20 Nisan 2024 - Hoş geldiniz

TARGEV BAŞKANI SAMİ DOĞAN YAZDI- KURAKLIK TARIMI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Ana Sayfa » GÜNCEL » TARGEV BAŞKANI SAMİ DOĞAN YAZDI- KURAKLIK TARIMI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Eklenme : 16.12.2020 - 12:55

TARGEV BAŞKANI SAMİ DOĞAN YAZDI- KURAKLIK TARIMI OLUMSUZ ETKİLİYOR

 

TARGEV (TARIMSAL GELİŞME, EĞİTİM VE SOSYAL DAYANIŞMA VAKFI)

 

KURAKLIK TARIMI OLUMSUZ ETKİLİYOR

 

Anadolu kuraklığın pençesinde, yağışlar ya çok az, ya da yok. Yağış bekleyen çiftçilerimiz güzlük ekimlerini yapamadı. Bu nedenle özellikle Türk insanının beslenmesinde en başta gelen ekmeğin ham maddesi olan  buğday ekimi Anadolu’nun büyük bölümünde ya yapılamadı ya da çok gecikti.

Kamu kurumlarının verdiği bilgilere göre içme suyu amaçlı kullanılan barajlardaki su seviyelerinin kritik noktanın altına düşmesi nedeniyle özellikle ülkemizin büyük şehirlerinde  içme suyu sorununun yaşanacağı kaçınılmazdır.

Küresel ısınma sonucu yaşanan  iklim değişikliği günümüzde küresel sorunların en başında gelmektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin öncelikle su kaynakları, meteoroloji karakterli afetler, tarım ve gıda güvenliği, halk sağlığı, kara ve deniz ekosistemleri üzerinde olacağı öngörülmektedir. Küresel ısınma gerçeğini önceleyen gelişmiş ülkeler  iklim değişikliğinin önlenmesi için başta emisyon azaltımı olmak üzere  çeşitli önlemleri alırken, iklim değişikliğinin etkilerine uyumlu çevre ve tarım politikaları hazırlamaktadırlar.

2019/2020 üretim döneminde Yağışların yetersizliği nedeniyle özellikle Ege ve Marmara Bölgesindeki  zeytin bahçeleri kuraklıktan önemli oranda zarar görerek ağaçların dallarında kalarak  kavruldu.

21.YÜZYILDA DÜNYA’NIN GÜNDEMİ ;

1 – İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

2 – SU

3 – ENERJİ

4 – GIDA  , olacaktır.

Bütün Dünya ülkeleri bu 4 ana başlıkta belirtilen sorunların çözümüyle uğraşacak, hatta bu yüzden savaşlar bile çıkacaktır.

Ülke olarak bizimde bu konularda acilen çözümler üretmemiz ve kalıcı politikalar oluşturmamız gerekmektedir.

Bugün yaşanan kuraklıkla ilgili önlemler ve kalıcı politikalar bir an önce hayata geçirilmelidir.

DÜNYA’DA SUYA İLİŞKİN BAZI BİLGİLER

Atmosferde bulunan su miktarı yaklaşık olarak 13 bin km3‘dür. Yüzey tatlı sularının en çok bulunduğu yerler 90 bin km3 ile göllerdir. Bu miktar nehirlerin 40 katı, sulak alanların ise 7 katıdır. Dünya’da içme suyunun %25-40’lık bölümünü ise yer altı suları sağlamaktadır.

Bu veriler doğrultusunda, insanoğlunun gereksinimleri doğrultusunda kullanabileceği tatlı su kaynaklarının son derece sınırlı olduğu görülmektedir.

Dünya’da 1.4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksundur. 2.3 milyar insan sağlıklı suya hasrettir. Dünya’da kişi başına düşen su miktarı 800 m3‘tür. 2025 Yılından itibaren 3 milyon’dan fazla insanın su kıtlığı ile karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir.

ÜLKEMİZDE SUYA İLİŞKİN BİLGİLER

Ülkemizde yıllık ortalama yağış m3‘ye 643 mm (DSİ), bu da 501 milyar m3(DSİ) suya karşılık gelmektedir.

501 milyar m3 suyun ;

  • 274 Milyar m3‘ü, toprak, bitki ve su yüzeylerinden buharlaşarak geri atmosfere dönmekte,
  • 69 Milyar m3‘lük kısmı yeraltı suyunu beslemekte,
  • 158 Milyar m3‘lük kısmı ise yüzey akışı ile nehirleri ve gölleri beslemekte, denizlere gitmektedir.

Yeraltı suyunu besleyen 69 milyar m3 lük suyunun 28 milyar m3‘ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmaktadır. Ayrıca komşu ülkelerden yurdumuza yılda ortalama 7 milyar m3 su gelmektedir. Böylece ülkemizin brüt yerüstü su potansiyeli (158+28+7) 193 milyar m3 ‘tür.

Yeraltı suyunu besleyen (69+28) 41 milyar m3‘de dikkate alındığında , ülkemizin yenilenebilir su potansiyeli (193+41) 234 milyar m3‘tür.

Ancak günümüzün teknik ve ekonomik koşulları çerçevesinde , ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar m3‘tür.

Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 10.000 m3‘ten fazla olan ülkeler ” Su Zengini ”, 1.000 m3‘ten az olan ülkeler ” Su Fakiri ” olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı şimdilik 1.500 m3‘tür.Bu rakama göre ülkemiz ” Su Kısıtı ” bulunan ülkeler arasında yer almaktadır.

Bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye su yönetimi konusunda gecikmeden önlemlerini almak zorundadır. Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü bulunmasına rağmen, söz konusu genel müdürlüğün su kullanımı ve su yönetimi ile ilgili etkinliği sorgulanmalıdır.

Bu gün yaşanan kuraklık ve Dünya ölçeğinde yaşanmaya devam eden Koranavirüs salgını  ( Covid-19 ), su ve gıdanın önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Su doğanın ve doğada yaşayan tüm canlıların ortak varlığıdır. Suyun korunması ve adil paylaşımı evrensel bir yaşam ilkesidir.

Sağlıklı bir çevrede, daha yeşil bir Dünya’da yaşamak en temel insan hakkıdır.

Küresel iklim değişikliği nedeniyle, kalıcı hale gelen kuraklık ile birlikte suların ve toprak varlığının azalması, suyumuzun kirlenmesi, endüstriyel atıkların yarattığı çevre kirliliği, gerekli çevresel önlemlerin alınmaması ve bilinçsiz su ve gıda tüketimi sonucu Dünya’da ve ülkemizde yaşanan açlık ve yoksulluk kitlesel boyutlara ulaşmıştır.

Bugün ülkemizde maalesef su ve toprak kaynaklarımızın korunarak geliştirildiği politikalar olumlu anlamda yeterince uygulanamamaktadır. Mevcut yasal düzenlemelere sürekli istisnalar getirilerek doğal kaynaklarımızın acımasızca talanı devam etmektedir.

Kaz dağları’ndaki altın madeni arama girişimi ile su havzası, baraj ve göletler, Kanal İstanbul ile Küçükçekmece Gölü-Sazlıdere baraj gölü,  Büyük Menderes ve Gediz havzalarında vahşi bir şekilde üretim izni verilen Jeotermal Santrallerin göz yumulan yasadışı deşarjları nedeniyle Menderes ve Gediz Nehirlerimiz hızla kirletilmekte ve yok edilmektedir.

Eskişehir’de Alpu Ovasına kurulması planlanan Termik Santral nedeniyle yer altı sularının ve Porsuk Nehrinin kirlenmesi gündemdedir.

Suyun doğal akışına müdahale edilmesi ve akarsuların bilinçsiz kullanılması sonucu su yatakları ile birlikte bu suların biriktiği Eğirdir, Burdur, Salda gibi göllerimiz de kuruma tehlikesiyle yüz yüzedir.

Ergene Nehrindeki kirliliğin boyutlarını ve insan sağlığına  etkilerini açıkladığı için 21 yıl hapis istemiyle yargılanan bir akademisyenin var olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Benzeri olumsuz örnekler çoğaltılabilir.

Yapmamız gereken; çevremizi, su ve toprak kaynaklarımızı, Anayasanın ilgili madde hükümleri doğrultusunda korumak ve geliştirmek olmalıdır. Kalıcı hale gelen bu sorunlara karşı köklü çözümler geliştirilmelidir.

Öncelikle, “su fakiri” olduğumuzu kavramalı, ülkemizin su ve toprak kaynakları başta orta ve uzun vadeli uygulanabilir ulusal stratejiler benimsenmeli ve somut adımlarla hedefleri hep birlikte gerçekleştirmeliyiz.

Şu an işlevsiz ve dağınık olan kamu yönetimi yerine su yönetiminde etkin bir kamu yönetimi kurulmalı, merkezi yönetim görev ve yetkilerine sahip çıkmalı, uzman DSİ Genel Müdürlüğü güçlendirilmeli, en ücra noktalara hizmet verecek şekilde toprak su ilişkilerini ve özellikle sulamada bireysel su yönetimini düzenleyecek  Toprak Su Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalıdır.

Ülkemiz su ve toprak kaynakları bütüncül değerlendirilmelidir. Doğal yaşamı tehdit eden HES’ler durdurulmalıdır. En önemlisi de, su ticarileştirilerek bir rant aracı haline getirilmemelidir.

Gıda arzının sürekliliği, verim ve üretici gelirinin artması için sulamaya uygun tarım alanları bütçeden yeterli kaynak ayrılarak ivedilikle sulu tarıma açılmalıdır. Sulanan alanlarda eşgüdümlü olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır. Tarımsal sulama konusunda Sulama Kooperatifleri tek örgütlenme modeli olmalı ve güçlendirilmelidir.

En fazla suyun kullanıldığı tarım sektöründe,  su tasarrufu sağlayan basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, suyun kıtlığında kısıtlı sulama yapılmalı ve su ölçülü olarak üreticilere verilmeli, su iletim ve dağıtım sistemlerinde su kayıplarını en aza indiren önlemler ivedilikle uygulanmalıdır.

Sınırlı olan tarım alanlarında üretim planlaması yapılarak üretim deseni su varlığı da dikkate alınarak belirlenmeli, meteorolojik öngörüler dikkate alınarak yapılan uyarılara göre önlemler alınarak üretici korunmalı ve her türlü meteorolojik afetlerde yalnız bırakılmamalıdır.

Covid-19 salgını sürecinde tüm yurttaşlarımızın içme suyu ve çiftçilerimizin tarımsal su ve  mümkünse su hizmetleri ücretsiz verilmelidir.

Mevcut iktidar çözüm üretmek yerine, buğday, arpa dahil 70’in üzerinde tarımsal ürün ithal etmektedir. Enflasyonun düşürülmesini ve tarım sorunlarının çözümünü ithalatta aramaktadır.

Eskiden Dünya’ya kırmızı mercimek ve yeşil mercimek ihraç ederken, uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden artık bu ürünleri başta Kanada olmak üzere yurt dışından ithal etmek zorunda kaldık.

Dünya’da ve ülkemizde , aç, susuz ve yoksul insanların yaşamadığı, eşitliğin, adil gelir dağılımının, adaletin ve özgürlüğün sağlandığı bir Dünya’da yaşama umuduyla

Saygılarımızla

 

Sami DOĞAN 

TARGEV BAŞKANI (TARIMSAL GELİŞME, EĞİTİM VE SOSYAL DAYANIŞMA VAKFI)

 

 

 

 

 

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları