28 Mart 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ULUSLARARASI ARENADA ÇİN’İN BAŞINI AĞRITAN ÜLKE MYANMAR’DA NELER OLUYOR?

Ana Sayfa » Köşe Yazarları » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ULUSLARARASI ARENADA ÇİN’İN BAŞINI AĞRITAN ÜLKE MYANMAR’DA NELER OLUYOR?

Eklenme : 08.03.2021 - 20:57

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ULUSLARARASI ARENADA ÇİN’İN BAŞINI AĞRITAN ÜLKE MYANMAR’DA NELER OLUYOR?

 

1948 yılında Britanya’nın kolonisi olmaktan kurtulup bağımsız hale gelen, ve 2011 yılına kadar askeri güçler tarafından yönetilen Güneydoğu  Asya’nın Burma olarak da bilinen ülkesi Myanmar, şubat başından bu yana,  dünya medyasında baş haberler arasında yer almaya başladı.

Peki neler oluyor bu ülkede?

 

ASKERİ DARBE

Şubat ayının başında ordu, Aung San Suu Kyi başkanlığındaki demokratik seçimler sonucu iktidara gelen hükümete darbe yaptı.

1991 Nobel Barış Ödülü sahibi bayan San Suu Kyi ve Ulusal Demokrasi Ligi adlı partisinin üyesi yüzlerce kişi tutuklandı. Darbecilerin San Suu Kyi’ye yönelttikleri suçlama, yasadışı telsiz kullanması ve ülkenin Doğa Afet Yasası’nı ihlal etmesi gibi inandırıcılıktan uzak, gerçek dışı iddialardı.

Bunun üzerine halk büyük kitleler halinde sokağa döküldü.

2007’de binlerce Budist rahibin, dönemin askeri rejimine karşı ayaklandığı Saffron Devrimi’nden daha büyük çapta sokak gösterileri bütün ülkeye yayıldı. Göstericiler arasında, başta öğrenciler olmak üzere, beyaz yakalı hükümet görevlileri dahil, toplumun geniş kesimleri yer aldı.

Protestocular darbenin derhal sonlandırılarak, tutuklu bulunan  San Suu Kyi ve parti üyelerinin serbest bırakılmalarını talep etmeyi sürdürüyor.

Askeri rejimin toplanma, gösteri yasağı ve sıkıyönetim ilanı eylemcileri durduramadı. Gösterilerin bastırılması için yapılan polis ve asker müdahalesinde gerçek mermi kullanılması nedeniyle yüzlerce göstericinin öldürüldüğü haberleri gelmeye devam ediyor.

 

MYANMAR NASIL BİR ÜLKE?

Asya’nın en fakir ülkelerinden biri olan Myanmar’ın nüfusu yaklaşık 57 milyon ve  adam başı nominal 1245.- $’la dünya ülkeleri arasında 156’ncı, 6700.-  $’lık satın alma paritesi ile de 127’nci sırada geliyor.

Unutmamak gerekir ki, son derece kırılgan ve gelişmemiş ekonomilere sahip Myanmar gibi ülkelerin tamamına yakınının ortak özellikleri arasında, ya iç  savaş geçirmiş olmaları, ya da uzun yıllardır süren etnik sorun kaynaklı mücadelelerden sıyrılamamış olmaları geliyor.

Britanya kolonisi olmaktan kurtulduğu tarihten bu yana Myanmar’ın da temel sorunu,  çoğunluk/azınlık etnik kavgaları, kaynakların ve gücün son derece eşitsiz bir şekilde dağılımı olduğu anlaşılıyor. Ne yazık ki, aradan geçen yetmiş yıldan uzun süredir, ülkenin farklı sorunlarının ana nedeni olan etnik  farklılıklar nedeniyle anlaşmazlıkların giderilemediği, hem etnik gruplar arasında, hem de bu gruplarla hükümet arasında karşılıklı güvenin  hiçbir zaman tesis edilemediği görülüyor.

 

İÇ SAVAŞ

2011’de başlayan kanlı sürece, nihayet 2015 yılında bir araya gelen sekiz grup arasında ulusal çapta bir “ateşkes anlaşması” imzalanarak son verildi.

Fakat Çin sınırındaki büyük etnik gruplar bu anlaşmayı imzalamayı reddetti.

Sonunda San Suu Kyi liderliğindeki Ulusal Demokrasi Ligi kurulmuş olmasına karşın barış süreci durakladı ve  sınırındaki Kachin ve Shan eyaletlerinde şiddet olayları arttı. Böylece 2015 yılındaki ateşkes anlaşmalarını imzalayanlar ile imzalamayanlar arasındaki bölünmüşlük büyüdü; sürece muhalif olanların bir bölümü  Kuzey Dayanışması adı altında bir araya gelip askeri ve siyasi güçlerini birleştirdiler.

 

MYANMAR’IN ÇİN İÇİN TAŞIDIĞI BÜYÜK ÖNEM

Bu süreçte, iki ülke arasındaki 1500 km’lik sınırda, etnik guruplar arasındaki çatışmaları bahane eden Çin, ekonomik ve güvenlik gibi nedenlerle arabuluculuk perdesi altında Myanmar’ın iç işlerine  müdahale etmeye başladı. Hatta ülkenin batısındaki Rakhine (Arakan) eyaletindeki Müslümanlar üzerinde Myanmar Ordusu (Tatmadaw) tarafından yürütülen etnik temizlik saldırılarına sahip çıkarak, Myanmar’a Birleşmiş Milletler ambargolarında kalkan oldu.

Bunun bir nedeni de, Çin’in Rakhine eyaletinde sahip olduğu Kyaukphu limanı, özel ekonomik bölge, demiryolu, boru hattı gibi altyapıları korumaktı. Çünkü bu altyapı sayesinde, Bengal Körfezi’nden gelip Myanmar’dan geçerek, Çin’in Yunnan Eyaleti’ne ulaşan kargo bu eyaletteki üretim merkezleri için yaşamsal öneme sahipti.

ABD/Çin rekabeti kaçınılmaz olarak burada da kendisini gösterdi. Ancak Myanmar’daki reform  sürecini uzunca bir süre destekleyen ABD’nin barış sürecine müdahil olma girişimi, sorunun Myanmar’ın kendi sınırındaki eyaletlerden kaynaklandığı gerekçesiyle Çin tarafından engellendi.

Çin, kendi nüfuz alanı olarak gördüğü ülkeler söz konusu olduğunda, “başka ülkelerin sorunlarına müdahil olmama” ilkesini genellikle kenara koymakta tereddüt etmiyor. Nitekim bu tavrını, Myanmar’ın karşılaştığı sorunların hemen hepsinde, Myanmarlı yöneticileri doğrudan etkileyerek göstermekten çekinmedi. Çin sınırında bulunan ve 2015 ateşkes anlaşmasını imzalamayanlara baskı yaparak onların ülke başkenti Naypyidaw kentinde Birlik kurma diyaloglarına katılmalarını sağladı. Hatta Myanmar’daki diğer grupların bazılarının, alınacak kararlara ABD dahil başka ülkelerden gözlemcilerin de katılması taleplerinin önüne geçerek, süreç üzerindeki hakimiyetini korudu.

Myanmar’ı uzun yıllardır izleyen bazı gözlemcilere göre; ne sıcak savaş, ne de tam barış hali Çin’in çıkarlarına uygun değil.

Pekin için önemli olan husus,  sınırlarındaki savaşın önüne geçerek dengeyi korumak, sınır ticaretini sürdürmek ve ülkesine gelen göçmen akımını kontrol etmektir.

Açıkça söylemek gerekirse, Çin’in  Kuşak ve Yol Projeleri kapsamında büyük yatırım yaptığı Myanmar’daki altyapı ile Hint Okyanusu’nu Çin’e bağlayan diğer stratejik yatırımlarının yer aldığı Rakhine (Arakan) eyaleti dahil, söz konusu alanlarda çatışmaların sona ermesi hayati önemdedir.

Diğer yandan Myanmar’da gerçek ve uzun süreli barış da, Çin’in stratejik planlarına uymaz.

O nedenle merkezi yönetimle, sınır eyaletleri arasındaki her sürtüşme, Pekin’in Naypyidaw üzerindeki etkisini güçlü tutacağı için Çin açısından yararlıdır.

Nitekim Myanmar ordusunun 2017’den bu yana Rakhine (Arakan) eyaletinde yaşayan Müslüman Rohingya’lar üzerinde uyguladığı etnik temizliğe dönüşen kriz, Myanmar dış ilişkilerine müdahale açısından Çin’e önemli bir fırsat sağladı. Hatta yukarıda değinildiği gibi, Çin, Myanmar’ın Rohingya’lar üzerinde soykırım (genocide) boyutuna varan şiddet uygulamalarına karşı BM Güvenlik Konsey’inde yükselen tepkiye tampon olarak Myanmar yönetimini korudu. Böylece başta Rakhine eyaletindeki liman ve diğer yatırımlarını büyütme yanında, ülkedeki siyasi/ekonomik çıkarları için Myanmar hükümetinin daha güçlü  desteğini arkasına almış oldu.

Çin’in bu stratejik devlet politikası sürerken, özel sektör kuruluşları da hükümetlerine desteklerini esirgemediler. Bunlar Myanmar yöneticilerine verdikleri rüşvetlerle ülkenin zengin doğal kaynakları üzerinden yasadışı sınır ticareti ile büyük vurgunlar yapmakla kalmadılar, etnik silahlı organizasyonlara gerektiğinde paralı asker sağlayarak, Kachin ve Shan eyaletlerindeki iç savaşı işlerine geldiği gibi yönettiler.

Ancak bir kısım gözlemciler,  Myanmar’da son darbe ile yönetimi ele geçiren askeri cuntanın Çin için tercih edilir olup olmadığı konusunda farklı görüşler ortaya koyuyorlar. Bazıları cuntanın hızlı bir şekilde yönetimi ele geçirmesine Çin’in göz yummasının zımni destek anlamına geldiğini, hatta gizlice silah yardımı yaptığını ifade edenler bile var.

Öte yandan Çin’in Myanmar’daki büyükelçisi Chen Hai’ın ise, mevcut durumun Çin’in kesinlikle  görmek istediği şey olmadığını, söylediği belirtiliyor. Diğer yandan, Myanmar’da tutuklanan siyasi lider ve aktivistlerin derhal serbest bırakılması için BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararı, Çin’in BM nezdindeki delegasyonunun desteklediği biliniyor. Ayrıca Çin’in devlet yayın organı Global Times’da, Myanmar’da durumun dengelenmesi için uluslararası topluma çağrıda bulunulduğu da gelen bilgiler arasında.

Hatta real politik açısından bakıldığında, Myanmar askeri rejiminin Çin’e karşı, demokratik olarak seçilen hükümetten daha bağımsız hareket edebileceği ileri sürülüyor.  Bu çerçevede, Myanmar’daki Çin etkisini dengelemek için, Myanmar ordusu Tatmadaw’ın Rusya’dan 807 milyon $’lık askeri teçhizat satın almasının dikkat çekici olduğuna değiniyorlar.

Çin açısından bir diğer önemli sorun da, Myanmar’daki etnik Çinliler ile ülkenin kendi etnik grupları arasındaki gerilimin Çin karşıtı nefret eğilimini arttırması. Bu durumun,  Pekin’in Myanmar’daki geniş altyapı yatırımları ve yürüttüğü “joint venture”  projelere akıttığı büyük harcamalara darbe indirmesi kaygılarını arttırdığına da dikkat çekiliyor.

ÇİN DAHA FAZLA MÜDAHALE EDER Mİ?

 

Aslında  Myanmar ordusu Tatmadaw’ın bu darbesi Çin’e çok az bir opsiyon bırakmış görünüyor.

Müdahale etmeli mi, etmemeli mi?

Suskun  kalması halinde, bölgedeki Bengladeş ve Siri Lanka gibi kırılgan ve dengesiz demokratik yapıların olduğu bazı ülkelerin askeri aktörlerinin bu darbeden cesaret alarak kendi hükümetlerine karşı darbe yapmaya kalkışmaları ihtimalinin Çinli yöneticileri ciddi şekilde kaygılandırdığına işaret ediliyor.

Ancak müdahale etmemesi halinde, Çin’in  çevresindeki devletleri parya ülkeler haline getirmekle suçlayan ABD’nin  haklı çıkacağı da kesin bir sonuç olacaktır.  Bunun ise, prestijinin küresel çapta tepelere tırmandığı şu günlerde içine düşeceği böylesi bir psikolojik savaşta, Çin’e itibar kaybettirecektir.

Bekleyip daha sonra müdahale etmesi halinde ise, ne kadar süreceği belli  olmayan bir silahlı çatışmanın tarafı durumuna düşecek olan Çin’in, uluslararası konum ve itibarını ciddi ölçüde sarsılabilecektir. Bu durumda  gerek Sincan bölgesindeki Uygurlar, gerekse Tibetli’ler üzerindeki baskıları nedeniyle zaten uzun süredir dünya kamuoyunun tepkilerini çekmesine paralel yeni bir uluslararası tepki Çin lideri Jinping’i daha da zora sokacaktır.

Bu durumda Çin’den beklenen, başta tutuklanan lider, siyasi mahkumlar ve aktivistlerin serbest bırakılması için Myanmar ordusu Tatmadaw ve darbecilere ihtiyatla yaklaşmasıdır. Böylece taraflar arasında sağlayacağı yumuşama bir diplomatik başarı olarak Xi Jinping’in hanesine olumlu yansıyacaktır.

Sözün özü: 1990’lardan bu yana giderek büyüyen ekonomik ve teknolojik kapasitesi ile dikkatleri üzerine çeken  Çin’in,  küresel çapta “politik lider ülke” konumuyla ABD’ye rakip olacağı dönemlere geldiğini söylemek mümkündür.

Bu konuda başta Xi Jinping olmak üzere Çin Komünist Partisi kadrolarının vereceği sınav, dünyanın bundan sonraki on yıllarının nasıl şekilleneceği üzerinde önemli rol oynayacaktır.

O nedenle Çin’deki gelişmeleri yakından izlemeye devam etmek kaçınılmazdır.

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları