27 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- S-400 GERÇEĞİNE İLİŞKİN DİKKAT ÇEKEN AYRINTILAR

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- S-400 GERÇEĞİNE İLİŞKİN DİKKAT ÇEKEN AYRINTILAR

Eklenme : 26.08.2019 - 7:26

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- S-400 GERÇEĞİNE İLİŞKİN DİKKAT ÇEKEN AYRINTILAR

 

 

S-400 BAĞLAMINDA TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNE FARKLI BİR BAKIŞ

Bu yazımda uluslararası savunma ve güvenlik konularında, dünyanın en eski bağımsız düşünce kuruluşu ( think tank )olan Kraliyet Birleşmiş Servisler Enstitüsü ( RUSI ) uzmanlarından Profesör Peter Roberts’in 15 Ağustos’ta yayınlanan yazısını ana hatlarıyla özetleyip aktarmaya çalışacağım. 

Önce RUSI’yi, ardından bu kuruluşun Askeri Bilimler Bölümü’nün Direktörü Profesör Peter Roberts’i kısaca tanıtmam gerekiyor.

RUSI, Wellington Dükü tarafından 1831’de kurulmuş olup, yaklaşık iki yüz yıldır, savunma ve güvenlik konularında özgür tartışma ortamında geleceği görmeye çalışan uzmanların görüşlerini yansıttığını iddia eden bir kurum.

Son beş yıldır RUSI’nin Askeri Bilimler Direktörlüğünü yapan Prof. Peter Roberts; strateji ve felsefe, modern savaş, askeri doktrin ve analiz, profesyonel askeri eğitim vb gibi konularda araştırmalar yapmakta olup, aynı zamanda Fransa Askeri Akademisi’nde Modern Savaş konusunda misafir öğretim üyesi.

Yazısının başlığının, sadece bir kelimesini değiştirerek bu yazıma başlık yaptım. O da; yazıda ” A Counter Narrative/ Karşı Bakış ” şeklinde ifade edileni, daha iyi anlatabilmek için “Farklı Bakış ” olarak değiştirdim. Çünkü, aslında ” Karşı ” sözcüğüyle anlatılmak istenen, sorunu batı ülkelerinde oluşmuş bakış açısından farklı olarak ele alması.

Yazının özetini aktardığımda, ” farklı mı; karşı mı ” olduğuna okuyucu karar versin istedim.

Bu uzun girişten sonra, söz konusu yazıyı özetlemeye başlayabilirim. Şöyle yazıyor Prof.Roberts:

” Ortalıkta şöyle bir teori var. Başkan Erdoğan, Rus yapımı S-400 sistemini, Türk Ordusunun gücünü arttırmak için değil; kendisini yeni bir darbe girişiminden korumak için satın almış! 

Bu iddia, eş değerde bir başka komplo teorisi ile uyumlu görünüyor. O teori de şu: Türk Başkanı’nı koruyan mevcut hava savunma ağı, ABD tarafından uzaktan komuta ile her an işlevsiz hale getirilebilir. Böylece, Türk Hava Kuvvetlerinin elindeki ABD yapımı savaş uçaklarıyla Erdoğan’a saldırması kolaylaşabilir. 

Her ne olursa olsun; Rus S-400 hava savunma sisteminin satın alınıp, Türkiye’ye sevki, Türk yönetimi için şimdiden önemli sonuçlara neden olmuş durumda. Nitekim Trump’in verdiği ikircikli sinyallere rağmen, Kongre’nin de büyük desteğiyle ABD bu duruma karşı Türkiye’yi F-35 üretim programından çıkarmış bulunuyor.

Diğer taraftan, NATO ile Türkiye arasında bir süredir yaşanan karşılıklı atışmalar da, her ikisi arasında süren uzun dönemli bir anlaşmazlığın uzantısı olsa gerek! Son dönemlerde çoğu zaman pek dikkate alınmasa veya küçümsense de, Türkiye NATO için kilit role sahiptir. Unutulmamalı ki; Türkiye NATO üyeleri arasında ABD ve Almanya’dan sonra en büyük nüfusa sahip olup, Avrupa’nın en büyük askeri gücünü barındıran bir ülkedir.

Her ne kadar, büyüklük belirlemesinde miktar/kalite tartışması önemliyse de; Türk askeri gücü, NATO’daki ortakları tarafından dikkate alınmayıp kolayca kenara atılamaz.

Tarihin gösterdiği gibi, Türkiye coğrafi konumu itibariyle, soğuk savaş döneminde Varşova Paktı’na karşı önemli bir duruş sergilemiş olmakla kalmamış, pek yakın zamandaki olayların sergilediği gibi, Ortadoğu’ya erişimin ana noktası olmuştur. Yani, Marco Polo zamanında olduğunda beri, Avrupa ile Asya arasındaki geçiş yeri olma niteliğini korumaktadır.

Yeni büyük güç savaşımlarının yaşandığı günümüzde, Türkiye’nin bu jeostratejik konumunu inkar etmek çok güçtür. Türkiye, hem Rusya’nın dizginlenmesi açısından NATO için; Avrupa’ya göçü kontrol etmek bakımından AB için önemli olduğu kadar, Çin’i baskı altında tutmak isteyen ABD için de son derece elverişli bir yerdedir. 

Bu durum Türkiye için yeni bir ikilem (dilemma ) değildir. Çünkü bu stratejik konumları nedeniyle Türkler, birbirleriyle rekabet eden güçler arasında dengeyi sağlamak için her zaman, “tabir caizse”, cambaz ipi ( tightrope ) üzerinde yürümeleri gerektiğini öğrenmişlerdir. 

Tarih boyunca, Rusya Karadeniz’in aşağısına inip, boğazları geçerek Akdeniz’e inme fırsatını yakalama peşinde olmuştur. 

Boğaz geçişlerinin yönetim ve kontrolü Montrö anlaşmasıyla Türkiye’ye verilmiştir. Böylece Rusların bölgede yayılmacı hırsları Ankara’nın kontrolü altındadır. Ayrıca Rusya’nın Karadeniz’deki operasyonlarına, NATO’nun karşılık verme isteklerini sınırlandırma yetkisi de Ankara’nındır.

Örnek vermek gerekirse; Rusya’nın Odesa limanını bloke ederek Ukrayna ekonomisini felç etmesinin önüne geçmek isteyen NATO, Türkiye’nin desteği olmadan başarılı olamaz.

Diğer taraftan, yakın geçmişin göçmen krizi sırasında Türkiye vazgeçilemez bir rol oynamıştır. BM İnsan Hakları Gözlemcisine göre, şu anda Türkiye’de 3.6 milyon sığınmacı bulunmaktadır. Türkiye’nin bu kararı, Avrupa’yı bu ağır yükü taşımaktan kurtarmıştır. 

Bütün bu kritik unsurlara karşın, NATO ülkeleri sözcülerinin beyan ve eylemlerine bakıldığında, Türkiye’nin önemini anlamakta genellikle başarısız oldukları görülüyor. Türkiye ve ABD, özellikle Washington’un Suriye Kürtleri ile ilişkisi nedeniyle bir hayli çatışmalı bir süreç yaşadılar. 

Aslında Batı ile Türkiye arasındaki sorunlar, Irak krizi sırasında Türk parlamentosunun, ABD askeri güçlerinin Türkiye üzerinden Irak’a girmesinin reddedildiği günlerde başlamıştı.

Diğer yandan, Avrupa ülkeleri birçok başka sebep yanında, gazetecilere yaklaşımı, güç merkezileştirmesi, yargıya müdahalesi, demokratik ilkeler ve insan hakları vb nedenlerle Başkan Erdoğan’ı eleştirmeyi sürdürüyorlar. Bu ülkelere göre; Türkiye bu gerçekliği ile AB ve uluslararası düzenin beklentilerini karşılamakta başarısız oldu.

Aslında, uluslararası alanda ABD’ye alternatiflerin olmadığı durumlarda bu taktikler etkili olabilirdi. Ancak günümüz koşullarında, Türkiye gibi ülkeler, sahip oldukları pazarlık gücü ile alternatif sergileyen Rusya ve Çin’e yönelebilirler. Süper güçlerin rekabetinin yoğunlaştığı bu dönemlerde, NATO’nun, AB’nin, ABD ve diğerlerinin, Türkiye’ye karşı oluşturdukları davranış kalıplarını değiştirmesi gerekebilir. 

Türklerin sonuçta, S-400’leri işletmeye alıp almamalarından bağımsız olarak, ABD Türkiye’ye F-35’leri vermeyebilir. Ancak Türkiye, diğer NATO ülkelerinin daha olumlu yaklaşımlarına açık olduğunu her fırsatta beyan ettiğine göre; Türkiye’yi içeride tutacak yeni teklifler yapılması gerekir.

Bunlar arasında en başta gelmesi gereken; Türkiye’nin finansal alanda karşılaştığı sorunları aşmasına yardımcı olacak ekonomik desteklerdir. 

Özellikle Başkan Trump’ın, Çin ile girdiği ticari kavgada, ABD’nin Türkiye gibi bir ülke ile ortaklığı, şimdilerde her zamankinden çok değerlidir. Bu nedenle, Türkiye ile askeri ilişkilerde farklılaşan durumdan bağımsız olarak, ABD’nin, Türkiye’nin ekonomisini stabilize etmesine destek olacağını gösterme fırsatını kaçırmaması gerekir. Böyle bir tutum bütün NATO ülkeleri için de yararlı olacaktır.”

Yazımın başında çalıştığı kurumu ve özgeçmişini kısaca aktardığım Prof.Roberts’in, Türkiye’nin ABD ve NATO ülkeleri ile ilişkilerinin son durumuna ilişkin bu önemli yaklaşımını sunmaya çalıştım. Yorumu okuyucuların kendilerine bırakıyorum.

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları