3 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

ÜLKÜ KAPLAN YAZDI- KURAK GÜNLER ÜZERİNE

Ana Sayfa » GÜNCEL » ÜLKÜ KAPLAN YAZDI- KURAK GÜNLER ÜZERİNE

Eklenme : 15.12.2022 - 0:21

ÜLKÜ KAPLAN YAZDI- KURAK GÜNLER ÜZERİNE

 

Kültür Bakanlığı’nın, içeriğindeki değişikliklerden dolayı ödenek kesintisi yaptığı söylenen Kurak Günler filmine gitme isteği, biraz da dijital dünyanın olanaklarına bir reddiye idi. Sosyal medyanın sen,ben, bizim oğlan destekçisi paylaşımları, klavye kahramanlığı, nefret söylemleri olduğu kadar, tek başına küçücük ekranlardan film, biyografi vb  izlemenin oyduğu gayya kuyusundan çıkmaktı.

O nedenle Büyülüfener Kızılay sinemasına gidip, büfedeki genç kadına, Kurak Günler için, 18.40 seansına iki kişilik bilet demek bile güzeldi, size de anımsatmış olayım..

Film, görsel açıdan sizi hemen içine aldığından, daha ilk saniyelerde iyi ki geldim duygusu yaşadım. Felsefe bölümünde yüksek lisans tezi yazmakta olan oğlumun yüzüne baktığımda da aynı şeyi gördüm. Zira, güzel bi hikayenin içinde iseniz, onu paylaşmak gibisi yoktur.

Afişinde, dram ve gerilim yazan filmde, iki saatlik süreyi gerçekten epey gerilerek ve hüzünlenerek geçirdik. Anadolu’nun küçük bir ilçesinde yerel yönetimin susuz ama daha çok bilinçsiz bıraktığı bir halkın, hep sözü edilen Anadolu irfanından nasıl uzaklaştırıldığı, ne kolay kandırıldığı, terazisinin ayarının nasıl bozulduğuna dair somut bir durum işleniyordu. Belediye başkanı ve avukat oğlunun net kötülük barındıran iktidar olgusu ve bu durum karşısında genç bir cumhuriyet savcısının sıkışmışlığına tanık oluyorduk.

Katledilen domuzların, mahalle arasında sergilenerek taşınması ile başlayan film, şiddet gösterisinin ne kadar olağanlaştırıldığını duyumsatıyordu izleyiciye. İlerleyen sahnelerde de gücü elinde tutanın entrikalarına seyirci oluyorduk. Fakat mesele bununla bitmiyor, savcı ve muhalif gazetecinin cinsel tercihlerine dair yapılan gönderme, filmi diğer toplumcu sinema örneklerinden ayırıyor ve bizi bir düğüm içinde bırakıyordu. Kasaba ahlakının ikiyüzlülüğü savcı ve gazetecinin şüpheli ilişkisinden çok, çingene kızı, güzeller güzeli Pekmez’in başına gelenler
açısından içimi acıttı.

Öyle mi güzel olur bir insan, öyle mi masum.

Burada, kızı tecavüze uğramış, hastanelik edilmiş baba, yani Ali Seçkiner Alıcının’nın oyunculuğu, bana göre filmin en can alıcı sahnesi idi. Olayı soruşturan savcıya ve komisere söylediği, anarşizm kokan sözler, keşke dünya çingene olsa dedirtiyordu.

Kurak günler filmi merakla beklenen bir film olması sebebiye, sosyal medyada da hakkında epey yazılıp çizildi. Bu eleştirilerde, savcının oturduğu evden tutun da, belediye başkanının yemek davetini neden kabul ettiğine, kasabalı bıçkın gençlerin saldırı girişiminde neden o kadar korumasız kaldığına dair birçok soru sorulmuş. Bu eleştirilerden en dikkat çekici olan ise; filmin mistik bir son ile bitirilmiş olması. Bütün bu eleştirilerin haklılık payı vardır elbet ama son sahnede, profesyonel bir hale gelmiş kötülük karşısında savcı ve muhalif gazetecinin şiddet sarmalından kaçıp, obruğun içine düşmeden uçarcasına karşıya geçmekten başka çareleri yoktu sanırım…

Yaşar Kemal; İnce Memed adlı destanında, kırkgöz ocağı sultanı Anacık Sultan’ın, kendisinden keramet bekleyenlere dediği gibi: “keramet, bende ya da ocakta değil, keramet, torakta, ağaçta, suda, insanda.”

Kurak Günler filminin bize fısıldadığı da bu sanırım, keramet, iyilikte direnenlerde..

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları