Belçika’nın doğusundaki Ardennes’lerde ev kiralayarak uzun bir hafta sonu tatili geçirdiğimizi hatırlıyorum. Tamer mangalda et pişirme konusundaki ustalığını göstermiş, yerel biraların çokça tüketildiği, sonu gelmeyen okul anılarının anlatıldığı bu nostaljik hafta sonu tatilinden güzel anılarla ayrılmıştık.

Türkan ve Tamer çifti, bir erkek ve ikiz kız çocuklarıyla örnek, uyumlu bir aile oluşturmuşlardı. Tamer’in ticaret hayatındaki başarıları aileye Brüksel’de rahat bir yaşam sürme olanağı sağlıyordu. Tamer’in arkadaş toplantılarındaki şakaları bazen ölçüyü kaçırsa da hoşgörülü Türkan bunları olgunlukla karşılıyordu.

Her ailede olduğu gibi bu mutlu ailede de arada bir ufak tefek tartışmalar, bazı konularda görüş ayrılıkları oluyordu. Tartışmaların başlıca nedenlerinden biri Türkan’ın boş vaktinin önemli bölümünü Brüksel’in şık mağazalarla bezeli pasajlarında geçirme tutkusuydu. Tutumlu bir kişi olan Türkan bu gezintilerde, neredeyse bir müzede dolaşır gibi, güzel eser seyretme arzusunu tatmin ediyor, gereksiz alışverişler yapmadan eli boş eve dönüyordu. İşinden yorgun dönen Tamer, eşinin gezinti anlatımlarını yarım kulakla dinliyordu. Tartışmalar çoğunlukla ailecek yapılan üst baş
alışverişleri sırasında çıkıyordu. Genç kızlık çağına varan ikizlere giysiler almak gerektiğinde Türkan seyir tutkusu ile alışveriş işini birleştiriyor, böylece galerilerde saatlerce sürecek bir aile gezintisi başlıyordu. Tamer ilk başlarda aileyi bildiği mağazalara yöneltmek için bütün iyi niyetiyle grubun içinde yer alıyor, gezinti uzayınca bu sıkıntıdan kurtulmak için kendine göre önlemler buluyordu.

Uzun süredir devam eden alışveriş gezintilerinin birinde Türkan, Tamer’in kaybolduğunu fark etti. Eşini en son yarım saat önce bir kahvede gördüğünü hatırladı. Tamer’in son görüldüğü kahveye gönderilen ikizler eli boş döndü. Bu kez bütün aile çarşıyı topluca aramaya başladı. Sonunda Tamer’i çarşının girişinde bağdaş kurmuş vaziyette, önünde bir örtü, üzerine birkaç bozuk para atılmış, dilenir vaziyette buldular.

Anlattığım gerçek bir olay… Konuyu, isimleri değiştirip öyküleştirerek yazdım, yorumu da okuyucuya bıraktım.

 

Selçuk İncesu-Demirel Kapıyı Çalınca
Emekli Bir Büyükelçiden Yaşanmış Öyküler ve Gezi Yazıları

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları