29 Mart 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- İNSANLIK TEHDİT ALTINDA, DOĞA ‘İMDAT’ DİYE BAĞIRIYOR. HAVA SICAKLIĞI HAZİRAN AYINDA SON 140 YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI.

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- İNSANLIK TEHDİT ALTINDA, DOĞA ‘İMDAT’ DİYE BAĞIRIYOR. HAVA SICAKLIĞI HAZİRAN AYINDA SON 140 YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI.

Eklenme : 21.07.2019 - 11:49

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- İNSANLIK TEHDİT ALTINDA, DOĞA ‘İMDAT’ DİYE BAĞIRIYOR. HAVA SICAKLIĞI HAZİRAN AYINDA SON 140 YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI.

İnternette izlediğim popüler bilim sitelerinin en iyilerinden biri olan LIVESCIENCE’da geçtiğimiz perşembe günü dikkat çekici bir haber gördüm. 

Haberde yerküremizde hava sıcaklıklarının kaydedilmeye başlanmasından bu yana, en yüksek haziran ayı sıcaklığının geçtiğimiz ay ölçüldüğü bildiriliyordu.

Bu tesbit ABD Ticaret Bakanlığı Ulusal Okyanus ve Atmosfer İzleme Birimi tarafından yapılmış. Kaydedilen küresel ölçümlere göre haziran ayı ortalama kara ve deniz sıcaklıkları, son 140 yıllık haziran ortalamasının 1 derece üstüne çıkmış.

Sıcaklık kutuplardaki buz dağlarına kadar, yerküremizi adeta bir battaniye gibi sarmış. Önceki yılların belirlemeleri ile birlikte değerlendirildiğinde buzul alanları, Kuzey Kutbu’nda son yirmi yıldır, Antarktika’da ise son dört yıldır ortalamaların altına düşmeyi sürdürmüş. Öyle ki, Antarktika’da 41 yıldır haziran aylarında ölçülen buzul alanlarının, önceki en düşük rakamın görüldüğü 2002 yılının da bir hayli altına düştüğü belirlenmiş.

Bu arada 2019’un başından haziran ayına kadar olan aylık sıcaklıklara bakıldığında benzerlikler saptanmış. Yani haziran ayına kadar olan ortalama sıcaklıklar, 20.yy’ın küresel ortalamalarının yaklaşık 1 derece üstünde gerçekleşmiş.

ABD’nin Pittsburg Üniversitesi’nden Jeoloji ve Çevre Mühendisliği bölümünden Prof.Josef Werne iklim değişikliği kavramını şöyle açıklıyor:

” Bir yıl veya mevsimin sıcak, bir başka yıl veya mevsimin soğuk geçmesi geçici bir anomali olarak kabul edilir. Ancak sıcak veya soğuk havaların peş peşe düzenli hale gelmesi ise iklim değişikliğinin göstergesidir.

Diğer taraftan geçtiğimiz ayın 17’nde, Nature Climate Change popüler bilim sitesinde, S.Power ve  F. Delage adındaki iki bilimcinin bulguları yayınlandı. 

Bu makalede küresel ısınma nedeniyle gündeme gelen iklim değişikliğinin, sera gazları salınımı konusunda ivedilikle tedbir alınmadığı takdirde, önümüzdeki yıllarda ortadan kaldırılması imkansız olmasa bile, mücadele edilmesi güç bir düzeye yükselerek, doğanın ve insanlığın büyük bölümünü tehdit edeceği yönünde öngörülerde bulunuyor.

Bilimcilerin 22 model üzerinden yaptıkları çalışmalara göre eğer önlem alınmazsa 21.yy’ın sonlarına doğru iyice yükselecek ortalama sıcaklıkların, dünyanın yaklaşık % 58’inde, az gelişmiş ülkelerin % 67’inde ve küçük ada ülkelerin % 68’inde yaşamı dayanılmaz boyutlara taşıyacağı anlaşılıyor. 

Bu açıklama ve belirlemeler ışığında yer küremizin 20.yy’ın sonlarından itibaren ciddi bir ‘ iklim değişikliği ‘ sürecine girmiş olduğu, her hangi bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmış görünüyor.

Doğaya ve insana karşı bir büyük tehdit haline gelen bu küresel gerçeklik karşısında ne yapılıyor? 

Gerçekçi gözle bakıldığında bu büyük tehdit konusundaki farkındalığın ancak 20.yy’ın sonlarından itibaren yükselmeye başladığı görülüyor. 

Nitekim BM tarafından 1992’de toplanan ” Yerküre Zirvesi” sırasında ( UNFCCC) BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi üzerinde mutabık kalındı. Ardından 169 ülke Japonya’nın Kyoto kentinde bir araya gelerek söz konusu sözleşmeye ek Kyoto Protokolü adında bir anlaşmayı imzaladılar. Katılımcı ülkelerin uyum çalışmalarını tamamlamaları için verilen sekiz yıl sürenin ardından sözleşmenin yürürlüğe girme tarihi olarak 2005 yılı belirlendi. Protokolde hedef olarak atmosferdeki sera gazlarının 1990’daki düzeye çekilmesi öngörüldü. 

Ancak Kyoto Protolünden beklenen sonuç yeterli düzeyde sağlanamayınca, BM Sözleşmesi çerçevesinde Paris İklim Anlaşması adıyla yeni bir sözleşme hazırlandı ve Nisan 2016’da imzaya açıldı. Kasım 2016 itibariyle anlaşmayı 195 ülkenin imzaladığı bildirildi. 

Ancak daha sonra Trump’ın Ocak 2017’de göreve başlamasının ardından yaptığı ilk işlerden biri ABD’yi anlaşmadan çekmek oldu. 

Bu arada Türkiye ne yaptı? TBMM’inde onaylaması gereken anlaşmayı Meclis’e taşımadı. Bunun için Türkiye’nin yer aldığı gelişmiş ülkeler listesinden çıkarılıp, gelişmekte olan ülkeler grubuna çekilmesini talep etti. Çünkü bu durumda iktidar Yeşil İklim Fonu’ndan para almayı umuyordu.

Doğanın ve insanlığın neredeyse bütün geleceğini tehdit eden bir sürece karşı verilen mücadelenin sonunda hazırlanan protokolü para pazarlığına dönüştürmek neyin nesidir? Üstelik ülkemizin dünyanın gelişmiş 20 ülkesi arasındaki yerini beğenmeyen ve her fırsatta ilk 10 ülke arasına girmek için 2023, 2053 ve 2071 gibi hedefler koyan bir siyasi irade bu duruma niçin düşer? 

Konumuza dönecek olursak, büyük ölçüde 20.yy’ın ikinci yarısında, özellikle batılı sanayileşmiş ülkelerin ağır sorumluluğu yüzünden ortaya çıktığı artık kesin olan iklim değişikliği tehdidinin önce hafifletilmesi, ardından bütünüyle ortadan kaldırılması için küresel işbirliğinin kaçınılmazlığı, üzerinde mutabakata varılmış bir belge niteliğinde.

ABD’nin hangi gerekçe ile olursa olsun Paris Anlaşması’ndan çekilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Nitekim Trump’ın bu “doğaya ihanet ” sayılabilecek kararı başta birçok Avrupalı siyasi lider yanında, Amerika’da konuya kafa yoran kesimlerce ağır bir şekilde eleştiriliyor.

Ancak sadece bu nedenle değil, dünyada ve ülkesinde ortaya çıkan birçok sorun karşısında önceki ABD başkanlarında pek rastlanmayan tavırlar sergilemekten kaçınmayan Trump’ın, iklim değişikliği konusundaki tavrını değiştirip değiştirmeyeceğini ise zaman içinde göreceğiz. 

Bu evrensel anlamda büyük bir ahlaki sorumluluktur.

Sanırım bütün dinlerde ağır suçlar arasında sayılan bu tutumu kendi inancı olan Evangelizm açısından da benzer niteliktedir.

Yazımı okuyucuya bir öneri ile bitirmek istiyorum. Son zamanlarda sosyal medyada dolaşan bir şarkı var. 

Şarkının adı; ‘ What do you want?” ” Ne İstiyorsun?”

Tayland’lı Thaithulee Music Grubu tarafından kompoze edilmiş lirik bir şarkı. Parçada bu soru günümüzün popülist liderlerine soruluyor:

 “Hey liderler ne istiyorsunuz bizden?” 

 ”Biz her birinizden ayrı ayrı barışı, dünyanın pırıltılı olmasını, herkesin gülümsemesini istiyoruz.”

”Çünkü hayat çok kısa.”

”Denemek, daha iyi bir dünya için neden birlikte çabalamıyoruz?” 

Şarkıdaki soruların öncelikle Trump’a sorulduğu hiç tartışma götürmez, sonra sırasıyla Putin, Xi, Kim ve diğer dünya liderlerine.

Peki duyacaklar mı dersiniz?

Son söz: Liderler konusunda hiç umudum olmasa da bunu duyacak olanların varlığına inanıyorum ben.

 

bağlantılı haber bakınız: https://www.yurtseverlik.com/dengesini-bozduklari-kirlettikleri-dunya-simdi-oc-aliyor-new-yorkta-asiri-sicak-nedeniyle-acil-durum-ilan-edildi.html

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları