Çin’de başlayıp neredeyse bütün dünyaya yayılan korona virüsünün ne olup, ne olmadığı artık bir tarafa bırakıldı.
Şu günlerde ülkelerin tepe yöneticileri başta olmak üzere virüsün daha da yaygınlaşmasının önüne nasıl geçilebileceği, ilacının olup olmadığı ve aşısının ne zaman bulunabileceği gibi sorulara yanıtlar aranan bir aşamadayız. Yani öncelikle insanların yaşamlarının nasıl kurtarılacağı kaygısı diğer bütün sorunların önüne geçmiş durumda.
Diğer bir deyişle, krizin hafif hafif hissedilmeye başlandığı ilk günlerde, ABD’nin neo-liberal çevrelerinde, önceliğin ekonominin kurtuluşuna mı; yoksa insanların kurtuluşuna mı verilmesi gerektiği konusunun ciddi ciddi gündeme getirilebilmiş olmasını yorumsuz not ederek devam edelim.
En hafif sözle ilk şaşkınlık eseri denilebilecek bu vahşi yaklaşım yerini insani bakışa çevirince, sürecin büyük kitleler üzerinde oluşturacağı sosyo-ekonomik sorunların, yani gündelik dilde, geçim sorunlarının nasıl aşılacağı, ülke liderliklerini hızlı arayışlara yöneltti.
Çünkü başta kapitalizmin merkezi ABD olmak üzere, batının birçok zengin ülkesinde çok sayıda işyeri ardı ardına kapanmaya başladı. Diğer bazılarının da önümüzdeki günlerde kapanmaktan başka çare bulamayacak olması nedeniyle çok sayıda insanın işini kaybedeceği açıkça anlaşılıyor.
Böylesi bir durumun oluşturacağı sosyo-ekonomik sorunların 1933’de yaşanan Büyük Kriz’den bu yana en derin krize neden olma olasılığı ülke halkları üzerinde büyük bir kaygılar yaratmaya devam ediyor.
Okuyucularımızın bildiği gibi yurtseverlik.com ekibi olarak bizler de, başta GYY Ferhan Şaylıman olmak üzere konuyu çok yakından izlemeye çalışıyor, gelişmeleri anında aktararak sizleri bilgilendirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca youtube üzerinden yaptığımız yayınlarla da, sürecin önemli aşamalarını, uyarılarımızla birlikte okuyucularımızın dikkatlerinize sunuyoruz.
Dünya medyasının başlıca kaynakları yanında, düşünce kuruluşları ve güvenilir danışmanlık firmalarının analizlerine de, yeri geldikçe kendi düşüncelerimiz eşliğinde yazılarımızda yer verip, okuyucularımızın kafasında uçuşan sorulara bilgi kirliliği, korku, panik yaratmadan, kılı kırk yararak yanıtlar arıyoruz. Bu vesileyle ekranlarda, sosyal medyada, youtube kanallarında hiçbir bilimsel dayanağı olmadan uydurulan felaket senaryolarına, komplo teorilerine, analiz adı altında sunulan reyting amaçlı söylemlere karşı dikkatli olmanızı öneriyoruz.
Bu çerçevede şimdiki yazımızda, dünyanın en güvenilir strateji danışmanlık şirketlerinden biri olan çok uluslu McKinsey Danışmanlık Şirketi’nin konu üzerinde derin deneyimlere sahip uzmanlarından oluşturduğu araştırma grubunun son değerlendirmelerinden yararlandık.
Gelinen aşamada, krizin artık kapitalizmin “ milli hasıla “ vb önemli parametrelerinin ötesinde, insanların günlük hayatını nasıl sürdürebilecekleri sorusunda düğümlendiği görüşü, bu değerlendirmelerin en önemli başlığı olmuş durumda.
O nedenle yapılacak ilk işin, krizin olumsuz etkilerinin uzun dönemli olmasının önüne ivedilikle geçilebilmesi için öncelikle siyasi planda akılcı ve hızlı kararlar almak olduğu belirtiliyor. Yani, bir taraftan virüsü baskılamaya çalışırken, eş zamanlı olarak ekonomik şokun süresini kısaltacak önlemlerin alınması en önemli koşul olarak değerlendiriliyor.
Çünkü birçok alanda ekonomik faaliyetlerin tamamen durdurulmasa bile önemli ölçüde azaltılmasının yaratacağı olumsuzluklar hakkında ortaya konabilmiş bütünsel bir analitik tablo henüz yok. Giderek derinleşme olasılığı bir hayli yüksek böylesi bir ekonomik şoka, insanların ve toplumların ne kadar dayanabileceği hakkında, yeterli destekten yoksun tahminlere dayalı, acele ve cılız birçok şey yazılıp, çiziliyor ama bunların çoğunun kafaları karıştırmaktan öte anlamı ne yazık ki, pek yok.
Ancak iki konudaki kesinlik ortada.
İlki; eğer virüsün yaygınlaşması durdurulamazsa, yaşamını kaybedenlerin sayısı çok olacak. Diğeri; artık pandemik hale geldiği kesinleşen bu süreci durdurmak üzere alınan ve alınacak önlemlerin ülke ekonomilerine vereceği tahribat insanların dayanma gücünün sınırlarını aşarsa, ileride yaşanacak zorluk ve acıları öngörebilmek kimse için mümkün olamayacak.
Krizin ABD çalışanları üzerindeki etkileri
Krizin başından bu yana, Çin, İtalya, diğer Avrupa ülkeleri ve ABD’nin virüsü kuşatma adına aldığı önlemlerin, ekonomik faaliyetleri beklenenin ötesinde düşürdüğü görülüyor. Çünkü süreç boyunca insanlar temel ihtiyaçlarını karşılama dışında para harcamak istemiyorlar. Mesela seyahatler yapılmıyor, araba vb dayanıklı mallar satışları sıfır noktasına gelmiş durumda.
Ciddi tahminlere göre zorunlu olmayan tüketici harcamaları daha kötü günler beklentisi ile kriz öncesine göre yarıya düşecek. Korona sürecinde düşüşlerin, geçmişte yaşanmış pandemik zamanlarındaki harcama azalmalarının çok ötesinde olacağı bekleniyor. Bu durumda ulusal milli gelirler, şimdiki tahminlere göre en azından % 10 dolayına düşecek. Modern iktisat tarihi boyunca böylesi inanılmaz bir durum hayal bile edilemezdi.
Durumun en açık ve hızlı göstergeleri, Çin’in ekonomik darboğaza girişinde ve ABD’nin en çok izlenen ekonomik parametrelerinden olan kredi kartlı harcamalardaki aşırı düşüşte görülüyor.
Krizin uzaması halinde, bazı çalışanlar daha önce hiç rastlanmadık ölçüde etkilenecekler. En tipik örnekler olarak “ evlere kapanmanın “ yoğun yaşandığı kentlerdeki taksi şoförleri, kapanan otel ve lokantaların aşçı ve işçileri, uçmayan uçakların personeli vb çalışanlar akla geliyor.
Bir de ABD hane halkının % 25’inin sadece ücretleri ile zar zor geçinenlerden oluştuğu, % 40’ının da beklenmedik bir anda karşılaştıkları sadece 400 $’lık bir harcamayı bile ancak banka kredisi ile ödemekten başka olanağa sahip olmadığı büyük eşitsizlik göz önüne alınırsa, bu krizin on milyonlarca Amerikalı için adeta felaket ( catastrophe) boyutuna varabileceğini tahmin etmek pek de güç olmasa gerek.
Krizin dünya ekonomisi üzerinde beklenen etkileri
Büyük belirsizliklerin söz konusu olduğu bu gibi durumlarda, insanların genellikle takındığı “ sonuçta bu da her zamanki gibi bir grip, geldiği gibi, söner gider “ şeklindeki kolaycı yaklaşımın koronavirüs için en tehlikeli düşünce ve davranış biçimi olduğunu en baştan iyice anlamak gerek. Çünkü virüsün bulaştığı herkes için elbette değil ama, bir grup riskli insan için ölümcül olabileceği son bir ayda birçok ülkede ortaya çıkan sonuçlarla fazlasıyla kanıtlanmış durumda.
Ekonomik etkileri
CoVid-19’un dünya üzerindeki herkesi etkileyecek ekonomik sonuçları iki boyutta ele alınabilir:
A- Virüsün yayılım hızı ve önlemlere halkın katkısı.
B-Yıkıcı ekonomik etkiler ve bunlara karşı oluşturulacak kamu politikaları.
Şimdiye değin ortaya çıkan gelişmelere bakıldığında virüs yayılımı ve önlemlere halkın katılımı açısından üç farkı sonucun ortaya çıktığı görülüyor.
Yıkıcı ekonomik etkiler ve bunlara karşı önlemler açısından bakıldığında ise, üç potansiyel düzey beklemek mümkündür.
Her bir kategorideki üç durumu kombine ederek sürece bakıldığında, gelecek yıl ve sonrası için oluşturulabilecek dokuz ayrı senaryo ortaya çıkıyor. Bunlar da sadeleştirilerek ele alındığında şu önermelere ulaşmak mümkün.
Biraz şans eseri de olsa, Çin’in keskin fakat kısa süreli bir yavaşlamayı takiben kriz öncesi düzeye kısa sürede geri dönmesi beklenmelidir. Her ne kadar 2020’nin 2. çeyreğinde yurtiçi ulusal hasılada keskin bir düşüş beklense de, virüsün orijini Hubei eyaleti hariç Pekin ve Şanghay gibi büyük kentlerde yaşamın normale döndüğünü gösteren izlenimlerin artmakta olduğunu söyleyebiliriz.
Bu senaryoda, 2020 yılında Çin’in büyümesi için üç ay önce ulusal hasılasında % 6 dolayında öngörülen artışın artık kesinlikle mümkün olamayacağı için büyümenin düz bir çizgi izleyeceği anlaşılıyor. Ayrıca Çin ekonomisinin, dünyanın diğer ülkelerindeki gelişmelerden etkilenmemesi halinde 2021 yılında kriz öncesi büyüme eğrisine tekrar dönmesi beklenmelidir.
Bu senaryoda ABD ve Avrupa’da ekonomik faaliyetin iki üç ay durması sürecinde virüsün kontrol altına alınabileceği beklenebilir. Alınacak mali ve parasal önlemlerle ekonomik hasarın bir kısmının giderilmesinden sonra, 2020’nin 2.çeyreğinin sonundan başlayarak geri dönüş mümkün olabilir.
Ancak bir hayli optimistik olan bu senaryoda bile, ülkelerin bazılarında daha önce hiç görülmemiş ama hepsini kapsamak üzere 2020’nin 2.çeyreğinin yurtiçi ulusal hasılalarında keskin düşmeler görülecektir.
Çünkü, gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerin çoğunda, tüketici harcamaları ekonominin 2/3’ünü oluşturmaktadır. Bunun yarısı da tüketicilerin zorunlu olmayan harcamalarından kaynaklanır. İşyerlerinin zorunlu kapanma ( shutdowns ) dönemlerinde izlenen gerçek zaman ( real time data ) verilerine göre, otomobilleri de içeren dayanıklı mallara yapılan harcamalar % 50-70 dolayında azalmaktadır. Ayrıca hava yolu uçuşları ve ulaşımda % 70, restoran, kafe gibi yeme içme ve eğlence sektöründe ise % 50-90 arasında azalmalar meydana gelmektedir.
Bu son derece olumsuz tabloyu hiç olmazsa bir miktar da olsa düzeltmek için genellikle kamu harcamalarının arttırılması yoluna gidilir. Ancak bu önlemler çoğu zaman ya zamanında ortaya çıkmaz, ya da miktar olarak bir hayli geride kalır.
Tahminlere göre ABD ekonomisinin 2020’nin 2.çeyreğinde yıllık bazda % 25-30 dolayında daralması beklenmelidir. Eurozone’daki belli başlı ülkelerde de, alınacak her türlü önleme karşın benzer rakamlarda daralmalar kaçınılmazdır.
2020’nin 2. çeyreğinde yaşanacak bu daralmanın ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için, 2008/9 finans krizi sırasında, 2008’in 4. çeyreğinde yaşanan “ büyük daralma”nın yıllık bazda sadece % 8.4 olduğunu hatırlatmak yardımcı olabilir.
Diğer taraftan 2020’nin 2. çeyreğinde yaşanacak bu daralmanın. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan resesyonları kat kat aştığını söylemek hiç de yanıltıcı olmaz.
Buraya kadar görüldüğü gibi yazı, makale boyutlarını bir hayli aştı.
O yüzden, “ Geleceğin Karanlık Resmi “ başlıklı bölümüyle devam etmek üzere….
YAYIN İLKELERİ
———————-
YURTSEVERLİK.COM sitesi Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumsal barışın korunmasından, insanın en yüce varlık ve emeğin en yüce değer olduğu savından, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden, sosyal adaletin hakim kılınması düşüncesinden hareketle yayıncılık yapar. Sınırları bu noktalardan geçen ilkeler çerçevesinde sitede yazılarına yer verilen herkesten aynı sorumluluğu eksiksiz göstermelerini bekler. Dolayısıyla YAYIMLANAN YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU TAMAMEN YAZARLARINA AİTTİR.
İLETİŞİM
———————-
f.sayliman@gmail.com