20 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- LİSEDE ÖĞRENCİYKEN KENDİSİNDEN 24 YAŞ BÜYÜK EDEBİYAT ÖĞRETMENİ, 7 TORUN SAHİBİ BRİGİTTE’LE EVLENEN MAKRON’U TANIMAK İSTER MİSİNİZ?

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- LİSEDE ÖĞRENCİYKEN KENDİSİNDEN 24 YAŞ BÜYÜK EDEBİYAT ÖĞRETMENİ, 7 TORUN SAHİBİ BRİGİTTE’LE EVLENEN MAKRON’U TANIMAK İSTER MİSİNİZ?

Eklenme : 08.12.2019 - 10:00

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- LİSEDE ÖĞRENCİYKEN KENDİSİNDEN 24 YAŞ BÜYÜK EDEBİYAT ÖĞRETMENİ, 7 TORUN SAHİBİ BRİGİTTE’LE EVLENEN MAKRON’U TANIMAK İSTER MİSİNİZ?

 

MACRON VE FRANSA’DAKİ OLAYLAR

Fransa’da geçen yılki  ‘ Sarı Yelekliler Hareketi ‘ olarak adlandırılan şiddet olaylarının üzerinden bir yıl geçmeden, daha şiddetli yeni olaylar patlak verdi.

1995’den bu yana yaşanmamış düzeye yükselen olaylar ile ilgili haber, ayrıntılı bir şekilde dün sitemizde yer aldı.

Bendeniz bu yazımda, olayların ayrıntılarını tekrar yerine, görev süresinin ortalarına gelmiş olan CB Macron’un, ülkesindeki kalkışmayı önleyip önleyemeyeceğini anlamak için önce onu size tanıtmak istiyorum.

Nedeni de şu: Macron gerek yaşı, gerek özel yaşamı, gerekse siyasete bakışını ortaya koyan davranış ve söylemleri ile alışılmışın dışında ilginç bir siyasetçi.

Hele bu hafta başında Londra’daki NATO zirvesinde Trump ile adeta kapışarak öne çıkma gayreti çok dikkat çekti. O yüzden Macron’u tanımak, bir ölçüde de olsa Fransa’daki şiddeti anlamamız yanında, AB’nin yakın geleceğine ışık tutması açısından da yararlı olabilir.

O zaman gelin, son iki buçuk yıldır Fransa Cumhurbaşkanı olarak dünya siyaset sahnesinde boy gösteren bu genç adam kimdir; birlikte bakalım!

Emmanuel Macron 1977’nin Aralık ayında doğmuş. Yani henüz 42 yaşında. Fransa’da felsefe okumuş, sonra Ecole National d’Administration’da kamu yönetimini bitirmiş. Bir süre kamuda Maliye Müfettişliği yaptıktan sonra Rothschild & Cie’de yatırım bankacısı olarak çalışmış. Bir uluslararası firma satışı işinden kazandığı para ile milyoner olmuş.

24 yaşında Sosyalist Parti’ye katılmış. Eski Başbakan’lardan Michel Rocard’a yakın olmuş. 2010 yılından itibaren eski CB François Hollande’ın yakınında yer almış. 2012’de François Hollande’ın CB’ı olmasıyla birlikte CB’lığı Genel Sekreter Yardımcısı olmuş; Başbakan Manuel Valls hükümetinde Sanayi ve Ekonomi Bakanı olarak görev almış.

Sosyalist Parti’nin sağ kanat mensubu olarak tanınan Macron 2016 yılı Ağustos’unda hükümetten istifa ederek ” En Marche-Yürüyüş ” adı ile bir siyasi hareket başlatmış ve bu hareketi, CB’lığı seçimleri öncesinde “La Republique en Marche/ İlerleyen Cumhuriyet” adlı bir siyasi partiye dönüştürmüş.

2017 Mayıs ayında yapılan CB’lığı seçimlerinin ikinci turunda aşırı sağcı Marine Le Pen’in % 34 oyuna karşı aldığı % 66’lık oyla Fransa 5. Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olmayı başarmış.

Macron’un evliliği de alışılmışın dışında bir hayli ilginç. Lisede öğrenciyken, edebiyat ve drama dersi öğretmeni, kendisinden 24 yaş büyük, 7 torun sahibi evli Brigitte’e “aşık” olmuş. 54 yaşındaki Brigitte eşinden boşanmış ve 30 yaşındaki Macron ile evlenmiş.

” Ne var bunda; Trump ile son eşi Melanie arasında da 24 yaş fark var ” diyerek Macron’un Brigitte ile evliliğini normal karşılayanlar da var. Ve ”Doğurma yaşı çoktan geçmiş kadınla, genç bir adamın evliliğinde tuhaflıklar var, hiç normal değil ” diyenler de!

Bana kalırsa; Macron’un yaşam paradigmasının tipik bir yansıması olarak düşünülebilecek ilginç bir durum.

Macron hakkındaki sözleri burada kapatıp, 2017’den bu yana Fransa CB olarak izlediği çizgiyi anlamaya çalışalım.

The Atlantic haber/yorum sitesinde geçtiğimiz Ağustos ayında yer alan Rachel Donadio’nun, Macron için ilginç yorumlarına kısaca bakalım.

Donadio ” Dünya Yanarken, Macron Kendisini Anlatıyor ” başlıklı makalesinde Macron’un söylemlerinden hareketle, onun zihin dünyası hakkında ilginç ipuçları veriyor.

Macron’un düşünce evrenini ve siyasi yaklaşımlarını kavrayabilmek için bu söylemlerinin bazılarını aktarmak uygun olabilir.

Macron’un her fırsatta tekrarlamaktan hoşlandığı şu sözlerle başlayalım: ” Ben, sıcak ve giderek daha da ısınan dünyada, çok taraflılığı savunan son adamım!”

Biraz megalomanik değil mi? Neyse devam edelim!

” Uluslararası düzen açısından tarihi bir aşamadan geçiyoruz. Avrupa ölçeğinde ise, derin bir temsili demokrasi krizi yaşamaktayız.”

Macron bu krizin sonuçlarını sayarken; iklim değişikliği, göç, teknoloji ve biyoçeşitlilik gibi sorunları başlıklar olarak veriyor ama neoliberal kapitalizmin yarattığı en derin sorun olan ‘ eşitsizlik ‘ konusuna hiç değinmiyor.

Bir başka önemli yaklaşımını da şu sözlerinde bulmak mümkün:

” ABD ve Çin’in oluşturacağı iki kutuplu dünyaya doğru yeni bir küresel düzen oluşuyor. Bu süreç giderek diğer ülkelerin tamamının bağımsızlığını tehdit ediyor. Bu durumda bütün diğer ülkelerin giderek bu iki gücün vasalları haline gelme riski çok yüksek. Avrupa ve Fransa için bu durum kabul edilemez”.

Donadio’nun da dediği gibi, Macron’un her soruya bir yanıtı var ama diğer liderler tarafından ne kadar ciddiye alınıyor; o pek belli değil.

Bu açıdan Trump ile ilişkisi ilginç. Bakın ne demiş bu ilişkiye dair:

” Trump seçim kampanyasında verdiği sözler üzerinde tartışma kabul etmiyor. O yüzden, İran ile geçmişte yapılan nükleer anlaşmasından çekilmekle kalmadı, Paris Çevre Protokolundan da çıktı. Ancak O’nu bu konularda ikna etmek yanında, Suriye sorununda da doğru noktaya çekmek hala mümkün. ”

Gerçekten de, Trump Suriye’den çekileceğini kesin bir dille ifade ettikten sonra fikrini değiştirip bu kararı uygulamada duraksayınca, Macron’a göre bunun nedeni yaptıkları ikili görüşmede kendisinin etkisi olmuş.

Rusya üzerinde de iddialı sözleri var Macron’un!

Rusya’nın, İran ve Suriye üzerinde ikna edilerek Avrupa’ya yakınlaştırılabileceğini söylüyor.

Hatta Kırım’ı işgal etmesi nedeniyle 2014’de G8’den çıkarılan Rusya’nın tekrar davet edilmesini düşündüğünü ifade ediyor. Çünkü Macron’a göre, aslında Rusya Avrupa’nın büyük güçlerinden biri. Ayrıca Rusya, hem yaşlanan, hem de azalan nüfusunu dikkate alarak kendine yeni bir yön tayin etmeli.

Diğer taraftan, Macron’a göre, Soğuk Savaş sonrası Rusya ihtiyaç duyduğu düşmandan mahrum kaldı. Bu nedenle  siber ataklardan vazgeçmesinin zamanı geldi.

Hindistan ve İran için de önerileri var Macron’un!

Hindistan’ın iklim değişikliği ile savaşa destek vermesi yanında yapay zeka konusunda katkı yapmasını istiyor.

İran ise nükleer anlaşma çerçevesinde kalmalı!

Afrika ülkelerinin ekonomik kalkınması önündeki engellerin kaldırılması da Macron’un söylemleri arasında!

Donadio yazısının sonunda şöyle diyor:

” Bütün bu söylemlere bakıldığında Macron’un bir dünya lideri konumunda adeta ” komut ” veriyor gibi konuştuğu gözden kaçmıyor. Aslında tarihi gerçeklikler ışığında, politik ayrıntıları iyi hitabetle dile getirmekten öte fazla bir anlamı da yok sözlerinin. Ama ona göre o hep haklı! Muhatabına her fırsatta en doğruyu bildiğini ve haklı olduğunu hatırlatıyor.”

Şöyle bitiriyor yazısını Donadio: ” Macron bu tavır ve söylemleriyle, bütün dünyaya sanki ‘ dünya yangın yerine dönmüş olabilir, ama kaygılanmayın; ben buradayım!” demek istiyor.

Aynı sitede benzer bir yazı kaleme alan Yasmeen Serhan da;  Macron’un popülaritesinin başaşağı gittiğini vurgulayarak, CB olduğu günlerde verdiği bir demecinde, ülkesini Roma Tanrısı Jüpiter gibi, yani günlük hükümet işlerinin ve kavgaların üstünde kalarak yöneteceğini  söylediğine işaret ediyor.

Bendeniz de elbette yabancı yorumcular kadar olmasa da, geçen yılki Sarı Yelekliler gösterilerinden bu yana Fransa ve Macron ile ilgili haberleri günlük izlemeye çalışıyorum.

Özellikle son bir yıldır izlediğim Macron, yabancı yorumcuların yukarıda aktardığım görüşleri doğrultusunda bir hayli megalomanik ve fırsatçı bir yol izliyor.

Bunun en belirgin örneği, bana göre şimdiye değin haklı bir şekilde AB’nin ” de facto ” lideri rolü taraflarca kabul gören Şansölye Merkel’in görevi bırakacağını açıklamasından sonra, Macron’un zaten bir süredir hazırlandığı AB lideri konumuna gözünü dikmiş olması.

Bu görüntüyü Brexit dolayısıyla İngiltere/AB görüşmeleri sürecinde izlediği yoldan da görmek mümkün.

Ayrıca bizzat yaratmaya çalıştığı fırsatlarla başta Trump olmak üzere Putin, Xi Jinping gibi dünya liderleriyle bir araya gelip, adeta onlara ” ayar ” vermeyi de ihmal etmiyor. Ama söylediklerinin dikkate alındığı da pek söylenemez.

Bunun bir örneği ile, geçen ay Pekin’e yaptığı ziyarette karşılaşıldı. Havaalanındaki karşılama töreninde göndere sadece Fransa bayrağının çekilmiş olduğunu gören Macron’un, AB bayrağının olmamasına öfkelendiği anlaşılmıştı.

Aynen bu hafta içinde NATO’nun kuruluşunun 70. yılında Londra’da bir araya geldiği Trump ile görüşmesinde, Avrupa’ya sahip çıkma görüntüsü ile, ” bundan böyle Avrupa işlerini benimle konuşacaksın ” dercesine takındığı tavrın Trump tarafından alaya alınması da benzer örneklerden biri olsa gerek.

Bir taraftan AB liderliğine gözünü dikip, diğer yandan dünya liderlerine komut verircesine tavır takınan Macron’un, kendisine yakıştırdığı Jüpiter’lik misyonu ile ülkesinde yükselen alevleri söndürüp söndüremeyeceğini yakında göreceğiz.

Öyle görünüyor ki; işi çok güç!

Çünkü sivil itaatsizliğin, kalkışmanın beşiği Fransa’da, kısmen haklı olduğu vergi tarifeleri reformunu bile kabul ettirmesi artık mümkün olmayabilir.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları