26 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN KOPAN TÜRKİYE’NİN AKSİNE, ÜNİVERSİTELERİYLE PARLAYAN ÇİN’DE BİR MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN KOPAN TÜRKİYE’NİN AKSİNE, ÜNİVERSİTELERİYLE PARLAYAN ÇİN’DE BİR MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR

Eklenme : 03.10.2018 - 10:22

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN KOPAN TÜRKİYE’NİN AKSİNE, ÜNİVERSİTELERİYLE PARLAYAN ÇİN’DE BİR MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR

 

 

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Bilim deyince, akla temel bilimler dediğimiz doğa bilimleri gelir.

Yeri gelmişken hatırlatalım; doğa bilimlerinin kraliçesi fizik bilimidir. Diğer iki temel bilim olan kimya ve biyoloji, fizikten türemiştir.

Bilimsel çalışmaların ve yayıncılığının beşiği ise İngiltere’dir. Yani ilk bilimsel faaliyet sonuçları 17.yy’ın ortalarında İngiltere’de çıkan Philosophical Transactions dergisinde yayınlanmıştır.

Görüldüğü gibi henüz ortalıkta bilim (science) sözcüğü yoktur. Çünkü o günlerde bu tür çalışmalar, felsefe olarak nitelendirilmektedir. Çünkü henüz metafizik ve teoloji ağırlığını sürdürmektedir. Bu derin tartışmayı bir başka yazıya bırakarak konumuza dönelim.

Dönerken de konu ile yakından ilgisi nedeniyle geçen yüzyılın önemli düşünürlerinden Alain Touraine’in şu anlamlı saptamasını hatırlamak yararlı olabilir. Touraine Türkiye’ye gelişlerinden birinde verdiği mülakatta, ABD’nin gücüne dair şu saptamada bulunmuştu:

“ABD’nin üstünlüğünün temeli, ne endüstrisi, ne de ordusudur, üniversite ve bilimsel araştırma kurumlarıdır”.

 

 

NATURE DERGİSİ ENDEKSİ

O zaman gelin, dünyanın üst düzey bilim yapılan üniversite ve araştırma kurumlarının hangi ülkelerde yer aldığına birlikte bakalım. Bu konuda bazı merkezlerde birçok sınıflandırma yapılıyor. Bunlardan en önemlisi, İngiltere kökenli dünyanın önde gelen bilim dergisi NATURE’ün her yıl hazırladığı NATURE INDEX.

2017 yılı başından sonuna kadar, dünyanın saygın 82 doğa bilimleri dergisinde yer alan bilimsel makalelere bakılarak yapılan derecelendirmeye göre ilk beş sırayı alan doğa bilimleri araştırma kurumları şöyle:

1.Çin Bilimler Akademisi  (CAS)        1510 puan

2.Harvard Üniversitesi (ABD)             889 puan

3.Max Planck Araş.Kur.(ALMANYA)  735 puan

4.Fransa Ulusal Bilim Mer.((CNRS)    702 puan

5.Stanford Üniversitesi (ABD)             609 puan

Bu ilk 100 üniversitelik listede ABD’den 46 , Çin’den 15, Almanya’dan 7 üniversite ve araştırma kurumu yer almış bulunuyor.

Bu listede Türkiye’den hiçbir üniversite veya araştırma kurumu yok. Ne yazık ki, 400 dünya üniversitesinin yer aldığı büyük listede de hiçbir üniversitemiz bulunmuyor.

Ülke bazında ilk beş ülke şöyle sıralanmış:

 

  1. ABD.               19580 puan
  2. Çin.                  9089 puan
  3. Almanya.         4364 puan
  4. İngiltere.           3609 puan
  5. Japonya.          3053 puan

50 ülkenin yer aldığı bu listede, Türkiye 2016’da 79 puanla 37.sırada yer bulurken, 2017’de 62’ye düşen puanıyla Güney Afrika’nın ardından 39.sırada yer alabilmiş.

Değerli okuyucularımın herbirinin bu iki tabloyu ve ülkemizin çok düşündürücü konumunu kendi perspektifleri içinde değerlendireceklerinden eminim. Bu değerlendirmelere katkı olsun amacıyla ben de değerlendirmemi iki açıdan sunmak isterim.

 

 

BİLİM VE TEKNOLOJİDE ÇİN’İN KONUMU

İlk olarak küresel tablolara bakacak olursak ilk göze çarpan hususun Çin’in konumu olduğunu söylemek mümkündür.

Yaklaşık 50 yıl önce üniversite yıllarımızda bilimde liderlik deyince, öncelikle ABD, ardından İngiltere gelirdi. Almanya ve Japonya’nın adı yanında, Hindistan’ın adını da duyardık. Ancak Çin’in adını bilimsel dergilerde değil de, Mao’nun Kültür Devrimi nedeniyle sol devrimci fraksiyonların bazılarında (ülkemizde aydınlıkçılar diye anılan ve Perinçek’in liderliğini yaptığı) örnek alınması ile duyardık.

Aradan geçen yarım yüzyılda, her alanda her şey ne kadar hızlı değişti. O yılların soğuk savaş döneminde uluslararası denge, emperyalistlerin silah gücü ile kuruluyor, bozuluyor, yeniden kuruluyordu.

Sonunda 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile soğuk savaş dönemi bitti. O yıllara kadar başta ABD olmak üzere Batı’nın üniversite ve araştırma kurumlarında biriken bilimsel bulguların, bilişim teknolojisine aktarılması ile başlayan yeni süreç, 21.yy’ın başlarında bambaşka bir dünya ortaya çıkardı.

20.yy’ın sonlarında Çin, herkesi hayretler içinde bırakan yeni bir siyasi model ile kapılarını yabancı sermayeye açınca, ucuz emekle birlikte önce imalat sanayinde dünya pazarlarını büyük ölçüde eline geçirdi. Oluşan sermaye birikiminin önemli bir bölümünü eğitim ve öğretim sektöründe yatırıma yöneltince, 21.yy’ın başlarından itibaren dünya üniversiteler liginde önce yer bulup, günümüze doğru üst sıralara tırmanmaya başladı.

Yıllardır ABD’nin üniversitelerinde, dershane, kütüphane ve laboratuarlarında, neredeyse yatıp kalkarak çok iyi yetişen Çinli gençler, daha önceleri ABD’de iş bulup çalışırken artık ülkelerine dönmeye başladılar. Çünkü başta üniversiteleri olmak üzere endüstride de kendilerini geliştirip, kazançlarını arttırabilecekleri olanakları kolaylıkla bulabiliyorlardı.

Hele üniversitelerindeki gelişme görenleri hayrete düşürecek düzeye ulaşmıştı. Yukarıdaki listede son iki yıldır 1.sırayı elde eden Çin Bilimler Akademisi’ni ziyaret fırsatı bulan bazı bilimciler, gördüklerine inanamıyorlardı. Bütün bu gelişmeler sonucunda, Çin Bilimler Akademisi ilk sıraya yerleşirken, Çin de ülkeler sıralamasında ABD’nin ardından ikinci sıraya oturdu.

Artık Çin sadece imalat sanayi ürünlerinde değil, yüksek teknoloji ürünlerinde de dünya piyasalarında hakim konuma gelmeye başlamıştı. Bütün bu süreç boyunca bir taraftan büyüme rekorları kırıyor, artan ihracatı ile dünyanın en büyük cari fazla veren ülkesi haline geliyordu.

 

 

TRUMP’IN TİCARET SAVAŞI

Bu süreç içinde ABD, Çin mallarının en büyük pazarı oldu ve Çin ile dış ticaret dengesinde büyük açık vermeye başladı. Bu arada Çin’de üretilen yüksek teknoloji ürünleri de ABD’yi istila etmeye başlayınca, Trump başta Çin olmak üzere bütün ülkelere karşı, görülmemiş ticaret savaşlarını başlattı.

ABD’nin Çin’den çekinmesi, sadece ticari açıdan değil elbette. Çin’in yükselen bilim/teknoloji gücü ile oluşturmak istediği İpek Yolu Projesi ve bütün Afrika’da etkinliğini arttırarak yayma çabası yanında askeri gücünü yükseltmesi, ABD’yi fena halde ürküttü.

İşte bütün dünyada dengeleri değiştiren bu süreçlerin arkasındaki en büyük nedenlerden biri, Çin’in yükselmeye devam edeceği anlaşılan bilim/teknoloji alanındaki gücüdür.

 

 

TÜRKİYE’NİN DURUMU

Ülkemiz üniversitelerinin durumu giderek kötüleşerek, son yıllarda ciddi boyutlarda kaygı verici hale dönüşTÜ.

Aslında 2002 yılında ilk olarak ODTÜ’de başlatılıp sonra Hacettepe, Ankara, Ege, Gazi, Boğaziçi ve İTÜ’de de uygulanan ÖYP (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) ile, adı geçen üniversitelerde araştırma/yayın faaliyetlerinde müthiş bir atılım yapılmıştı. Bunun sonucu olarak başta ODTÜ olmak üzere üniversitelerimizden bazıları uluslararası sıralamalarda iyi noktalarda yer alabiliyorlardı.

Örnek vermek gerekirse bir başka saygın sıralama endeksi olan TIMES HE INDEX’in 2012/14 sıralamalarında ODTÜ, dünyanın ilk 100 üniversitesi arasında, diğer üniversitelerimizden bazıları da izleyen kategorilerde yer alarak hepimizi gururlandırmışlardı. Bu örnek bile, CB Adayı Muharrem İnce’nin kampanyası sırasında, her yıl 10 bin öğrenciyi doktora için yurtdışına gönderme programının sorgulanması için yeter de artar bile.

O gençlerden bazıları ile tanışmıştım. Şevkle çalışmaları sırasında aldıkları sonuçları makaleler haline getirip, dünyanın saygın dergilerinde yayınlandığını görünce, nasıl gururlandıklarını hatırlıyorum.

Çünkü şimdi artık YÖK’ün, 1933’de gelip İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşunda ve sonrasında uzun yıllar çalışmış, fisek.org sitesi tarafından “Unutulmuş Kurtarıcı” sözleriyle anılan Prof.P.Schwartz’ın, ‘’Türkiye negatif seleksiyon ülkesidir.’’ sözlerini kanıtlarcasına aldığı anlamsız bir kararla ÖYP kaldırıldı.

 

 

45 YIL ÖNCESİNDEN BİR ANI

Yazımı benzer bir anımla bitirmek isterim. Yıl 1972; ODTÜ Kimya Mühendisliği’nin, o dönemlerin birçok yabancı üniversitesinde bile bulunmayan zenginlikteki ” Unit Operations/Ünite İşlemleri” laboratuarında mastır tezim ile ilgili kurduğum pilot tesiste deney yapıyordum. Laboratuar ve benim deney yaptığım yer ikinci kattaydı. Koca binada o sırada yalnız olduğum için aşağıda kapı sesini duyunca inip açtım. Bölüm başkanımız, sonradan rektörlük de yapan Hocam Prof. Tarık Somer ve yanında yaşlı bir zat içeri girdiler. Hepsi küçük birer tesise benzeyen çalışmaları gösteren Tarık Hocam’a adını bilmediğim zat döndü ve şöyle dedi:

” Çok büyük bir iş başarmışsınız ama korkarım bir süre sonra sizi paçalarınızdan aşağıya çekeceklerdir.’’

Gençtim. Bu sözlere bir anlam verememiştim. Birkaç gün sonra gelen kişinin İstanbul Üniversitesi Rektörlerinden Prof.Ekrem Şerif Egeli olduğunu öğrendim. Rahmetli Hoca’nın sözlerinin anlamını yıllar sonra anladım ve yazımda aktardığım diğer bilimcilerin sözlerini unutmadığım gibi onun sözleri de hiç aklımdan çıkmadı.

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları