5 Mayıs 2024 - Hoş geldiniz

PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- GİZLİ KAMERALARIN KAYDETTİĞİ GERÇEKLER

Ana Sayfa » GÜNCEL » PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- GİZLİ KAMERALARIN KAYDETTİĞİ GERÇEKLER

Eklenme : 07.11.2023 - 15:02

PROF. DR. BİNNUR YEŞİLYAPRAK YAZDI- GİZLİ KAMERALARIN KAYDETTİĞİ GERÇEKLER

 

 

2-5 Kasım 2023 tarihlerinde katıldığım bir toplantıda yaptığım kısa bir konuşma bana siyasette yaşanan en son güncel duruma ilişkin çağrışımlar yaptığı için döner dönmez oturup yazmak geldi içimden. Daha önceki bazı yazılarımda (bkz. 1,2,3) hep vurguladığım gibi; ‘siyasete uzak-insan’a yakın’ bir bilim alanında çalışan bir akademisyen olarak, güncel olaylara bakarken insanın kendine ne kadar ‘yabancı’ olduğunu görmek, beni hem şaşırtıyor, hem üzüyor.. Kendimi ve diğer insanları tanıma konusunda hep nasıl da yerimizde saydığımızı sorgulatıyor..

Efendim, katıldığım toplantıda; Küresel Gazeteciler Konseyinin ev sahipliğinde 32 ülkeden yaklaşık 50 yabancı gazeteci ile Türkiye’den yaklaşık 200 yerel ve yaygın medya mensubunun katıldığı buluşmanın son gününde 3’üncü Küresel Medya Çalıştayı yapıldı. Dev buluşma, çalıştayın ardından Gala Gecesi ve Küresel Başarı Ödülleri töreni ile sona erdi. Alanya’da gerçekleşen etkinliklerin 3’üncü günündeki çalıştayda, 200’e yakın yerli ve yabancı gazetecinin katılımı ile ulusal ve uluslararası ölçekte birçok önemli konu gündeme alındı. Simültane tercüme ile İngilizce ve Rusça dillerinde yabancı gazetecilere parelel çeviri imkanı sunuldu. Çalıştayın son bölümünde KGK seçilmiş kurul ve meclislerinin yaptığı toplantılarda da Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı dolayısıyla kamu diplomasisine katkı verecek alanlar belirlenerek gerekli planlamalar yapıldı ve 2024 için yol haritası çizildi (basından, bkz.4).

Bu toplantının ‘Çalıştay’ kısmında toplumda giderek yaygınlaşan her türlü şiddet olaylarını önleme ve çözüme yönelik olarak başlatılan ‘Sosyal Arabuluculuk’ projesi kapsamında bana verilen 10 dakikalık sürede ne söyleyebilirim diye düşündüm bir süre. Karşımda bir medya grubu vardı.. İnsanı anlama konusunda 40+ yıldır kariyer yapmış biri olarak sadece şunu vurgulamaya çalıştım:

“Sizin elinizde bir kamera var; dışarıdaki olayları kaydediyor ve gösteriyorsunuz.. Aynı zamanda her birimizin içinde ‘gizli bir kamera’ var; o ise doğduğumuzdan başlayarak dışımızdaki olayların içimize yansımalarını kaydediyor.. Yani dıştaki olayların bizi nasıl etkilediğini ve bu durumun algılarımızı nasıl değiştirdiğini kaydediyor.. Bu gizli kamera kayıtlarını inceleyebilirsek gerçekten ne olduğunu ve nasıl olduğunu, bir bakıma nedenlerini ve olanların dinamiklerini anlayabiliriz.. Böylece ‘gerçek’ dediğimiz olguları doğru olarak görüp çözümleyebiliriz”

Elbette bunun hiç de kolay olmadığını anlatmaya çalışmadım (ki bu çok zor ve meşakkatli ve ben de tam olarak anladığımdan emin değilim üstelik!) sadece ellerindeki kamerayı dışa tutarken arada bir kendi içlerindeki gizli kamera kayıtlarına da bakmaya çalışırlarsa ‘etik ilkeler’ açısından sorumlulukların yerine getirilebileceğini söyledim.

Ben söyledim ama onlar ne anladı bilmiyorum.. Ancak dün akşam haber kanallarında pazar günü gerçekleşen ana muhalefet partisinin 38. Olağan Genel Kurultayındaki söylemlere bakınca, yukarıda anlatmaya çalıştığım konuya psikoloji biliminde insanı anlamaya çalışan kuramcılardan yararlanarak birkaç söz eklemek geldi içimden.

Bu konuda en önemli deyiş Jung’a ait kanımca; Carl Gustav Jung, Analitik Psikolojinin kurucusudur. Sigmund Freud ve Alfred Adler ile birlikte derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biri; şöyle diyor:

“Dışa bakan düş kurar, içe bakan uyanır!”

İşte içimizdeki gizli kamerayı dışa ya da içe tutmaktan kastetmeye çalıştığım da bu durum. İnsanı derinliğine incelemeye çalışan üç büyük kuramcı da bu işin hiç de öyle kolay olmadığını uzun uzun anlatır kitaplarında.

Bu yüzden, insanı anlama sanatı profesyonellerince kabul edilen genel bir varsayıma dayalı olarak her insanla ilgili, kim olduğu sorusuna karşılık en az üç tanım yapılabileceği belirtilir:

1) Kendisinin olduğunu sandığı kişi,

2) Başkalarının onun olduğunu sandığı kişi ve

3) Gerçekte olduğu kişi.

Kanımca, belki de hepimizde az ya da çok olduğu gibi, günümüz siyasetçilerinde de bu üç alan arasında pek örtüşme olmadığı söylenebilir. Düşünceleri eylemleriyle uzlaşmayan, duyguları düşünceleri ile bağdaşmayan, eylemleri savunduğu fikirlere ters düşen siyasilerin; verdikleri demeçleri, duygusal paylaşımları ve ortaya konulan davranışları gördükçe, insanı anlamaya yönelik bilimler açısından pek de yol kat edemediğimizi kabul ediyorum bir kez daha.

Hemen zihnimden C. G. Jung’un, insanın yaşam deneyimleri ile olgunlaşıp kendisiyle yüzleşmesinin ancak 40 yaşından sonra başladığına ilişkin açıklamaları geçiyor.. Hepsi de 40 yaşını çoktan geçmiş siyasetçilerimize bakıp, başta da değindiğim gibi, ‘siyasete uzak ama insan olarak siyasetçiye yakın’ bir akademisyen olarak, söz ettiğim kurultaydaki konuşmaları izleyince kendi kendime söylendim..

Başımıza gelenleri görünce;

karşımızdakilerin ‘yaptıklarını’  değil, kendi ‘yap-a-madıklarımızı’ sorgulasak..

Sırtımıza hançer saplandığı inancında isek eğer; o hançeri ellerine nasıl aldıklarını ve bizim onlara ne zaman ve nasıl sırtımızı döndüğümüzü sorgulasak..

Elimizdeki kamerayı dışa yansıtırken içimizdeki kamera kayıtlarını da incelesek ve yaşadıklarımızın ‘neden’ bizim başımıza geldiğini anlasak mı, anlamasak mı?

Belki de sonuç değerlendirmesini ve öznel yorumları sizlere bırakmadan önce; C. Rogers’ın şu sözünü de dikkatinize sunmak bir işe yarar:

“En zor paradoks; kendimi olduğum gibi kabul edebildiğim zaman değişebileceğimdir.”

Elbette bu yazının muhatabı ‘kaybettiğini’ düşünenler kadar ‘kazandığını ‘ düşünenleri de kapsıyor, kanımca..

Saygı ve sorumlulukla,

B.Y.

06 Kasım 2023, Gazipaşa

 

Kaynaklar

 

Benzer Haberler

Facebook'ta Biz

Çanakkale Rent a Car Banka Kredisi diş rehberi Bozcaada Otelleri Bozcaada Otelleri Bozcaada Pansiyonları