TRUMP SIKIŞTIKÇA KONTROLUNU KAYBEDİYOR
Geçen yazımızda, Trump’ın, Demokratlar’ın muhtemel başkan adayı Joe Biden hakkında Ukrayna Başkanı Zelensky ile yaptığı telefon görüşmesinin ayrıntılarının ortaya çıkmasını ele almıştık.
Hatırlanacaktır! Bu olay üzerine Temsilciler Meclisi’ndeki Demokratlar, yasal haklarını kullanarak Trump’ın görevden azli ( impeachment ) için girişimde bulunma kararını Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Nancy Pelosi’nin açıklamasıyla kamuoyuna duyurmuşlardı.
Bunun üzerine Trump, ABD siyasetinde pek de alışık olunmayan bir üslupla, hemen her gün Joe Biden ve oğlu hakkında hakarete varan açıklamalarda bulunmuştu.
Olayın ortaya çıktığı ilk gün, Ukrayna Başkanı Zelinsky ile yaptığı telefon görüşmesinde, Biden’ın oğlu Hunter’ın suçlandığı soruşturmanın tekrar başlatılması için talepte bulunduğu iddiasını önce yalanlamış, aradan sadece iki gün geçtikten sonraysa açıkça kabul etmişti.
Ardından Trump Biden’a saldırılarının dozunu iyice yükseltti.
Öyle ki Biden’ın Başkan yardımcılığı sırasında, Çin’e yaptığı bir resmi ziyarette oğlu Hunter’ı da oraya götürerek kirli işlere bulaştıklarını ileri sürdü.
Trump’ın bu iddiasında öne sürdüğü olay, Biden’ın oğlunun kurduğu bir finans şirketine Çin’den 1.5 milyar dolarlık fon temin ettiği yönündeydi.
Biden’ların hem Ukrayna’da, hem Çin’de bulaştıkları yasa dışı işlerin boyutlarının milyarlarca dolara vardığını ifade eden Trump, biran kontrolunu kaybedip, rakibi ve oğlu için İngilizcede hayli ağır bir hakaret kelimesi olan ” crooked”, yani “namussuz” sözcüğünü kullanmaktan çekinmedi.
Geçen çarşamba günü ABD’yi ziyaret eden Finlandiya Cumhurbaşkanı ile yaptığı zirve sonrası medyanın karşısına çıkan Trump’ın, basın toplantısında kendisine soru soran gazetecilerle neredeyse kavga edecek duruma gelmesi, artık zıvanadan çıktığının somut göstergesiydi.
Bu toplantıyı izleyen gazeteciler arasında bulunan esquire.com haber sitesinin editörleri yazılarında Başkan Trump’ın psikolojik olarak ciddi bir çöküş görüntüsü sergilediğinin altını çizdiler.
Medyanın sorularına karşı öfkesini denetleyemeyen Trump, gazetecileri tehdit etmekten de kaçınmadı. Öyle öfkeliydi ki, başladığı cümlelerin hiçbirini tamamlayamadan, bağıra çağıra, ne dediği anlaşılmayan bir tablo sergiledi.
Bu sahneler, toplantıyı izleyen kameramanlar için gerçekten eşine ender rastlanacak türden enstantaneler olarak kayıtlara geçti.
Esquire’ın yazarları o anları şöyle ifade ettiler:
” Kameramanlar korkusuz Başkan’ın uyumsuz jestleri ve çılgın ağız hareketlerini seri halde çekerken, arada bir de kameralarını şaşkınlıktan kafası karışmış görünen misafir Başkan Niinisto’ya da çevirmeyi ihmal etmediler.”
Okuyucularım hatırlarlar: Trump’ı uzunca bir süredir çeşitli vesilelerle izlediğim için onunla ilgili birkaç yazı yazdım. Bu toplantıda gördüğüm kadar, öfke kontrolunu yitirmiş bir durumu daha önce hiç görmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Nitekim toplantıyı izleyen Esquire muhabiri Jack Holmes da benzer düşüncelerini şöyle dile getirmiş: ” Bu basın toplantısının son 90 saniyesi, Beyaz Saray’da şimdiye kadar izlediğim en çılgın bir buçuk dakikaydı.”
Trump’ı adeta çileden çıkartan bu sürecin ardında öyle anlaşılıyor ki, Demokrat’ların azil girişimini çok iyi tasarlayıp yönetmeleri yatıyor. Sürece ilişkin veri toplama işini öylesine stratejik bir incelikle yürütüyorlar ki, geçen hafta istifa eden Trump’ın Ukrayna Özel Temsilcisi Kurt Volker’i Temsilciler Meclisine çağırarak, üç ayrı komitenin önünde sorguladılar.
Geçen hafta da, Dışişleri Bakanlığı’nın beş görevlisi bilgilerine başvurulmak üzere Temsilciler Meclisi’nce ifade vermeye davet edilmişlerdi. Ancak görevlilerin bu davete gitmeleri Dışişleri Bakanı Pompeo tarafından engellenmişti. Bunun azil soruşturmasını engellediği için suç teşkil ettiğinin kendisine hatırlatılması üzerine Pompeo ifade için önerilen tarihlerin uygun olmadığını mazeret olarak ileri sürdü.
Bütün bunlardan sonra öyle anlaşılıyor ki, sitemiz yurtseverlik.com‘da yer alan haber yorumdaki ”ABD Başkanı Trump eğer azledilirse bunun dünya ölçeğinde yansımaları nasıl olur?” sorusunun yanıtı şimdiden küresel boyutta aranmaya başladı bile.
Bizden söylemesi, eğer Trump gerçekten giderse dünyada taşlar yerinden oynayacak.
Bu taşların nerede nasıl oynayacağı konusunu ise, bir sonraki yazıda değerlendireceğim.
