25 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ”ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK” TAN DAĞILMA AŞAMASINA GELEN İNGİLTERE’YE DOĞRU MU?

Ana Sayfa » GÜNCEL » SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ”ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK” TAN DAĞILMA AŞAMASINA GELEN İNGİLTERE’YE DOĞRU MU?

Eklenme : 23.12.2019 - 8:15

SÖNMEZ ÇETİNKAYA YAZDI- ”ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK” TAN DAĞILMA AŞAMASINA GELEN İNGİLTERE’YE DOĞRU MU?

 

 

Bu yazıya ‘ İngiltere ‘ yerine, ‘ Birleşik Krallık ‘ veya ‘ Büyük Britanya ‘ diye başlık atsaydım aslında daha doğru olurdu. Çünkü Atlantik Denizi’ndeki en büyük adalardan biri üzerinde kurulu olan bu ülkenin bizde İngiltere olarak bilinen yaygın adının dışında, söz ettiğim o iki adı daha var.

Bu nedenle meraklı okuyucuların hafızalarını tazelemelerine yardımcı olmak için ülkenin adı ve adları konusunda kısa bir tarihi bilgi vermek uygun olabilir.

Kısa Tarihçe:

‘ İngiltere ‘ kelimesi, Ortaçağ’da bu adaya göç edip yerli Kelt orijinli halk üzerinde hakimiyet kuran ‘ Angles ‘ adındaki German kabilelerinden türemiş. Yani o dönemlerde ‘ Angleslerin  Ülkesi-Englaland ‘ olarak bilinen ülkenin adı, özellikle bizim gibi eski doğu ülkelerinde zaman içinde İngiltere’ye dönüşmüş.

Adanın merkezindeki İngiltere ile güney batısındaki Galler ve kuzeyindeki İskoçya ile birlikte üç ayrı halktan oluşan bu ülke Büyük Britanya olarak adlandırılıyor. Adanın batısındaki daha küçük ada olan İrlanda’nın kuzeyinde yer alan Kuzey İrlanda ile birlikte de Birleşik Krallık (UK) adını alıyor.

Birleşik Krallık, İngiltere’nin başkenti Londra’daki, seçilmiş milletvekillerinden oluşan Avam Kamarası yanında, Kraliçe tarafından  asalet unvanı verilenler arasından atanan Lordlar Kamarası’ndan oluşan parlamento tarafından meşruti demokratik rejimle yönetiliyor.

Koloniler ve Sömürgecilik :

15.yy’ın sonlarında Portekiz ve İspanyol denizcilerin başlattığı keşiflerin büyüttüğü dünya ticareti önce Hollanda’lıların, ardından da İngilizlerin hakimiyetine geçti.

Kolonyalizm ile yoğunlaşan sömürgecilik sayesinde Sanayi Devrimini de gerçekleştiren İngiltere, ” üzerinde güneş batmayan imparatorluk ” sözcükleriyle anlatılan, dünyanın en büyük iktisadi ve siyasi gücü haline geldi.

Öyle ki; dünyada çıkan her siyasi çapraşık sorunun hem yaratıcısı, hem de çözücüsü, adeta mitolojideki ‘Zeus/Jüpiter’ gibi baş edilmesi olanaksız bir büyük güç atfedilmiş o dönemlerde İngiltere’ye!

Ne zamana kadar? ;

20.yy’ın başlarındaki ilk dünya savaşında yenilip perişan olan Almanya’da, yüzyılın ortalarına doğru siyasete el koyan Hitler’e kadar! Niçin? Hatırlayalım!

Almanya’nın ilk savaşta uğradığı büyük itibar kaybını geri kazanmak için, Hitler’in demokrasinin zafiyetlerini ve uluslararası sistemi istismar ederek ülkenin başına geldiğini biliyoruz.

Ardından ülkesinin savaş gücünü kısa sürede dünyanın en büyüklerinden biri haline getirerek, emperyal güç arayışıyla planlayıp başlattığı ikinci dünya savaşı’nın ortalarına doğru İngiltere’yi büyük çaplı bombardımanlarla  yıpratıp işgal etmenin eşiğine geldiğini de biliyoruz.

İşte o aşamadır ki; İngiltere’nin nerdeyse Hitler’e teslim bayrağı çekmek üzere olduğu zamanda, Anglo-Sakson kökenli ABD, savaşa müdahil olarak İngiltere’nin Hitler’in eline geçmesinin önüne geçmiştir geçmesine ama, İngiltere’nin ” dünya siyasetine nizam veren ” mitolojik imajını da büyük ölçüde zafiyete uğratmıştır.

Yani 2.Dünya Savaşının, ” Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluğun ” geri dönülemez biçimde sonunu getirdiği söylenebilir.

Soğuk Savaş Dönemi :

Böylece batının iktisadi ve askeri güç merkezi Washington’a kayarken, doğuda da Rusya’nın öncülüğünde ikinci bir güç merkezi oluştu.

Artık dünya, bu iki güç odağının çıkarları doğrultusunda bir ‘ soğuk savaş ‘ dönemine girdi. Dünyanın birçok yerindeki çatışmalar bu iki gücün doğrudan karşı karşıya gelmesi yerine, onların güdümündeki halk veya toplulukların vekalet savaşlarına dönüştü.

İki büyük savaş sonunda kendini dayatan bu yeni uluslararası düzende, İngiltere giderek sömürgeleri üzerindeki kontrolunu kaybederek, başta kıta Hindistanı olmak üzere, sömürgelerin çoğunun bağımsızlık taleplerini kabul etmek durumunda kaldı.

Böylece 1967 yılı sonuna kadar 20’den fazla sayıda sömürge ülkesi bağımsızlığını elde etti.

Savaş öncesi dönemin en büyük ticari hammadde kaynağı kıta Hindistan’ını kaybetmenin ardından, savaşın yıkımlarını onarmak ve ekonomisini yoluna koymak için, başta ABD’den olmak üzere birçok ülkeden, üstelik kendi parası üzerinden değil, yabancı paralar üzerinden milyarlarca sterlinlik borç almak zorunda kaldı.

AET ( AB ) Üyelik Süreci :

Bu süreç içinde önce İşçi Partisi hükümeti, ardından 1960’ların ortasına kadar Muhafazakar Parti hükümetlerince yönetilirken, zamanın Avrupa Ekonomik Topluluğu-AET’ye 1961 yılında ilk üyelik başvurusunda bulundu.

Nedeni dönemin başbakanı muhafazakar Harold Macmillan’ın, Almanya ve Fransa’nın AET sayesinde ulaştığı yüksek iktisadi kalkınma hızı karşısında onların gerisinde kalma kaygısıydı. Ancak bu başvuru dönemin Fransa Cumhurbaşkanı DeGaulle tarafından veto edildi.

İkinci başvuru için 1967’de iktidarda bulunan İşçi Partili Başbakan Harold Wilson tarafından bir deneme daha yapıldı ancak o da sonuçsuz kaldı.

Nihayet 1968’de DeGaulle’ün yerine Fransa Cumhurbaşkanı olan Pompidou Fransa’nın vetosunu geri çekerek, İngiltere’ye üyelik yolunu açmış oldu.

Sonuçta beş yıl süren müzakereleri takiben İngiltere bir muhafazakar hükümet döneminde 1973 yılında AET’ye üye olabildi. Bu defa da İşçi Partisi lideri karşı çıkınca 1975 yılında, AET için yapılan referandumdan büyük bir farkla katılım kararı çıktı.

İngiltere’nin gerek AET döneminde, gerekse AB dönemindeki ortaklığının hiçbir zaman diğer üye ülkelerle uyum içinde geçmediği söylenebilir. Nitekim AB ülkelerinin çoğunun geçtiği Para Birliği ve Schengen Sistemlerine dahil olmayı reddeden İngiltere’nin kendisini, sanki birgün ayrılacakmış gibi konumlandırdığını söylemek yanlış olmaz.

Bazı İngiliz yorumculara göre, mazisinden gelen

‘ superiority ‘ üstünlük kompleksini tatmin edecek bir lider ülke konumu arayışına Almanya ve Fransa’nın bir türlü izin vermemiş olması İngiltere’yi uzak durmaya sevkeden önemli etkenler arasındadır.

Brexit Süreci :

Nitekim sonuçta üyeliğinin başladığı tarihten yaklaşık 40 yıl sonra Haziran 2016’da yapılan bir referandum ile az bir oy farkıyla birlikten ayrılma kararı alındı.

Ancak AB ile yapılan ayrılma müzakereleri üç yıldan fazla sürmesine karşın bir türlü bitirilemeyince, bilindiği gibi bu ayın 12’sinde yeniden genel seçimlere gidildi. Seçim sonuçlarına göre ayrılma yanlısı Muhafazakar Parti diğer bazı küçük partilerin de desteğiyle parlamentoda önemli bir farkla çoğunluk sağlamayı başardı.

Şimdi artık AB ile yapılacak ayrılma müzakereleri süreci başlayacaktır. Yani ayrılığın, dostça bir anlaşma ile mi, yoksa anlaşmasız mı olacağı merak edilen hususların başında geliyor.

Süreci izleyen birçok yorumcuya göre sancısız bir anlaşma beklenmemeli. Çünkü, şimdiye değin son üç yıldır anlaşmayı kilitleyen en önemli unsur olarak ortaya çıkan ve ‘ backstop ‘ adı verilen Kuzey İrlanda ile İrlanda arasındaki sınır sorunu konusunda taraflar arasında hala ortak bir zeminin bulunmamış olması anlaşma ile ayrılmayı güçleştirmekte.

Diğer taraftan seçim sonuçlarının ilginç ihtimalleri de ortaya koyduğu anlaşılıyor.

Bunlardan biri, Kuzey İrlanda’da şimdiye kadar olduğunun aksine Birleşik Krallıkta kalmayı isteyen partinin azınlıkta kalması. Yani İngiltere’den ayrılıp İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmek isteyenler çoğunluğu teşkil ediyor.

Diğeri ise, AB yanlısı İskoçya Ulusal Partisi’nin diğer partilerden açık ara önde oy almış olması. Bu durumda İskoçların İngiltere’den ayrılmak için yeniden referanduma gitme talebinde bulunmaları beklenebilir. Her ne kadar Başbakan Johnson seçimin hemen ertesinde bu konuda izin vermeyeceğini ifade etmiş olsa da, orta vadede bu talebe kayıtsız kalamayacağına vurgu yapılmakta.

Bu durumda öyle görünüyor ki, seçimi açık ara kazanmış da olsa Muhafazakar Başbakan Johnson’ın işi hiç de kolay olmayacağını söylemek mümkün.

Bu durumda, yazının başlığındaki sorunun yanıtının ‘ evet ‘ olma ihtimali giderek artıyor gibi görünse de;  dünyaca ünlü İngiliz siyasetinin süreci nereye taşıyacağını görmek için, yine de gelişmeleri beklemek en doğrusu olur herhalde!

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları