18 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- AŞIRI SAĞ YALNIZ ABD’Yİ DEĞİL BATIYI DA TEHDİT EDİYOR

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- AŞIRI SAĞ YALNIZ ABD’Yİ DEĞİL BATIYI DA TEHDİT EDİYOR

Eklenme : 23.01.2021 - 10:12

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- AŞIRI SAĞ YALNIZ ABD’Yİ DEĞİL BATIYI DA TEHDİT EDİYOR

 

 

 

ABD Başkanı Joe Biden görevi teslim alma ve yemin töreninde yaptığı uzun konuşmada; “birlik” vurgusu yaptı ve ülkesini tehdit eden “düşmanı” belirleyerek; açıkça önceki “başkan” Trump’ın, görevi boyunca desteklediği ayrımcılığı işaret etti.

Biden şöyle dedi:

“Bizi bölen güçlerin ne kadar derin ve gerçek olduğunu biliyorum. Tarihimiz, ‘hepimizin eşit yaratıldığı’ temelli Amerikan düşüncesiyle, bizi birbirimize düşüren korku ve ırkçılığın kaba ve çirkin yüzüyle mücadele ile geçtiğine tanıktır.”

Kendisini başkan adayı olmaya zorlayan nedenin, “beyaz ırkçıların” 2017 yılında Charlottesville kentinde yaptıkları gösteride, Trump’ın onları koruyup, desteklemesinin yarattığı dehşet duygusuna işaret etti. Aşırı sağcıların iki hafta önce, Trump’ın işareti doğrultusunda Kongre’yi basmalarının da, bunun devamı olduğunu söyledi. Sözlerine, tarihin derinliklerinde kalmış ayrımcı Konfederasyon bayraklarını taşıyıp, Holocaust sloganları atan bu saldırganların  “yeni teröristler” olduğunu ekledi.

Aslında görev süresi boyunca ırkçılık vurgusunu dilinden düşürmeyen Trump’ın bu çizgisi, aşırı sağ tehdidini yükselmesi nedeniyle, Batı demokrasilerini de ciddi şekilde tehdit eder hale gelmişti. Hatırlanacak olursa, Almanya’dan Yeni Zelanda’ya kadar aşırı sağcıların silahlı saldırıları sonucu birçok insan yaşamını yitirmişti. Bu saldırıların ardındaki en önemli unsur, göçmenlere ve onların ülkelerine gelmelerine ses çıkarmayan liberal iktidarlara karşı yükselen nefretti. Nefretle yüklü bu radikalizmde, Trump’ın kışkırtıcı retoriğinin olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.

Trump’ın birbirlerine çok da güçlü bağlı olmayan solcu grupları şeytanlaştırmasına karşın, ABD’nin 2020 istatistikleri, aşırı sağcı beyaz ırkçıların topluma büyük zarar veren yasadışı eylemlerinin, aşırı solculardan kat kat fazla olduğunu göstermektedir.

Ayrıca ocak ayının ilk haftasında Kongre binasını basan Trumpçı saldırganların bazılarının, FBI örgütünün gözetleme listelerinde olduğu da bir gerçektir. İfadesi alınan 140 saldırganın ancak beşte birinin askerlik yapmış olması da dikkat çekicidir. Biden’ın başkanlık yemin töreninde güvenliği sağlamak üzere getirilen birlikteki askerler arasında, 12 kişinin saldırgan gruplarla ilişkisi olduğu belirlenmiştir.

Benzer şekilde geçen yıl Almanya’da yapılan araştırmada, yeni-Nazi ve ırkçı gruplar üyesi gençlerin güvenlik güçlerine sızdığı anlaşılmıştır.

Nitekim bu nedenle “elit askeri” birlikte yer alan komandoların, aşırı sağ ile bağlantıları ortaya çıkarılınca, bu “elit birlik” dağıtılmıştır.

Bu çerçevede, Alman Parlamentosu savunma komisyonu sorumlusu Eva Högl, aşırı sağcıların bu sızmalarının pek ciddiye alınmadığını söyleyerek,, hükümetini sert biçimde uyarmıştır.

Diğer yandan Avrupalı istihbarat kuruluşlarının, uluslar-ötesi organize aşırı sağ militan gruplar konusunda, ABD’deki benzer kuruluşlardan adli yardım ve bilgi talepleri, Trump hükümeti tarafından ciddiye alınmayarak yanıtsız bırakılmıştır.

 

Kaygı giderek derinleşiyor

 Aşırı sağcıların, silahlı/vurucu güç tipi örgütlenmelerinin yanında, ABD seçimleri sırasında, toplulukları kışkırtmak için yeni bir örgütlenme yöntemini kullandıkları da ortaya çıktı. İnsanları, aşırı ideolojileri etrafında toplamak amacıyla, yalan yanlış haberlerle tahrik eden söylemlerin kullanıldığı bu yöntem, son ABD seçimleri sırasında QAnon adı verilen esrarengiz bir örgüt tarafından kullanıldı.

 

Nedir bu QAnon?

ABD’de milyonlarca kişinin görüşlerini ve oylarını etkilediği düşünülen Trump yanlısı bir grup, geçen temmuz ayında yayınladığı bir videoda, İslam ve Yahudi karşıtı ırkçı söylemlerde bulunmuştu.

Trump, seçim kampanyası sırasında çıktığı bir kanalda kendisini destekleyen bu komplo teoricileri grubuna atıfta bulunarak, onların “ülkelerini seven insanlar olduğunu” dile getirmişti.

BU GRUP TRUMP’IN ŞEYTANA VE ONUN ABD’DEKİ İZLEYİCİLERİNE KARŞI GİZLİ AMA HAYATİ BİR MÜCADELE YÜRÜTTÜĞÜNE, DEVLETİN, MEDYANIN VE İŞ DÜNYASININ İÇERİSİNDE ŞEYTANA TAPAN PEDOFİLLERİN SONUNU GETİRECEĞİNE İNANIYORDU.

Grup aynı zamanda bir gün Hillary Clinton dâhil tüm eski önemli demokrat figürlerin hapse atılacağını ve Amerikan halkının böylece çürümüş kişilerden kurtarılacağını düşünüyor.

Bu grubun siyaset dışında çok daha geniş alanlara yayılan komplo teorileri bulunuyor.

Nümeroloji ve tarihi olaylar üzerinden akıldışı teoriler geliştiren grubun on binleri bulduğu tahmin ediliyor.

2017’de anonim şekilde başlatılan teorilerin izleyici sayısında iseTrump döneminde patlama yaşandı.

Bu çok tehlikeli örgütlenmenin diğer ülkelere de yansıdığına dair bazı göstergelere, Avrupalı bazı aşırı sağcıların protestolarında attıkları ateşli sloganlarda rastlanıyor. Gerçek dışı bilgi ve haberleri izleyen Avrupa NewsGuard adlı firmanın başkanı Anna-SophieHarling’e göre; sosyal medya kurucu ve yöneticisi Amerikan teknoloji şirketlerinin sağladığı olanaklarla, dünyanın her tarafına sınırsız erişim sağlandığı sürece bu akımların önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

Diğer yandan ForeignPolicy web sitesinde yazan HeatherAshby, bu tehlikenin bazı ülkelere has ve onlarla sınırlı bir tehdit olarak algılanmasının yanlış olduğunu, küresel çapta gelişen bir büyük tehdit oluşturduğuna dikkat çekerek şöyle diyor:

“Eğer başta ABD olmak üzere uluslararası toplumlar birleşerek hızlı hareket etmezlerse, bu tehdidi durdurmak kolay olmayabilir.”

 

Peki, ne yapılabilir?

Avrupa’nın aksine ABD’nin ifade özgürlüğü temelli yasaları çerçevesinde, bu tür “nefret söylemini” sansürleme veya suç sayması mümkün olmadığı için, Biden yönetiminin yalan yanlış bilgilerin yayılmasını engellemek için, sosyal medyayı yöneten teknoloji şirketlerini zorlaması gerekecektir.

Diğer taraftan Washington’daki birçok siyaset adamı ve Kongre üyesine göre, yerli terörizmin önlenmesi için, Radikal İslamcı teröristlerin 11 Eylül saldırılarının ardından uygulanan önlemlere benzer tarzda, yukarıdan aşağıya bütüncül bir yaklaşımın sergilenmesi öngörülüyor.

130 dolayındaki insan hakları savunucusu kuruluş ise, yaratılacak “yerli terörizm” kavramının, yeni bir ırkçılık akımını tahrik ederek, bazı marjinal toplulukları hedef almasından kaygı duyulduğunu açıklıyor.

Gerek seçim kampanyası boyunca, gerekse sonuçların belli olmasından bu yana akıldışı, hatta çocukça tavırlar sergilemekten çekinmeyen Trump, taraftarlarını Kongre’yi basmaları için kışkırtmakla, Amerikan siyasi tarihinin daha önce görülmemiş boyutta en büyük skandalına imza attı.

Demokratların çoğunlukta olduğu Kongre’nin Temsilciler Meclisi kanadı da, Trump hakkında, taraftarlarını isyana teşvik suçlaması ile azil kararı aldı. Ancak hem vakit darlığından, hem de, o günlerde seçilmiş Başkan konumunda olan Biden’ın, azil kararının Senato’ya hemen aktarılmasına sıcak bakmamasından ötürü, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi kararı Senato’ya iletmedi.

Nihayet dün basının karşısına çıkan Nancy Pelosi, Trump’ı çok ağır bir biçimde suçlayarak, Temsilciler Meclisi’nde alınan azil kararını en kısa zamanda Senato’ya ileteceğini ve onun bir an evvel Senato’da azil soruşturmasına tabi tutulması gerektiğini söyledi. Bu durumun Başkan Biden’ın “ulusal birlik” arayışına zarar vermesinin söz konusu olmadığının da altını çizdi.

Böylece ABD’nin Trump tarafından içine sürüklendiği karmaşayı en iyi kavrayıp, değerlendiren siyasetçi, Temsilciler Meclisi’nin kıdemli kadın başkanı Nancy Pelosi oldu.

Bu arada başkanlık devir teslim törenine katılmayı reddedip Florida’daki evine dönen Trump’ın, siyasette yeni arayışlar içinde olduğuna dair haberler de gelmeye başladı. Cumhuriyetçiler arasında kendisine karşı zaten mevcut olan tepkinin, Kongre binasının basılmasıyla daha da güçlenmesinden ötürü, Trump’ın 2024 seçimlerine Vatanperver Parti (PatrioticParty) adlı bir parti kurarak katılacağı haberleri de kafaları iyice karıştırdı.

Bu ad altında kurulacak bir partinin, beyaz üstünlüğünü önceleyen ırkçı bir partiden başka bir şey olmayacağı kuşkuları daha da arttı.

Bu yazının son satırlarına gelindiğinde ajanslara düşen bir haber durumu büyük ölçüde açıklığa kavuşturdu. Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi, Senato çoğunluk grubu başkanı Demokrat Chuck Shummer ile anlaşıp, Temsilciler Meclisi’nde alınan azil kararını önümüzdeki pazartesi günü Senato’ya gönderme kararı almıştı.

Şimdi gözler Senato’da!

Trump, görev dönemi içinde hakkında Temsilciler Meclisi’nde iki kez azil kararı alınmış ilk başkan olmanın yanında, eğer Senato sorgulaması sonunda azil kararı onanırsa, Anayasa’ya göre bir daha başkan adayı olamayacak.

Ayrıca, başkanlık öncesinde hakkında açılmış muhtelif davalar nedeniyle çok sayıda dava ile uğraşacak olan Trump için, azil kararlarından sonra, “halkı isyana teşvik” suçu ile ceza davası açılıp açılmayacağını zaman gösterecek.

Böyle bir davanın,  kendi ülkesindeki faşist eğilimliler yanında, dünyanın dört bir yanındaki aşırı sağcı birçok otokrat lider için de ders niteliğinde olacağı kesin görünüyor.

2.Büyük Savaş’tan sonra dünyaya “demokrasi” satma söylemleriyle emperyalizmini doruklara taşırken, girdiği her ülkeyi kan ve gözyaşına boğan ABD, bakalım bu defa kendi demokrasisine kasta teşebbüs edenleri cezalandırıp, dünyaya örnek olabilecek mi?

Pek emin değilim ama olursa, insanlığa az da olsa hayrı dokunur.

 

 

 

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları