27 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- PANDEMİ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, JEOPOLİTİK GERİLİMLER VE GÖÇ DALGASI: KÜRESEL KARGAŞANIN NERESİNDEYİZ?

Ana Sayfa » DÜNYA » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- PANDEMİ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, JEOPOLİTİK GERİLİMLER VE GÖÇ DALGASI: KÜRESEL KARGAŞANIN NERESİNDEYİZ?

Eklenme : 09.07.2023 - 17:07

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- PANDEMİ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, JEOPOLİTİK GERİLİMLER VE GÖÇ DALGASI: KÜRESEL KARGAŞANIN NERESİNDEYİZ?

 

 

2020’den bu yana geçen üç yılda, pandemi, başta ABD ve Çin olmak üzere birçok ülkede, her açıdan ciddi sorunlara neden oldu. İklim değişikliği de, gelişmiş ülkelere beklenmedik bedeller ödetirken, savunmasız fakir ülkeleri de başta insan kayıpları olmak üzere yıkıcı sonuçlara sürükledi.

Diğer yandan, 2014 yılı şubat ayında Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile başlayan jeopolitik gerilimin, 2022’de Ukrayna ile savaşa dönüşmesi, Avrupa’daki enerji krizi yanında, Ukrayna’dan tahıl sevkiyatını engelleyerek, fakir, savunmasız ülkelerde açlık tehlikesini büyüttü.

McKinsey Global Enstitüsü uzmanları, bu etkilerin hepsinin bir arada ortaya çıkmasını misket bombası etkisine sahip depremlere benzetip, dünyanın yeniden şekillenmekte olduğunu ifade ediyor. (i)

 

20.yüzyılın ikinci yarısının üç büyük krizi

Geçen yüzyılın ikinci yarısında, ilki, İkinci Dünya Savaşı, ikincisi, 70’lerdeki ilk petrol krizi, üçüncüsü de 80’lerin sonunda Sovyetlerin dağılması olarak bilinen dönemlerde oluşan enerji, “depremleri” üreten fay hatları boyunca birikenler gibi, küresel  boyutlarda sarsıcı değişimlere neden oldu. Bunların  ilkini 1971’e kadar süren Savaş Sonrası Büyüme; ikincisini 1989’da Sovyetlerin çöküşüyle sona eren Çatışmalar;  üçüncüsünü ise 2019’da çöken Pazar Ekonomileri dönemleri izledi.

Her dönemin ardından, başta enerji olmak üzere, tedarik zincirindeki sorunlar ve enflasyon artışı batılı ülkelerde verimliliğin düşmesine neden oldu. Bunların ardından, her biri yaklaşık yirmi yıl süren yeni parasal düzenlemeler yanında, kaynaklara erişim için çok kutuplu jeopolitik talepler gündeme geldi.

Yazının bu aşamasında gelin şimdi, McKinsey Global Enstitüsü’nün yeni dönemin farkına ilişkin dört ana başlık altında ortaya koyduğu projeksiyonlara birlikte göz atalım.

 

 Yeni dönemin farkı

 Yaşanan üç büyük kriz dönemi ile içinde bulunduğumuz dönem arasındaki en önemli fark, şimdikinin, öncekilere oranla çok yoğunlaşan küresel etkileşim ve geçirgenlik ortamında, üstelik, finansal kaldıraç ve “karbon ayak izi” gibi yeni kısıtlayıcı parametreler çerçevesinde ortaya çıkmış olmasıdır.

Politik açıdan bakıldığında yeni dünya düzenini öncekilerden ayıran en belirgin farkın çok kutupluluğa doğru yöneliş olduğu anlaşılıyor. O durumda da; ekonominin küreselliğini koruyamaması halinde, uluslararası işbirliğinin, ekonomi dışında yeni bir mekanizma ile nasıl yürütülebileceği sorusunun yanıtı henüz verilebilmiş görünmüyor.

Demografik açıdan ise, yıllardır güney yarımküreden kuzeye, doğudan batıya yönelen göç olgusunun, son yıllarda giderek yoğunlaşması, göç yolundaki komşu fakir ülkeler yanında, özellikle batılı gelişmiş ülkelerin kapılarını zorluyor. Göç alan ülkelerin, kendi eşitsizlik sorunlarına eklenecek sosyo-ekonomik ve kültürel sorunlarla nasıl baş edeceği ise bilinmezliğini sürdürüyor.

Sürece enerji kaynakları ve sistemleri açısından bakıldığında da, gerekli yatırımların yakın zamanlara değin yeterli düzeyde yapılmamış olması, jeopolitik kopuşlarla çakışınca, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere küresel anlamda ciddi bir enerji güvenliği sorunu kendini gösteriyor.

Böylece, iklim değişikliğine karşı düşük karbon enerji sistemleri yatırımlarının işletmeye alınması sürecinin uzaması, her türden enerji yatırımlarının toplam küresel talep karşısında yetersiz kalmasına yol açmış bulunuyor. Dolayısıyla şimdilerde, kritik kaynaklara sahip olanlarla olmayanlar arasındaki dinamiğin nasıl şekilleneceği de bir diğer bilinmezlik olmayı sürdürüyor.

Yeni dönemin bir önemli sorunu da, uzun vadeli kredilerle finansallaşan ekonomilerde kaldıraçların ve kredilerin yüklerinin bilançolarda oluşturduğu streslerin neden olduğu kapitalizasyon sorunudur. Bu sorunun derinleşerek hız kazanması, küresel ekonomide, OECD çağından Asya çağına geçişin habercisi olabilir mi? Bu durumda, kritik soru, sürekli yükselmekte olan küresel bilançoların tersine çevrilip çevrilemeyeceğidir.

Her ne kadar kötümser görünse de, dört ana başlık altında ortaya konan bu projeksiyonlar, jeofizik analoji ile,  “sismik kayma”nın sancılarını hisseden ülkeler liderlerinin pozisyon almalarına yardımcı olabilir diyen uzmanlar, geçmişte yaşanan benzer durumlardan ders çıkarılmasını öneriyorlar.

 

Dünya sosyo-ekonomik-politik düzeninin entropisi yükseliyor..

 21.yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna doğru, dünyanın dört büyük stratejik danışmanlık firması arasında ilk sırada gösterilen McKinsey’in küresel durumu ele aldığı raporuna göre, pandemiden bu yana “küresel düzensizlik (disorder) dönemi”ne girildiğini söylemek mümkündür.

Bu durum ‘doğa felsefesi’ terimi ile ifade edilmek istenirse, entropinin yükseldiği anlamına geliyor. Doğa bilimcisi Güngör Gündüz, kargaşa ve  kaos kavramları üzerine yazdığı kitabında, düzensiz büyüyen her şeyin kaos davranışı gösterdiğine işaret ediyor. (ii)

McKinsey uzmanlarının çizdiği tablodaki düzensizliğe Gündüz’ün yaklaşımları ile bakıldığında, dünyanın bir kargaşa dönemi içine yuvarlandığı anlaşılıyor. Bu kaotik yapının giderek, ülkeler arası kuralların belirlenmesiyle, sonunda Gündüz’ün karmaşa (kompleksite) olarak adlandırdığı döneme evrilip evrilemeyeceğini göreceğiz.

 

Çin ve ABD açısından durum nedir?

 Geçen mart ayında Çin lideri Xi Jinping’in Moskova’yı ziyaretinde Rusya Federasyonu başkanı Putin’e söylediği: “Şu anda, son yüz yıldır görmediğimiz değişimlere tanık oluyoruz. Bu değişimleri birlikte yöneteceğiz” sözleri üzerine, Putin’in gülümseyerek “mutabıkım” sözcüğü ile yanıt vermiş olması ilginç olduğu kadar önemli bir anekdottur. (iii)

Aslında Xi’nin,  “yüzyıldır görülmemiş değişiklikler” sözlerini  2017 aralık ayından beri her fırsatta kullanması, dünyanın mevcut halinin, yani  düzensizliğinin, Çin yönetimince kavranıp benimsendiğinin ifadesidir.

Diğer yandan, ABD ve diğer batılı ülke liderlerinin çoğunun, mevcut uluslararası ‘kapitalist kural bazlı düzeni’  bazı eklemelerle korumayı öngörmelerine karşı, Çinli stratejistlerin rejimlerini sürdürülebilir kılarak ihraç etme hedefleri dikkate alındığında, dünyanın sosyo-politik entropisinin daha uzun bir süre yüksek düzeyini koruyacağı anlaşılmaktadır.

 

 Sonuç

 Şimdiki dünya düzeninin iki büyük aktöründen biri olan Çin, soğuk savaş sonrası dönemin ardından ortaya çıkan asimetrik, parçalı, düzensiz bir küresel yapıyı sürdürme peşindeyken, ABD’nin, Çini ve ortaklarını dışarıda bırakacak yeni bir uluslararası simetri üzerinden düzen kurmak istediği görülmektedir.

Bu rekabet, Ukrayna savaşı sürecinde açıkça ortaya çıkmıştır. Çinli stratejistlere göre, ABD bu savaşta, NATO, G7 ülkeleri ve Doğu Asya’daki bazı ülkeler ile kurduğu ortaklıklara benzer bir yapı ile demokrasiler ve otokrasiler arasındaki ayrımı güçlendirmek istemektedir.

Buna karşı, yeni teknolojiler ve demografik kayışların da başat rolü oynadığı düzensizliğin, Batının gerilemesine karşın Doğunun yükselmesini sağlayacak, geri döndürülemez, çok kutuplu bir küresel yapıya dönüşme beklentisi “Xi Jinping Düşüncesi”nin temeli olmuştur.

Yazının sonunda, yine jeofizik bir teriminden yararlanarak, uluslararası ilişkilerdeki ‘tektonik’ tabakaların, öncesinde olmadığı kadar yoğun sismik hareketlere neden olduğu günümüzde, soruların yanıtlardan çok daha fazla olmayı sürdüreceğini ifade etmek yanıltıcı olmayacaktır.

 

  • Bradley, C., , Seong, S. Smit,  “Yeni Çağın Eşiği mi”, McKinsey Insights, October 20,2022.
  • Gündüz, G., “Kargaşa Kaos ve Şekil Oluşumları”, METU PRESS-ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık, Ankara,2002.
  • Leonard, M., “China Is Ready for a World of Disorder”, Foreign Affairs, June 20, 2023.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları