28 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- 2024’E ”MERHABA” DERKEN CARL SAGAN’A KULAK VER: ”SOLUK MAVİ DÜNYA”

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- 2024’E ”MERHABA” DERKEN CARL SAGAN’A KULAK VER: ”SOLUK MAVİ DÜNYA”

Eklenme : 30.12.2023 - 8:45

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- 2024’E ”MERHABA” DERKEN CARL SAGAN’A KULAK VER: ”SOLUK MAVİ DÜNYA”

CARL SAGAN ‘SOLUK MAVİ DÜNYA’

 

Yılın bu son yazısını, Gökbilimci-Fizikçi Carl Sagan’ın gözlemleri üzerinden yazdığı çok sayıda kitabından ikisinde yer alan ve günümüz insanına ders niteliğindeki sözlerine yer vermek istedim.

NASA 1977 yılının ağustos ve eylül aylarında, güneşin uzak dış yörüngelerindeki, Jupiter, Saturn, Uranüs, Neptün gezegenleri ve bunların  toplam 48 adet uydusu çevresindeki manyetik alanları incelemek üzere, iki hafta arayla Voyager 1 ve 2 adı verilen uzay araçlarını gönderdi.

Bir buçuk yıldan uzun süren yolculuk ardından, her iki uzay aracı da dört ay arayla 1979 yılında Jupiter’e en yakın uzaklıkta çalışmaya başladılar. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra  Saturn’e, ardından üç yıl sonra Uranüs’e ve  bir üç yıl sonra da 1989’da Neptun’e en yakın uzaklığa yaklaşan uzay araçları beklenenin ötesinde performans sergileyerek çektikleri fotoğrafları göndermeyi sürdürdüler.

Gök Bilimci Carl Sagan’ın ricası üzerine NASA, 1990 yılında misyonunu tamamladığı için Güneş Sistemi’ni terk etmek üzere olan Voyager 1’in kamerasını son bir kez döndürüp, yaklaşık 6 milyar km uzaklıktan Dünya’nın görüntüsünü çekti.

1980’de yazdığı Kozmos adlı kitabının ardından, bu görüntülerin verdiği ilhamla yazdığı ‘Soluk Mavi Nokta/A Pale Blue Dot’ adını verdiği kitabıyla  Sagan, dünyanın evrendeki yeri üzerinden popüler bilim yoluyla felsefi sorgulamaların derinleşmesini sağladı.

Gelin şimdi Sagan’ın bu kitabında yazdığı pasajlardan birine birlikte kulak verelim.

‘Uzayın derinliklerinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar tekrar bakın. O nokta bizim evimiz. O nokta biziz!

Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor. Tüm sevinçlerimiz ve kederlerimiz, birbirini yalanlayan binlerce din, ideoloji; insanlık tarihi boyunca yaşamış her kahraman ve korkak, her uygarlık kurucusu, yıkıcısı, her kral, her çiftçi, her aşık çift, her anne, her baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kaşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhretli yıldız, her aziz ve günahkar, işte orada yaşadı; yani bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde.

Dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. Bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün….şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. Bu noktanın bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün…anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekli, nefretleri ne kadar da yoğun.

Bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. Halbuki gezegenimiz, çevreyi saran o büyük karanlığın içerisinde yalnız başına dönen bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve derinliğin içerisinde, başka yerden yardıma gelip bizi bizden kurtaracak bir gücün varlığına dair hiçbir ipucu yoktur.

Dünyamız, şu ana kadar yaşam barındırdığı bilinen biricik gezegen. Yani, en azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok…..Bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, minicik dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi anlatabilecek başka bir şey yok. O yüzden bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı, (özgürce, barış içinde) daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği korusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor’.

 

Carl Sagan kimdir?..

Peki; bilim ve teknolojinin eriştiği aşamanın sağladığı olanaklar sayesinde  devasa evrenin derinliklerine gönderilen bir araçtan çekilen görüntüler üzerinden insanlar ve insanlık için büyük bir ders niteliğindeki bu sözleri eden Carl Sagan kimdir?

Hani, “medyatik” bir “bilimci”miz var ya! Depremler üzerinden halkın korku ve kaygılarını, özellikle bir “gazeteci”nin kendisine açtığı alan sayesinde olabildiğince istismar ederek, alanı dışında da fikir beyan etmekte sakınca görmeyen, meslektaşı akademisyenleri aşağılayan,  kendini bilmez, şımarık bir tip! İşte onun, “sahtekar” olarak nitelendirdiği bu Sagan kimdir?

1934 yılında NewYork Brooklyn’de fakir bir yahudi ailesinin çocuğu olarak doğmuş, akademik derecelerini  Chicago Üniversitesi fizik bölümünden almış, ABD’nin sayılı üniversitelerinden Cornell’de profesör olmuş, “dünya dışı akıllı yaşamlar” konusunda bilim dünyasını büyük radyo teleskopları kullanmaya teşvik eden bir bilimci Sagan.

Bilimciliği yanında üretken  bir yazar ve bilim iletişimcisi olan Sagan, ‘popüler bilimsiz akademik bilim sürdürülebilir değildir; akademik bilimsiz popüler bilim ise güvenilir değildir’ sözlerinin eşsiz bir örneği olarak bilime ve topluma ışık tutmuştur.

Bir de Sagan’ın adı, ‘The Demon-Haunted World-Science as a Candle in the Dark’;  dilimizdeki kaşılığı “İblis’in Sıkça Göründüğü Dünya-Karanlıkta Bir Mum Işığı Bilim” olmasına karşın, Tübitak Popüler Bilim Kitapları arasında “Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı” adıyla 1999’da yayımlanan kitabından şu alıntıya da kulak verelim.

‘Bilim, bir bilgi bütününden daha fazlasıdır. Çocuklarımın ya da torunlarımın yaşayacağı Amerika’ya dair bazı önsezilerim var. ABD’nin bir hizmet ve bilgi ekonomisi olduğu; neredeyse tüm kilit imalat endüstrilerinin başka ülkelere kaydığı; müthiş teknolojik güçlerin çok az kişinin elinde olduğu ve kamu yararını temsil eden hiç kimsenin sorunları kavrayamadığı bir Amerika…

İnsanlar kendi gündemlerini belirleme ya da otorite sahiplerini bilgili bir şekilde sorgulama yetilerini kaybettiklerinde; kristallerimize sarılıp gergin bir şekilde burçlarımıza danıştığımızda; eleştirel yetilerimiz düşüşe geçtiğinde; iyi hissettirenle doğru olanı ayırt edemediğimizde; bunu neredeyse hiç fark etmeden batıl inançlara ve karanlığa geri kayarız’.

Otuz yıl önce yazdığı bu kitabında da Sagan; ‘dünyada, olanaklarını yirmi birinci yüzyılın ortaları için en iyi şekilde hazırlamış tek bir ulus yok’ önermesi ardından, ‘ahlaki belirsizlik içermeyen bir uğraş alanı var mı?’ diye soruyor ve devam ederek: ‘başlıca dinlere bir bakalım; Eski Ahit’e göre cinayet işlenmesi yasak; Yahudiler komşularını kendileri gibi sevmeli;  İncil’e göre düşmanlar sevilmeli. Ancak bu anlamlı, güzel öğütlerin verildiği kitapların müritlerinin döktüğü kanı bir düşünün’ diyerek insanları sorgulamaya sevk ediyor.

Tevrat’ın Yeşu ve Sayılar kitaplarında, tüm Kenan ülkesinin atalarına ait olacağı iddiasıyla Eriha dahil her kentte erkek, kadın,  çocuklar ve  ev hayvanlarına değin her canlı varlığın öldürülmesinin kutlandığına değinen Sagan, kutsal kitaplarda bu katliamlara dair en ufak bir pişmanlık ifadesine, ya da tanrısal bir suskunluğa rastlanmadığı gibi; tersine Yeşu’nun “İsrail’in Yüce Tanrısının buyurduğu gibi, soluk alan her şeyi yok ettiği”ni vurguluyor.

Yahudi bir aileden gelen Sagan, bunların yeri geldiğinde söylenmiş sözler olarak değil, Eski Ahit’in başlıca öğütleri olduğunu ifade ederek, Amelekliler örneğindeki soykırımlara, Yeni Ahit’in Saul ve Ester bölümlerinde de, hiçbir vicdani yük ifadesi olmaksızın yer verildiğini hatırlatıyor.

Ancak ne yazık ki; binlerce yıl öncesinin “kutsal kitaplar”ında yer alan bu dehşet verici “öğütler”, ülkesinde “siyaset sihirbazı” olarak tanınan ve altı kez başbakanlık yapmış Netanyahu adlı bir siyasetçinin dilinden dökülmekle kalmadı; Ameleklilere benzettiği Gazzelilere uygulanmaya başladı.

 

Sonuç…

 Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinin bitmesine çok az bir süre kala, küresel çerçevede siyasetçi dünyasına bakıldığında, Sagan’ın, otuz yıl önce ‘Soluk Mavi Dünya’ başlığı altında dile getirdiği düşüncelerini ve ahlaka dair önermelerini kavrayanı var mıdır; tahmin etmek güç ama en azından, başta Netanyahu olmak üzere, otokratlar bir yana, “demokrasi havarisi” geçinen ABD’li siyasetçilerin  anlamadıklarını söylemek yanıltıcı olmasa gerek.

O yüzden, her yeni yıla girerken geleneksel olarak ‘iyi bir yıl’ dilenir ama ben, bunun yerine, Sagan’ın kitabının girişinde torunu Tonio’ya yazdığı ithaf cümlesinden esinlenerek, ‘okuyucularıma iblislerden uzak, ışık dolu yeni yıl’ dilemekle yetinmek istiyorum.

 

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları