26 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- TARİHSEL GERÇEKLER IŞIĞINDA UKRAYNALILARIN DİRENİŞİ VE RUSYA’YA KARŞI DUYULAN BÜYÜK NEFRET

Ana Sayfa » DÜNYA » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- TARİHSEL GERÇEKLER IŞIĞINDA UKRAYNALILARIN DİRENİŞİ VE RUSYA’YA KARŞI DUYULAN BÜYÜK NEFRET

Eklenme : 03.07.2022 - 9:18

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- TARİHSEL GERÇEKLER IŞIĞINDA UKRAYNALILARIN DİRENİŞİ VE RUSYA’YA KARŞI DUYULAN BÜYÜK NEFRET

 

 

Ukrayna’daki kanlı savaş ne yazık ki, beşinci ayına girdi. Gün geçmiyor ki, Putin Rusya’sının sadece askeri alanları değil,  kentleri de bombalamayı sürdürmesi yüzünden, neredeyse her gün çoluk çocuk onlarca Ukraynalı sivil yaşamını yitirmesin, kentler harabeye dönmesin!

Hatırlanacağı gibi, 2014 yılında Rusya  Kırım’ı ilhak etmiş,  hemen ardından da,  Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve  Luhansk bölgelerindeki ayrılıkçılara birer “Halk Cumhuriyeti” ilan ettirince, bu bölgede Ukrayna yanlıları ile Rusya yanlıları arasından çatışmalar başlamıştı. Ardından, 2015 şubat ayında Almanya ve Fransa liderlerinin, Rusya ve Ukrayna ile Belarus’un başkenti Minsk’te bir araya gelmeleri ile ateşkes ilan edilmiş ve Ukrayna’nın doğusunda silahsız bir tampon bölge oluşturulması kararlaştırılmıştı.

Ancak çatışmalar durulmadı. Tek taraflı ilan edilen iki “halk cumhuriyeti”nde, Rusya’nın desteğindeki ayrılıkçıların fiili kontrolü devam etti. 2021 sonbaharına gelindiğinde, Ukrayna’nın AB ve NATO ile yakınlaşmasından kaygılanan Putin, Ukrayna sınırına asker yığmaya başlamakla kalmadı; iki “halk cumhuriyeti”nin bağımsızlığını tanıyacağını ve bölgeye  “barış gücü” göndereceğini açıkladı.

 

Pentagon amacına ulaştı…

Yaklaşık bir yıl sonra da, geçen şubat ayının sonunda Putin’in “barış güçleri” Ukrayna’ya girip, ülkeyi işgale başladı. Böylece 2014’de Kırım’ın işgalinden bu yana böyle bir fırsatı bekleyen Pentagon Şahinleri, başlarda sürece müdahale açısından pek de gönüllü olmayan Biden’ı da ikna ederek, Ukrayna’yı, silah ve para ile destekleme kararı aldırtmakla kalmayıp,  Polonya’yı yanlarına alarak, diğer Nato ülkeleri üzerinde baskı kurarak onları da sürece dahil etmeyi başardılar.

Ancak gözlemcilerin çoğunda,  Avrupa’nın güvenliği söz konusu olduğu için, başta Macron olmak üzere, Almanya’nın yeni Şansölyesi Olaf Scholz ve diğer bazı Avrupalı liderlerin Putin nezdinde yapacağı girişimlerle savaşın fazla uzamadan, iki tarafın liderlerinin bir araya getirilerek, ateşkes ve ardından barış görüşmelerine başlanacağı beklentisi hakimdi.

Nitekim, o günlerdeki bu beklenti doğrultusunda, Almanya ve Fransa, Ukrayna’ya silah gönderme konusunda mütereddit kalırken, Pentagon Şahinleri, bir süre önce AB’den ayrılan İngiltere’nin başbakanı Boris Johnson’ı da yanına alarak, Ukrayna’nın eski komedyen başkanı Zelensky’yi cesaretlendirmek suretiyle savaşın sürmesini sağladı.

öylece, bu savaşı fırsata çeviren Pentagon Şahinleri,  çok da uzun olmayan bir süre önce, “Nato’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” diyerek, ülkesinin güvenliği için ABD ile ittifak dışında başka arayışlara girmiş olan  Macron’u ve Rusya ile derin ekonomik ilişkileri olan Almanya’nın taze şansölyesi  Scholz’u, adeta ters köşe ederek, sonunda geçen hafta, Nato’nun Madrid buluşmasında alınan kararlar ile bütün Avrupa’yı saran ağlarını tahkim etmiş oldular.

Ne var ki, Pentagon’un bu uğursuz amacına ulaşmış olmasının ağır bedelini Ukrayna halkı ödemeye devam ediyor.  Bazı gözlemcilere göre, hani bu iki halk,  hem eski Çarlık, hem de Sovyetler Birliği dönemlerinde, yüzyıllardır birlikte yaşadıkları için, derin sosyo-kültürel, hatta akrabalık  bağları olan topluluklardan oluşuyordu! O halde, bu kanlı savaşın sonunda kazanamayacaklarını bildikleri halde, çoluk çocuk onca insan kaybına ve ülkelerinin harabeye dönmesine rağmen, Ukraynalıların sürdürdükleri müthiş direnişlerinin ardındaki nedenler veya esas neden nedir, sorusu epeydir tarafsız gözlemcileri meşgul ediyordu.

 

HOLODOMOR – Ukraynalıların açlığa mahkum edilmesi…

Bu soruya yanıt olabilecek bir yaklaşım, Hong Kong’da yayımlanan AsiaSentinel adlı haber sitesinin, geçen cuma günündeki internet sayfasında Philip Bowring imzalı “Rusya’nın Ukrayna’daki Çirkin Tarihi” başlıklı ilginç bir yazıda ortaya kondu.

Bu yazıda, iki toplum arasında yaşanmış bazı tarihi gerçekliklerden söz edilerek, Ukraynalıların bugünkü direnişlerinin ardında yatanın, Ukraynalıların 1932/33’de yaşadıkları ve Holodomor terimini kullandıkları Büyük Açlık döneminde yaşananlar olabileceğine işaret ediliyor.

Bu süreci iyi anlamak için Ukrayna’nın geçen yüzyılın başlarındaki durumuna bir göz atmak yararlı olur. İlk büyük savaşın sonunda doğru 1917-20  yılları arasında Ukrayna kısa bir süreliğine bağımsız bir devlet haline geldi. Ancak verdiği bağımsızlık mücadelesinde Kızıl Ordu karşısında direnemeyince, Lenin’in “indigenisation/yerlileştirme” siyaseti sayesinde kültürel otonomisini korumasına izin verildi.

Ancak 1924’de Lenin’in ölümü üzerine Sovyetlerin liderliğini ele geçiren Stalin, yarattığı korku iklimi ile on binlerce Ukraynalı entelektüeli  hapse tıkıp, aralarında Ukraynacı olarak bilinen binlercesini de infaz ederek, kültürel otonomi dönemine son verdi.

Ayrıca tarımda kolektivizasyon süreci başlatılınca, zaten çoğunluğu küçük çiftliklerinde kendi ihtiyaçları için üretim yapan köylüler ayaklandı. Ardından devlet bunların çiftliklerine el koyup, onları devlet çiftliklerinde çalışmaya zorladı. Birkaç hayvanı, küçük arazileri olan ve kulaklar (zengin köylüler) olarak adlandırılanlar direnince devlet düşmanı ilan edilip, evlerinden atılıp, sürüldüler.

1932’de, Ukrayna Komünist Partisi kolektif çiftliklerdeki başta tahıl olmak üzere patates vb ürünlerdeki kotaları yükselterek tohumluklarına kadar el koyunca, aç kalan köylülerin köylerini terk etmelerini yasakladı. Kaçabilenlerin büyük bölümü yakalanarak, çıkarılan sabotaj yasası ile ölüm cezalara çarptırıldı. Parti el koyduğu tahıl ve diğer tarım ürünlerini yurtdışına satarken, milyonlarca Ukraynalı açlıkla karşı karşıya kaldı.

Ölüm ve açlık süreci olarak adlandırılan bu dönem, Stalin ve Komünist Parti’nin, toplumu yeni ideoloji çerçevesinde inşa için Ukraynalılara reva gördüğü zulüm ve felaket yılları olarak, nesiller boyu Ukraynalıların bilinçlerindeki yerini korudu.

O dönemde benzer felaket günleri Kazakistan’da da yaşandı. O felaket  yıllarında 33 milyon dolayında nüfusa sahip Ukrayna’da kıtlık ve açlıktan ölenlerin sayısının 2.6-3.9 milyon olduğu tahmin edilerek kayıtlara geçti. Aynı dönemde, Kazakistan’da da, başta Çin olmak üzere komşu ülkelere kaçamayan, kimi tahminlere göre 1.5 milyon, kimilerine göre de 4 milyon Kazak açlık ve kıtlık nedeniyle yaşamını yitirdi.

Stalin’in sanayileşme ve kentleşme programının kurbanı olan o milyonlarca insanın çektiği acıların öyküsü, nesillerden nesillere aktarılarak bugünlere kadar hiç unutulmadı.

Bu gerçeklik karşısında, Putin’in Ukrayna’ya saldırısını mazur göstermek için ortaya attığı, Ukrayna’yı Nazilerden temizleme (de-natzification) söyleminin ciddiyetine inanmak pek de kolay olmasa gerek!

Daha geçen hafta Ukrayna’nın Kremenchuk kentindeki bir alışveriş merkezini hedef alan Rus roket saldırısında onlarca masum sivil katledildi. Bu ve buna benzer saldırılarda binlerce çocuğun da hayatını kaybettiğini düşünürsek, Ukrayna’yı Nazilerden temizleme yalanına kim inanır sorusu devasa biçimde çıkar karşımıza.

Son olarak şunu söyleyerek noktalayalım yazımızı: Kendi ülkesini demirden bir yumrukla yöneten Putin’in aslında doğrudan Nazi yöntemlerini kullandığı, başta bilgi kirliliği olmak üzere her türlü kara propagandayı amacı uğruna sahaya sürdüğü gerçeğini dikkatlice inceleyecek olursak, Hitler’le olan benzerliği ne yazık ki ürküntü veren boyutlardadır.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları